TİYATR O Ankara Bu piyes kimin? Okuyucu gazeteyi «— Çok garip, söylendi Elindeki gazete Vatan, kendisini hayrete düşüren yazının muharriri de Lütfi Ay idi. 'Akif Bey' başlığını taşı- an yazı Vatan gazetesinin yukardan a- sağıya, iki buçuk sütununu işgal ediyor- du. Ankara'da Devlet Tiyatrosunun Kü- çük Tiyatro bölümlünde ay başından iti- baren temsiline başlanan 'Akif Bey' i- imli dramın neden seçildiğini, nasıl de- ğiştirildiğindi ve nasıl oynandığını ordu.Bunda şaşılacak bir taraf yok- tu. Her sanat muharriri, her hangi bir het HAkkında kendi görüşünü yazabilir- di. Lütfi Ay da imzası altında bu mev- zudaki düşüncelerini ve eser hakkındaki kendi takdirini yazmıştı. Fakat okuyucu- yu hayrete düşüren taraf şu idi: Lütfi Ay, Devlet Tiyatrosunun edebi heyet ra- portörü idi. Temsil edılecek veya edil- evirdi, çevirdi, çok garip..» diye veya Treddo repertuvara alınan bütün «Akif Bay» piyesindin seçiminden de bi- rinci derecede sorumlu bir şahıs nasıl okuyor da bir gazetede, tarafsız bir muharrir edası ile kendi hatasını mazur göstermek için, sureti haktan görünerek eseri, intihap edenleri ve temsil edilişini medih ve müdafaa ediyordu? aziyete göre, eserler gibi Biz diyoruz ki eserin seçilişinde, re- pertuvara alınışında ve temsil edilişinde isabet yoktur. Bir kere: Namık Kemal'e maledilen eser, Lütfi Ay'ıın da farkına varmadan belirttiği gibi yeniden yazılmış ve de- ğiştirilmiştir. O halde tarihi bir değeri kalmamıstır. Halen temsil edilmekte 0- lan eser Reşat Nuri Güntekin'e aittir ve maalesef kıymetli muharrir takyid edil- diği için, «Akif Bey» adı ile en başarı- sız, sıkıcı ve tiyatro an]ayışına uymayan eserini vermiştir. Bey» Na- mık Kemal'in değil, onu yeni baştan ya- zan Reşat Nuri'nin en kötü eseridir. İkincisi: Tanzimat tiyatromuzu günkü nesillere tanıtmak böyle olmaz. Ankara'nın biricik müessesesi olan Dev- let Tiyatrosu, vazifesi mevanında bulu- nan bu hizmeti, normal tiyatro faalıye— tine mahsus olan saatlerde ifa etmeye çıkarsa yani bir mektep programı çer- çevesine gireni Tamzimat tiyatromuzu tanıtmak işini tiyatrosuna tercih ve onun ederse Devlet Tiyatrosu kaş yaparken, göz çıka- rıyor demektir. Üçüncüsü: Latifi Ay Devlet Tiyatro- sunun maaşlı bir memurudur. Nasıl o- lur da bir gazetede, tarafsızımış gibi gö- rünerek mensup olduğu tiyatronun tem- selini — vazifesi icabı metheder? Oku- yucu sokaktaki adamdır: sokaktaki adam Lüfi Ay'ın Devlet Tiyatrosunun memu- 30 ru olduğunu bilmez, ama gazetedeki ya- zıya inanmaması için sebep bulamaz. Bu suretle de okuyucu yanıltılmış olur. İstanbul Çayhane Okinawa'nın ara bahtı bu defa da İstanbulluların gözlerinin önüne se- rildi. John Patrick'in «Ağustos ayı çay- hanesi» adındaki eserinin Ayşe Sarıalp ta- rafından dilimize kazandırılan tercümesi geçen sene Ankara'da Büyük Tiyatro'da temsil edilmiş ve lâyık olduğu alâkayı görmüştü. Bu defa, büyük bir badireden çıkan Küçük Sahne Tiyatrosu kendisi i- çin bir çok bakımdan bir imtihan mer- halesi olan «Çayhane» komedisini de- vam ettirmekte. Tercüman Sakini'de ifadesini bulan uzak şarkın mistisizmi ve miskinliğe va- ran uyuşukluğu ile fikri faaliyetinin ni- şanesi olan felsefesi John Patrick'in bu eserinde son derecede vuzuhla belirtil- dikten başka, geniş bir müsamaha çev- resinde, bizzat Amerikan ve Amerikalı hiciv ve karikatürize edilmiştir. İstanbul'daki Küçük Sahne Tiyatro- sunda, geniş mizansene ve teferruatlı dekore ihtiyaç gösteren böyle bir eseri monte etmeye kalkışmak hakikaten bü- yük bir cesaret işi İdi. Cesaret bilgi ile elele yürüyünce şimdi o minyatür sah- nede gördüğümüz gaibi muvaffak olmak işten bile değil. Devlet Tiyatrosunun ye- ni dekoratörü Ulrich Damrau bir sihir- baz meharetile Okinawa adasının öyle bir minyatürünü yapmış ki hayran kal- mamak mümkün değil. Öyle zannedilir ki İstanbul'daki <«Çaryhane» temsilinin en büyük muvaffakiyeti dekorudur. Eseri sahneye koyan, — müessesenin yeni ve meşru rejisörü Agâh Hün'dür. Agâh Hün aynı zamanda eserdeki Al- bay Purdy III rolünü temsil ediyor. Bu rol her türlü takdirin fevkinde bir mu- vaffakiyetle temsil edilmekte, fakat ne yazık ki sanatkârın rejisörlüğü için aynı Sizin gibi Türkiyede binlerce insanı her hafta AKİS'i bir baştan öteki- ne okuyor Malımızı satmak, firmanızı tanıtmak, isminizi duyurmak için siz de AKİS'e ilân veriniz. Müracaat: AKİS İlân Servisi P. K. 582 — Ankara şeyi söyliyemiyeceğiz. Eseri son derece- de sathi bir görüşle işlemiş, komedi un- surunu birinci derecede tutmuş, eserin gerçek iddiasını, hicvini ve uzak şarkın hususiyetini tebarüz ettirmemiş. Halbu- ki Çayhane'nin Ankara'daki temsilinde bu tarafları ne kadar barizdi ve biz sırf bu sebepten yüzbaşı Fisby'nin ufak te- fek hafifliklerine tahammül edememiş- tik. temsili ile mu- olmaz, fakat işaret etmeden geçemiyeceğiz: Bazı roller vardır, yazılış- larında şahsiyete sahiptirler, ne 'kadar anlayışsız temsil edilseler gene de temsil edenleri birinci plânda tutmaya yeter- ler; Sakini rolü gibi... Bazı roller de vardır, ayan sanatkârların sanat kaa- biliyetleri ve kudretleri sayesinde şahsi- yet iktisap ederler: Tobiki'li ihtiyar Bay Oshira gibi, kadınlar kolu başkanı Ba- yan Higa Jiga gibi... Bunlardan Sakini rolünü Küçük Sahne'de Mücap Ofluoğ- lu oynuyor. Gayet iyi ezberlenmiş, ga- yet iyi hesaplanmış, yerinde ve sırasın- da hareketlerle canlandırılmış ama Tu- Eserin Ankara' dakı kini seyirciyi uzak şarkın sevimli zofundan mahrum bırakıyor. İhtiyar Bay Oshira ise tamamiyle aksi bir hava ya- . Ankara'daki temsilinde bir ihti- onun görmüş geçir- miş bir sanatkâr olduğunu ve alabalık resimleri ile işlenmiş tahta tabaklar yap- tığını bu gün hatırlıyabilen sevini ade- di beşi, onu geçmez. Halbuki Küçük Sahne'de aynı rolü temsil eden Cahit Ir- gat role öyle bir ruh katmış ki, seneler- ce sonra «Çayhane» den bahsedilecek ol- sa, ilk akla gelecek tip, o sevimli ihti- yar olacaktır. Cahit Irgat'ın büyük ba- şarısı işte bu noktadadır. Bayan Higa Liga'ya gelince, Ankara'da Semiha Berk- soy'un oynadığı öyle bir rol vardı, bir şalhsiyetti; fakat İstanbul'da acaba o To- lü eserden çıkardılar ma diye düşündük, halbuki yardı ve Neriman Alışık tem- sil ediyordu. Çayhane'deki Yüzbaşı Fisby'yi tem- sil eden Münir Özkul'un oyununa diğer seyırcıler kadar biz de güldük ama hep- o kadar! Halbuki John Patrick'in yüz- başısı sadece gülünç değildir; o Ameri- kalı adamlardan biridir ve onların hu- susiyetini muhafaza etmelidir. «Çayhane» fi bir hâdise mertebesi- ne çıkaranı Nesvin Seval'a gelince: Geyşa kızı Lotus Blossom'u arızasız oynadı, bilhassa dansı çok güzeldi. Ancak Yüz- başının komikliklerine kuvvet vermek i- çin hareketlerini o kadar çabuklaştırıyor uyanıyor. Tobiki ara- sında temayüz eden bir marangoz var- dı; Bay Sumata adındaki bu rolü ger- çekten usta sanatkârlara yakışır şekilde temsil eden Orhan Çubukçu tebrike şa- yandı. Ve gönül isterdi ki Küçük Sahne sanatkârları, muvaffakiyeti elde etmek için biraz derine inmek zahmetinden çe- kinmesinler. Hem bu onlardan beklenir- di de AKİS, 15 EKİM 1955