GÜZELLİK Müsabaka Türkiye güzellik kraliçesi por ve Sergi Sarayı'nın tribünlerine şöyle bir göz atanlar doğrusu hay- retlerini gizleyemediler. «Nasıl olur, diyorlardı, Türkiye gü- zellik kraliçesinin seçimi bu kadar tenha olabilir?» erçekten hakları yok değildi. Tri- bünlerde yerleşenlerin sayısı çok çok bin kişiyi geçmezdi. sa u manzara ilk bakışta bir siyasi partı kongresi hut bir esnaf derneği idare heyetli seçi- mi yapıldığı intibaını veriyordu. Geçen sotelerde müsabakalara itibar eden İs- tanbul sosyetesinin tanınmış simaları da ortaklıkta gözükmüyorlardı. O Vizon kürkler, mücevherler içerisine gömülen şık hanımlar ve yakışıklı beyler acaba neden alâkasız kalmışlardı? Bu sualleri izah etmek güçtü. Aynı şey jüri heyeti azaları için de söylenebilirdi. Alışılmış olan muayyen şahısların biç birisi gel- mek zahmetinde bulunmamışlardı. Bel- ki de halkın jüri heyetini teşkil etmesi güçlerine gitmişti. Evet, müsabakayı or- ganize eden gazete şimal memleketlerin- de yapılan bir usüle uyarak jüri heyeti- ni kaldırmıştı. Bu azizlik hoşa gidecek neviden değildi. mış, ses sanatkârlarını ve sanatla alâkalı geçinenleri bir masa etrafında güzelle- rin yakınında bulmak kaabil olacaktı. Sanki Üüzerinde uzun müddetten beri münakaşa edilen «güzel neye ve kime denir» sualini, en iyi cevaplandıran on- lanmış gibi... Bu şahıslar içerisinde belki mevcut ölçüleri dahi bilmeyenler vardı. Eksik dekor içerisinde caizin yokluğu da gözden kaçmıyordu. Onun yerine bir pi- kap konmuştu. Çalınan plâklar boş sa- londa aksi seda uyandırıyor ve kuru bir gürültü yaratıyordu. Kabul etmek lâzım- dır ki güzellik müsabakaları gün geçtik. çe eski kıymetini kaybetmekte idi. Bu- nun hangi sebeplerden doğduğu ve alâ- kanın azalması, ülserinde durulmaya de- ğer bir meseledir. Organizasyon hataları S oyunma odalarınım önünde koşuşan rozetli şahıslan görenler hattizatın- da bu gençlerin büyük bir iş başardık- larını sanmışlardı. Fakat müsabaka sa- ati gelip çatınca nizam ve intizam diye ortalıkta hiç bir şeyin mevcut olmadığı görüldü. Bunca koşuşma ve terleme bo- şa gitmişti. İlk defa elbise ile ve toplu olarak resmi geçit yapan güzeller tri- bünlerde oturanları âdeta sukutu bat- yale uğrattılar. Hakikaten insanı teshir 3 en Ressamlar görmesin AKİS, 15 EKİM 1955 güzeller Eski usül olsaydı tanın- edecek güzellikte bulunanların sayısı pek azdı. Yan taraftan çok şakacı olduğu muhakkak olan bir genç: «Ben hiç biri- ne rey vermiyeceğim» dedi. Yanında bu- lunan bir diğeri: «Bu kadar az seyircinin geleceğini bilsem bizim kızı sokar, mahalle halkına onar 1liralık birer bilet alır, onu kraliçe ilân ettirirdim» dedi. Ve devamla Türkiye güzelini önümüz- deki günlerde bekleyen zengin program- lı seyahatleri sıraladı. Tabit kendisi de seyahatte kraliçeye refakat ediyordu. Ha- yali oldukça genişti. İlk resmi geçitten sonra müsabıkla- rın heyecanları gittikçe artmakta idi. Hemen her birinin başına bir küme bii rikmişti. Aileleri, eşleri, dostları en ü- mitsiz bulunanlara dahi ümit vermekte idiler. İşin garibi halk, zerafet ve sine- ma kraliçelerine verilmek üzere ortaya konan Üüç 'tacın hakiki sahipleri uzun müddet kestirilemedi. i. Kimi eli ile etrafa haddinden faz- la öpücükler dağıtıyor, kimi iki elini kal- çasına yapıştırmış asker gibi hareket e- diliyor, kimisi de an evvel içeriye girebilmek için hızlı adımlarla yürüyor- du. Böyle kuş misali geçen ler daha baş- langıçta jürinin sempatisini kaybediyor- lardı. Sıra mayolu geçişe gelmişti. Mü- sabakanın en cazip tarafı da bu idi. Fa- kat yukarda da izah ettiğimiz gibi şiş- kin kalçalıların ve eğri bacaklıların ek- seriyette olduğu görüldü. Saat ona yak- laşıyordu. Yani müsabaka başlayalı tam bir buçuk saat olmuştu. Elinde sepet bulunan ufak çocuklar tribünlerde otu- ranların arasında dolaşarak verilen rey- leri topladılar. Yapılan tasuif neticesin- Her üç kraliçeye taçlarını ge- çen senenin güzellik kraliçesi Suna So- ley giydirdi. 'İşte bu anda soyunma o larının önü görülmeye değerdi. Ağlayan. ları, hakkının yendiğini iddia edenleri, bir köşeye çekilip mahzun mahzun du- akrabaları ve yakınları teskin etmeye çalışıyorlardı. Gazeteciler üç gü- zelin etrafına âdeta bir baraj kurmuş- lardı.. Geçen seneki müsabakalarda ikin- ci gelen ve tecrübeli olduğu gözden kaç- mayan Ayşe Banu: «Bilmezsiniz çok me- sudum, heyecanlıyım. Şimdi bir şey söy- lecek durumda degılım» diyordu. Zera- oda- kalara arkadaşlarının masum bir duruşu var. Jüri belki de o- nu bu sebeple seçmişti. Talebe olduğu için henüz herhangi bir teklifi kabul e- demiyeceğini bildiriyordu. Sinema krali- çesi Türkân Duru ise, asla film çevirmek niyetinde olmadığını söylüyordu, «Avru- pa'dan bir teklif alırsanız»> sualini «Ka- tiyen» diye cevaplandırdı. Zaten böyle bir teklif almasına da imkân yoktu. N. S. 31