YURTTA OLUP BİTENLER Enver Güreli Beyfendi! Bonjur dece D.P. den yapılıyordu - Partiye hakim olan hareketsizliğin neticesin- den başka şey değildi. Gelişemeyen teşkilât akikaten Partinin teşkilâtı da, Parti isminin gazetelerin man- şetlerinden — kaybolmasıyla mütena- sip şekilde gehşemez hale duşmuştu urulan ocaklar daha ziyade' bir i- simden ibaretti. Hür. P. Muhalefeti temsil eden parti olmak — vasfından gittikçe kaybediyordu. Meclis içi fa- aliyet bakımından fazla fırsat olma- dığı muhakkaktı. Nitekim Toplantı kanunuyla ilgili tatbikat hakkında Hür. P. tarafından verilen istizah takririnin kabul edilmesi — şimdilik muhtemel görünmüyordu. Orman Kanununun bu yaz devresini işgal e- de cegı sonra da yeniden tatile girile- ceği anlaşılıyordu. Parti başka yollar aramalı ve memlekete karşı yüklen- dıgı Vecıbeyı yerıne getirmeliydi. Bu- nkü siyasi vaziyet partilere bir çok vazife tevdi ediyordu. Kasım Gülekler, Osman Bölükbaşılar dola- şır ve Vatandaşı tenvir ederken bu işi belki onlardan da ciddi ve alâka u- yandırıcı şekilde yapacak Hür. mensuplarının kıyılarında, köşelerin- de kalmaları aklın alacağı bir husus değildi. Nitekim bundan on gün kadar ev- vel bir toplantıya çağrılan, — fakat toplanamayan il i çalışmalarında bu meseleleri bahis mevzuu yapmışlar ve içlerinden rea- list olanları partinin tutumunu ten- kid etmişlerdi. Genel Merkezin faali- yetini tatminkâr 'bulmanın imkanı yoktu. Hür. P. nihayet bir Siyasi i- limler Akademisi değildi. Masa ba- şında konuşmak, faydalı fikirler or- 10 taya atmak, teoriler ile uğraşmak, hatta hayalata dalmak iyiydi. Ama nihayet bu insanlar 'birer polıtıkacı olduklarını unutmamalıydılar ve o sıfatları itibarile pratik de yapmalıy- dılar. Pratik politikayı 'bir siyasi partinin küçümsemesini anlamak, doğrusu faniler için - dâhiler değil - o kadar da kolay sayılamazdı. İşte bu haftanın başında Hür. P Genel Merkezinde "Teşkilât tamam- lanıncaya kadar faaliyetin Mecliste teksifi" prensibi bir defa daha ısıtı- larak ortaya konuldu. Halbuki Or- man Kanununun, gerekli fırsatı ver- mesi pek az muhtemeldi. Sonra, şu yaz ayları gostermıştır ki bir parti- rakı haline gelmesi i- çin mutlaka ve mutlaka vesile bek- lemesi lâzım değildi. Vesileler kendi kendine yaratılıyor veya bunlar ken- diliğinden doğuyordu. Koca mevsim içinde Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu- nun, Fethi Çelikbaşın İsimlerinden belki üç, belki beş defa bahsedilmiş, Ekrem — Alicanlar, Raif — Aybarlar, Enver Güreliler, — Feridun Erginler ve diğerleri tamamile gölgede kal- mışlardı. Gürültüden hoşlanmamak, inzivaya sebep olamazdı. İnzivaya â- şık olanların yeri ise, bir siyasi par- tinin safları değil, meselâ Heybelia- dadaki papaz mektebiydi HUr. P. münferit faaliyet-sistemin- den kurtulmalı, kendisine bir yol çiz- meli ve ekip olarak eski göz doldu- rucu halini almalıydı Partinin ku- rucuları şimdi umumi efkârın alâka- sının devamlı olmadığını anlamış bulunmalıydılar Bir zamanlar her gün manşetlere mevzu teşkil etme- nin, şöhrete itina gösterilmediği tak- dirde kolaylıkla unutulmaya mani olamadığı da ortaya çıkmıştı. Bun- dan alınacak dersler vardı. Kalite muhafaza edilmezse şöhret devamlı olmuyordu. İşleri sermek, tatil heve- sine fazlasıyla kapılmak, amatörce bir kaç çıkış yapıp dans pistine koş- mak, halkın gözlerini derhal başka türlü davrananların üzerine çekiyor ve ötekileri unutturuyor İktidarın ve diğer muhalıf partile- rin hareketleri — karşısında erkânının zaman zaman verdiği be- yanatlar da pek fazla alâka çekmez olmuştu. Bu beyanatlar eskiden ol- duğu gibi —gezetelerin — sütunlarını değil, ancak sütununu işgal ediyor- u. Bu nevi beyanatlardan biri da C.M.P. Genel Sekreteri Abdurra man Boyacıgillerin İzmitte ışbırlıgı ve Hür. P. aleyhindeki sözleri üzeri- ne Genel Sekreter İbrahim Öktemin verdiği beyanat olmuştu. Bu haftanın sonunda Hür. P. lilere yapılacak bir — tavsiye vardı: Sekiz dokuz ay evvelki — gazeteleri lütfen bulup gözden geçiriniz! — BAYIM, BİRAZ DA HALİMİZE BAKAR MISINIZ!.. AKİS, 25 AĞUSTOS 1956