İstanbul "Aşk, sen nelere kadirsin!” Geçen hafta, cumartesi gecesi Teş- vikiyedeki Ihlamur yolu cadde- sinden geçenlerden hiç biri ertesi gün 16 numaralı evin semin katında kanlı bir kıskançlık vak'asının cere- yan edeceğinden haberdar bulunmu- biraz mütecessia katının caddeye bakan pencerelerine kulaklarını yaklaştırsalardı içerdeki münakaşadan, yaklaşma olan u- ğursuz bir hâdisenin kokusunu al- mamalarına imkân yoktu. Bu evde 29 yaşında, esmer, uzun boylu, siyah dalgalı saçlı, yakışıklı bir genç olan Zeki Özer ile 27 yaşındaki genç ka- rısı Şükran Ozer oturuyordu Bu çiftin mesut olmaması için görünür hiç bir sebep yoktu. Yedi sene evvel sevışerek evlenmışler ve saadetlerını leri kısa zamanda gelişmiş ve iki genç evlenmeyi karar vermişlerdi. Şükranın ailesi bu' evliliği gayet iyi karşılamıştı. Zakat, — Zeki'nin ailesi tahsilini de yarım bırakan oğulları- nın kendi başına bu çeşit maceralara girişmesini hiç te hoş karşılamıyor- lardı ve Şükranla evlenmesine asla razı olmadıklarını ısrarla belirtiyor- lardı. Fakat aşk, gene ferman din- lememıştı Seki, ailesinin mümanaa- tına rağmen — Şükranla evlenmişti. Zeki celepliğe başlamıştı ve oldukça iyi kazanıyordu. Ailesi çocuğu olduk- tan sonra onu affetmişti. Evliler son derece mesut bir hayat geçiliyorlar- dı. Ama geçen sene vaziyet birden- bire değişmişti. Zekinin 1şler1nın bo- zulması. Şükranda bir merakı- nın başlaması hep bu zamana rasla- mıştı. Karısının kendisine olan alâ- tavsadığını gören kıskançlık nöbetlerine Karısından şuphe ediyor, kasının gittikçe genç adam, kapılmıştı “Zeki ve Şükran Özer evliliklerinin ilk yıllarında Kim derdi ki... halen 4,5 yaşında bulunan kızları Di- lara, ile süslemişlerdi Zeki Özer, yedek subay olarak Ha- dımköyde askerlik vazifesini yapıyor- du ve genç karısıyla altı aydan beri dargın bulunuyordu. Karısı tarafın- dan aleyhine bir boşanma dâvasının açılması, esasen biraz asabi mizaçlı olan genç yedek subayı son derece üzüyordu. Bundan 11 yıl önce mem- leketi olan Erzurumda lise tahsilini tamamlamış ve yüksek tahsil yap- mak için İstanbula gelmişti. Ailesi zengindi ve Zeki Özer bir taraftan İktisat Fakültesine devam ederken diğer taraftan da İstanbulda bulun- manın zevkini çıkarıyor, gezip eğle- niyordu. İşte şükranla tanışması bu sıralara raslamıştı. Zeki, cidden gü- zel bir kız olan Şükrana aşkla bağlan- mıştı. Şükran dabu yakışıklı ve Üüste- lik zengin genci seviyordu. Münasebet AKİS, 25 AĞUSTOS 1956 her vesileyle kavga çıkarıyordu. Kü- çük, ailede ne rahat kalmıştı, ne de huzur.. Zeki Özerin askerlik vazife- sini ifaya çağırılması işleri büsbü- tün karıştırmıştı., Evden uzak bulun- mak, genç adamın içini kaplayan şüphelere daha da kuvvet vermiş ve hayatı çekilmez hale getirmişti. Bu arada karısının çantasında — ve ce- binde — şüpheli telefon — numaraları örmek, adreslere tesadüf etmek Ze- ki Özerde tahminlerinin doğru olduğu kanaatını uyandırmıştı. Şükran Özer de kocasının bitmek tükenmek bil- meyen bu kıskançlık kavgalarından usanmıştı. Gençti, güzeldi, yaşamak onun da hakkıydı. Etrafındakilerin hayatına gıbta ile bakmaya — başla- mıştı. Kocasına olan sevgisi, şimdi yerini korkuya ve belki de ihanete bırakmıştı. Her şey 7 senelik bir ra- bıtanın, ortadaki bir çocuğa rağmen ZABITA kopmak üzere olduğunu gösteriyor- du. Nitekim ilk, adım da atıhmı, Şükran kocası aleyhine boşanma dâ- vası açmıştı. Zeki bu sırada şıddeth bir kavgadan sonra karısını yüzüstü bırakıp evden çıkıp gitmiş bulunu- yordu Aşk, yerini nefrete bırakmış- . Zeki, karısı ile yüzyüze gelmemek ıçın duruşmaya bile gitmiyordu. Fa- kat çocuğunu çok özlemişti. Onun için hâdiseden bir hafta önce Şükra- na haber yollayarak çocuğu görmek istediğini bildirmişti. Randevuya ço- cuk yerine Şükran gelmişti. Eski ka- rısını birden bire görmek Zekiyi çok şaşırtmıştı. —Dargın evliler — evvela bir pastahaneye gidip oturmuşlar, sonra da Şükranın ısrarıyla evlerine gelmişlerdi. Aradaki bulutlar sanki dağılmaya yüz tutmuştu. O hafta sabık âşıklar eski günleri hatırlatan bir hafta sonu geçirmişler ve pazar akşamı genç yedek subay Hadımkoy— deki vazifesine dönmüşt Kader hükmünü yürütüyor hafta genç yedek subay için a- deta geçmek bitmemişti. Bütün hafta bir tek gece bile rahat uyuya- mamıştı. İçinde, — karısıyla geçirdiği mesut günlerin hâtırasıyla rahat ve huzur tüketen şüpheler daimi bir mücadele halindeydiler. Kâh Şükran- la geçirdiği iyi günler gözünün önün- de canlanıyor ve yüzünü mesut bir tebessüm kaplıyordu kâh belki de şu anda kafisinin kendisim aldat- makta olduğu şüphesi benliğini kap- liyor, onu acı içinde kıvrandırıyordu. Nihay cumartesi geldi ve Zeki kendını Teşvıkıyedekı evinde buldu. Karısı evde yoktu. Civardaki baldı— zından karısının —annesiyle birlikte Yalovaya gıttıgım öğrendi. Halbuki daha bir hafta önce karısı ona bu ta- savvurdan bahsetmiş ve kendısı rıza - göstermemişti. Bunun üzerine "Peki, madem ki sen istemiyorsun, gitmem" diyen karısı iste her şeye rağmen ge- ne Yalovaya gitmişti. Şükran eve geç vakit geldi. Zeki hiddetle münakaşa- ya girişti. Fakat Şükran yorgunlu- ğundan bahsederek hemen yattı. Sa- bah kavga tekrar kızıştı. Zeki a- deta ne yaptığını bilmiyordu, eline geçen bir havan eliyle karısının yü- züne vuruyor, — vuruyor, vuruyordu. Şukranın kanlar içinde, — hareketsiz yatması bile onu teskin etmemişti. Bıçagını çıkarıp bir daha, bir daha rdu. Şükranı, Ihlamur yolu caddesinde» ki evin zemin katında cansız olarak yere seren Zeki, — manzaraya daha fazla tahammül — edemeyerek çıkıp gitmişti. Küçük Dilâranın feryadı üÜzerine eve giren komşular hazin manzarayı görmüşler ve hâdişseyi po- lise haber vermişlerdi. Zeki Özer ça- bucak yakalanmıştı. Tahkikat Şük- ranın bir kıskançlık vehmine mi kurban gittiğini, yoksa ihanetini ka- nıyla mı Öödediğini ortaya çıkaracak- tı. Bir daha ortaya çıkmayacak olan 7 sene önceki küçük, mesut aileydi» i