YURTTA OLUP BİTENLER Vekilleri, muhalifi ile ve muvafıkı ile aynı tezi savunuyorlardı. Buna mukabil başka bir grup, başka tavsi- yeler yapıyordu. — Bunlar, ormanlık bolgeler halkının — reyile kendilerini baglı hissetmeyen milletvekilleriydi. Orman Kanununu Meclisin yaz faaliyet devresi, İs- met İnönü ile alâkalı hale sokulmak istenilen bir Meclis tahkikatı kararı alınmasını müteakip rman Kanu- nuna tahsis edılmıştı Görüşülen, ta- sarının tümüydü. Eğer yazın başın- da, 16 Ağustosta yeniden toplanıl- ması Meclis tahkikatı düşünülmeksi- zin münasip görülmüşse ve Orman Kanununun çıkarılması için elzem addedilmişse hataya düşülmüştü. Zi- ra senelerden beri bahsi geçen ve P. nin daha Muhalefet yıllarında- ki vaadlerinden birini teşkil eden ka- nunun tasarısı hiç kimseyi tatmin etmişe benzemiyordu. — Zaten böyle kanunlardan pek fazla insanın mem- uzun vade sonunda menfaat sağladı- ğından, kanunu ihmal edilmişti. Fa- kat her şeyin bir sonu olması lâzım- dı. İşte, Orman Kanunu mevzuunda- ki bekletişin de sonu gelmişti. Ka- nun Komisyondan çıkmış ve umumi heyetin önüne getirilmişti. Müzake- relerin yaz aylarına tesadüfünün ta- lihi ilik mi, yoksa talihsizlik mi oldu- ğunu anlamak kolay değildi. Bir şey muhakkaktı: D.P. saflarından bek- lenilmeyen tenkidlere yol açmıştı. Bölgelerin hakkı neviden bir "beklenilmeyen te kid" de, zirai mahsullerden vergi alınması mevzuunda hükü- met teklifinin görüşülmesi sırasında yükselmişti. — Milletvekilleri kandile- rine rey veren kütlenin maddi men- faatini düşünmek hususunda takdire şayan bir titizlik gösteriyorlardı. Nitekim diğer bir çok kanunda - a— sın kanunu, Toplantı kanunu - bir çok kararda - Meclis tahkıkatla— Alaka mevzuu ormanlarımız Parti disiplinine nun olması da mümkün değildi. Bun- lar politik olmayan, fakat memleket menfaatinin zaruri kıldığı tedbirler ihtiva eden kanunlardı. Şahıs zümre menfaatleri mutlaka çatışır, mutlaka memnuniyetsizlik uyanır, mutlaka karşılıklı fedakârlıklara lü- zum hasıl olurdu. man Kanunu D.P. yi müşkül va- ziyette bırakmıştı. Orman mevzuu Muhalefet yıllarında iktidara hücum için belli başlı silâhlardan birini teş- kil ettiğinden o tarihlerde parti keşin bir vaziyet almamış, şikâyetlerin is- tismarını tercih etmişti. Bundan fay- da sağlandığı da aşikârdı. Fakat ik- tidarın alınmasını takip eden sene içinde ormanlarımızın uğradığı bü- yük zarar bir keşmekeşin ve, sıkı ka- nun bulunmamasının — neticesiydi. Herkes bir şeyler bekliyordu; bek- lerken de kendi menfaatini gözetmek- ten geri kalmıyordu. Orman ancak 6 yağmur çekti rıyla ilgili kararlar hükümetin ya- nında yer alan milletvekilleri, Orman Kanununda karşı safta gorunduler Zira biliyorlardı ki hükümetin tekli- fini desteklemek, seçim bölgelerinde kendilerine rey kaybettirecektir, bu teklif bölgenin menfaatine — uygun değildir. Bu üzden müzakerelerin harareti geçen haftanın sonunda ve bu haftanın başında dışarının hara- reti ile adeta'ciddi şekilde rekabet etti. Hatipler uzun ve tafsilâtlı ko- nuşuyorlardı. Üzerinde adeta ittifak ettikleri nokta kanunun tatminkâr olmadığıydı. Bir çoğu tasarının ko- misyona iadesini istedi. Bu teklifin kabul edilmesi kimseyi şaşırtmama- lıydı. Nitekim tasarının tümü ufak fark]a kabul olundu. — Maddelerinde hiç şüph ok hayati ehemmiyette degışıklıkler olacaktı ve — ormanlık bölgeler milletvekilleri arzuladıkları tavizleri her halde alacaklardı. Partilerin eşitliği üzakerelerden çıkan bir başka netice, partiler arasında muhtelif meselelerdeki görüş farkının hemen hemen hiç olduğuydu. Hakikaten ne D.P. ne C.H.P. ne Hür. P. ve ne de tabii C.M.P. ortaya hususi, orijinal ve sebatla müdafaa edilen, lktıdarda ve muhalefette degışmeyen bir tez oyamadılar. Hatipler daha ziyade bölgelerinin hususiyetlerini, muhalif- ler buna ilâveten partilerinin muha- lefette bulunduğunu göz önünde tu- tuyorlardı Bu, bir defa daha ispat etti ki sıyası partılerımız milletin he- yeti umumiyesini temsil ettiklerini id- diasında olan Amerikan partilerinin modeli üzerine bina edilmişlerdir. Ha- kikaten müzakereler sırasında öyle anlar oldu ki kürsüde konuşan hati- bin hangi partiye mensup bulundu- ğunu tefrik etmek güç hal aldı. Mü- nakaşası yapılan bir takım doktrinler olmadığından, herkes kendi fikrini en parlak fikir sayıyordu. Seçmenin vazifesi u haftanın en alâka — uyandırıcı hadisesi, hiç şüphesiz, orman ka- mevzuunda D.P. li hatiplerin sözlerinden seçmenlerin çıkaracakla- TI ıbret dersiydi. Hükümete sevimli görünmek, hatta partinin disiplini- ne riayet etmek gayretleri seçmene sevimsiz görünmek, onun reyinden mahrum kalmak endişeleri karşısın- da kuvvetinden çok kaybetmişti. De- mokratik memleketlerde de böyle o- luyordu. Bir doktrine sahip partiler- de bile milletvekilleri, — bölgelerinin, dolayısiyle seçmenlerının menfaati te- lâkki ettikleri hususların temini için doktrine aykırı gayretler sarfetmek- ten çekinmiyorlardı. n sebebi basitti Milletvekilleri, Üüzerlerinde seçmenin tazyikini hıssediyorlardı Kastamonuluların tasvip etmeyecek— leri bir Orman Kanununa rey v mılletvekılını tekrar Kastam onudan dünyanın hiç bir kuvveti milletveki- li seçtiremezdi. O halde, Zirai Mahsuller vergisi veya Orman Kanunu mevzuunda kud- retini duyuran seçmen, niçin aynı mil- letvekillerinin rejim — meselelerindeki reylerine o nisbette tesir edemiyordu ? Bunun kusurunu sadece milletvekilin- de değil, seçmende aramak lâzımdı, işte bir kanun! Hem de mühim bir kanun.. Hükümet ehemmiyet veriyor, geçmesini istiyor. Ama milletvekille- ri mukavemet ediyorlar. Bir çoğu çı- kıyor, çok şiddetli tenkidlerde bulu- nuyor. Sonra Basın Kanunu gehyor Hükümet ona da ehemmiyet veriyor. onun da geçmesini istiyor. Ama kür- süde, aleyhte Vazıyet alacak bir tane mılletvekılı görünmüyor. Niçin? D.P. Grubu ittifakla basına konulan tahdit- leri lüzumlu mu buluyor? Hayır! An- cak seçmen o mevzuda kuvvetini ve işe verdiği ehemmiyeti kâfi derecede vüzuhla gösterememiştir. Milletveki- li, seçmenin memlekette Basın ser- AKİS, 25 AĞUSTOS 1956