muştu? On sene evvelki ideal arkadaşla- rını beş senelik iktidar nasıl değiştirmiş- ti. Onların şimdi başka ideal arkadaşları kardı. Onlarla kendi arasında derin bir uçurumun yer aldığını hissediyordu. Parti eski ideallerine Aavdet etmeliydi. Bu, sadece memleket için değil. Demok- rat Partinin iktidarı muhafaza etmesi i- çin de şarttı. «Parti tesanüdü» bahane- siyle murakabe ve tenkid yok edilemez- di İkıncı suçlu gün sonra Genel İdare Kurulu Fethi Çelikbaşı sigaya çekti. Heyete gene Fuad Köprülü başkanlık, ediyordu. Adnan Menderes ortaya çıkmadı. Prof. Fethi Çelikbaşın isticvabı da aynı şekli- de cereyan etti. Prof. Fethi Çelikbaş Av- rupa'da bulunduğu için Genel İdare Ku- rulunun çalışmalarından ve kararların- dan haberdar olmayabilirdi. Kendisin- den bu sebeple malumat sorulmamıştı. İspat hakkı teklifinde ısrar ediyor muy- du? Burdur milletvekili «ediyorum» ce- vabını verdi Genel İdare Kurulunda o- lup bitenlerden elbette ki haberdardı. Kendisi vazifeyle Avrupa'da bulunur- ken «gümrükten mal kaçırır gibi» parti- den' ihracına teşebbüs edilmemiş miydi? Burdur» bir takım adamlar gönderilip teşkilât, aleyhinde kışkırtılmamış mıydı? Teşkilata, ispat hakkına karşı merkeze ve bızzat Çeliikbaşa telgraf çekilmesi ıçın şkilât tirilmemiş miydi? Selim Yatağan, Dr. Namık Gedik Burdur» niçin gitmişlerdi? Ama hiçbir şey Prof. Fethi Çelikbaşı, tıpkı Fevri Lütfi Karaosmanoğlu — gibi hak bildiği yoldan döndüremezdi. Bası- ma ispat 'hakkına ihtiyacı vardı. Sadece basının değil, memleketin buna ihtiyacı bulunuyordu. Hayır, teklifinden o da Dr. Mükerrem Sarol Koltuğu — altından — kaydı AKİS, 15 EKİM 1955 YURTTA OLUP BİTENLER Muhalefet de istiyor diye... İspat hakkı aleyhtarlarının öne sü- rebildikleri tek sebebin ne olduğu artık anlaşılmış bulunuyor. Demokrat Partinin bugün yüksek sevk ve idare- sini ellerinde tutanlara göre bu hak- kını taraftarları tekliflerini geri alma- lılar, vicdanlarının sesini susturmak- lar, haksızlıklara göz yummalılar... Zi- ra muhalefet de Meclise aynı istikamet- te bir teklif getirmiştir. Demek ki ikti- darın vazifesi, muhalefetin talep ettik- lerinin aksini yapmak! Demek ki mu- halefet dünyanın en mantıki talebinde bulunsa, Demokrat Partinin Genel İ- dare Kurulu parti mensuplarına bunun aksini yapmaları için emir verecek! De- mek ki muhalefet «D. P. bugünkü kad- royu başında tutmalıdır» dese, Genel İdare Kurulu bütün delegelerden ©o kadroyu değiştirmelerini isteyecek. Bari Kasım Gülek o yolda bir beyanat yap- Söyş Aslında buna sebep değil, bahane derler. İspat hakkının aleyhtarları, bu- la bula bu zavallı bahaneyi bulmuşlar- dır. Bir defa ispat hakkı, doğrudan doğruya Demokrat Partinin içinden gelen bir taleptir. Eğer muhalefet de ona katıldıysa, dâvanın D. P. ye vere- ceği şerefi paylaşmak için böyle bir ha- rekette bulunmuştur. Zira ispat hakkı, yalnız münevver muhitlerde değil, köy- lerde bile pek çok taraftar bulmuştur. Şimdi hale bakınız, D. P. böyle haklı bir dâvanın temin edeceği prestiji sa- dece kendisine maletmeye çalışacak yer- de onu tamamile muhalefete bırakıyor. İste, C. H. P. nin niçin, hele şu son sene içinde inanılması güç bir gelişme kaydettiğinin ve iktidara en kuvvetli namzet olarak ortaya çıktığının müsah- has bir misali... Akıllı bir iktidar Mu- halefetin elindeki mantıki ve memleke- tin hayrına teklifleri açıkgözlük edip benimser. D. P. ise bizzat ortaya attığı vaiz geçmiyordu. Zaten doğrusu istenilir- se, Genel İdare Kurulu bu cevapları ala- cağından emindi. Sıtkı Yırcalı ve Rıfkı Salim Burçak dahil, kurul üyeleri tesa- nüdü bozan iki milletvekili hakkında zecri tedbir alınmasında ittifak etmişler- di. Mizansen, o tedbirlerin alınmasına vesile verecektı Garip bir mektuplaşma B hadiselerden iki gün sonra, pazar- tesi günü Fevri Lütfi Karaosmanoğ- lu ve Fethi, Çelikbaş Genel İdare Kuru- lundan garip bir mektup aldılar. Mek- tuptan esaslı hiçbir mâna çıkmıyordu. Mektubun altındaki imza Fuad Köprü- lü'ye aitti. Bunda Demokrat Parti için- de Büyük Kongreden sonra en selâhiyet- li orsanın Genel İdare Kurulu olduğu hatırlatılıyor, bu sıfatla Genel İdare Ku- rulunun tesamüdü muıuhafazayı ilk vazife saydığı söyleniyor, Fevri Lütfi Karaos- mamoğlu ile —Fethi Çelikbaş'ın — ev- velden beri bu tesanüdü bozdukları be- meselelerin avukatlığını yapmak şerefi- ni rakibine terkediyor. Sanki diyor ki: ben, halkın arzusuna ve aldı selime ay- kırı dâvaları müdafaa edeceğim; öte- kilerin şampiyonu ten ol! Muhalefet de istiyormuş da, onun için ispat hakkı taraftarları tekliflerini geri almalıymış- lar; zira partinin tesanüdü bozuluyor- muş... Lâfl.. Demokrat Parti muhalefetten bir takım vaadlerle iş başına gelmişti. Bu vaadleri, iktidara muzaftı. Yolsuzluk yapanları, suiistimal edenler, rüşvet a- lanlar, nüfus ticaretiyle — geçinenler, devlet kasasından zengin olanları, hü- kümet otoritesini kullanarak iğrenç bir hususi hayata sahip olanlar, türlü rezaleti irtikâp edenler kanun kalka- nının arkasına — saklanmamalıydılar. Şimdi bizzat D. P. nin içinden bu kal- kanı kaldırmak için teşebbüs geliyor ve bu teşebbüs «parti tesanüdü» ne aykırı bulunuyor! İspat hakkının aleyhtarları bilme- lidirler ki Genel İdare Kurulunun ek- seriyetini kendi taraflarına çekmiş ol- salar bile hiç kimseyi kandıramamak- ladırlar ve en büyük fenalığı partile- rine yapmaktadırlar. Zira güneşin bal- çıkla sıvanamayacağı gibi isnat hakkı da er veya geç gerçekleşecektir. Bu hakkın niçin şiddetle aleyhinde bulu- nabileceğini herkes anlamaktadır. Dün yada basın hürriyetini istemeyenler her yerde çıkagelmistir ve hâdiseler bu zevatın bu hürriyetten neden ve- badan korkar gibi korktuğunu ortaya koymaktadır. Eğer isnat hakkının pek çok tele- fata yol acacağı endişesi varsa samimi partililer bundan sadece memnunluk duymalıdırlar. Telef olacaklar, parti için leke teşkil edeceklerden ibaret ka- lacaktır. Bu ise. iktidarda kalmanın tek realist yoludur. lirtilerek Genel İdare Kurulunun Büyük e önüne bu şahıslarla bir mesuli- yet paylaşarak gitmiyeceği bildiriliyordu. Allah, Allatıl Bu muğlak üslübun ifade etmek istediği nevdi? Prof. Fethi Çelik- baş mektubu alınca «onlar gitmezse git- mesin, biz giderik> diye düşündü. Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu ise Genel — İdare Kurulundan çıkarıldığı zehabına kapıl- dı Hatta bunu, D. P. Genel Başkanlığı- kısa bir mektupla bildirmeyi doğru buldu Cevabı mektubunda, Fuad Köp- rülünün mazısından şu mânavı çıkardığı- nı acıklıyordu: Kendisi, hicap verici bir süküt ihtiyar etmediğinden dolayı Ge- nel İdare Kurulu, saffını sıklaştırıyor ve kendisini zor kullanarak dışarı atıyordu. miyecekleri rivetleri de dolaşmaya baş- lamıştı. İki milletvekili de delege seçil- memişti. Zira Genel İdare Kurulunun a- Zzası sıfafiyle tabii delege sayılıyorlardı. 7