MUSİKİ Konserler Zengin bir program Mevsimin ilk konseri Ankaralı dinleyi- ciler için birkaç balkımdan cazipti: Dolgun bir program, iki yeni eser, iki yeni sanatkâr... Bunlara ilâveten de, her çalnışında daima rağbet alâka ile karşı]anan «Fantastik Senfoni»... Yalnız, qKabuslar Senfo- ler üzerinde soğuk bir tesir husule geçi- riyorduk Halbuki eser, bestelendiği gün- den beri «Fantastik. Senfoni» idi. Bu sıfat —Aatmosferine pek fazla uyduğu için olacak— biç bir dilde de başka kelimeler- le ifade edilmiyordu. İngilizce de, Al- ancada da, İtalyancada da «Fantastik Senfoni» diye anılmıştı. ğin, marazi bir mıh baletinin yarattığı kâbuslarla dolu olduğu, teferruatlı bir program taşıdığı biliniyordu ama, kulla- nılan bu yeni karşılık hem mânayı da- raltiıyor, hem de sevimsiz bir tesir husu- le getiriyordu. Ravel'in «Ana Kaz» Süiti de neden «Anaç Kaz>» oldu, kimse akıl erdiremedi. Buna mukabil, matbu programdaki kısa izahlar verinde idi ve dinleyicilerin fası- lalardan istifade ederek eserler hakkında doğru ve umumi olarak fikir edinebil- meleri için dikkatle derlenmişti... Sihirli Flüt Ko nser, Mozart ın — «Sihirli Flüt» Ope- ertürü ile açıldı. —Amerikalı mısafır orkestra şefi Robert Lawrence'- in, serin kanlı, mübalâğasız hareketleri ile dinleyiciler Üüzerinde bıraktığı ilk intiba müsbet oldu. Hattâ bu iyi tesir uvertürün sonuna kadar devanı edecekti; lâkin viyolonsellerin biraz gecikmesi dik- Buna rağmen Lawrence, Or- vertürü sonuna kadar basarı ile götür- dü. «Anaç KAZ» Süiti orkestrasında Ravel — müziği- istisnası Piyano Konsertosu idi.. R: orkestra tekniği pek karışık olmamakla beraber bilhassa armoni ve renkler ba- kanından iyi bir orkestra tarafından ça- lınma'ya — ihtiyaç göstermekteydi. «Mal Mere L'Oye» da bu tereddütler ortadan kalktı. Zira temponun biraz a diz, flütü ile Mükerrem Berk, hem flüt, hem de piccolosu ile Saki Şarıl, eserin cazip renklerinin belirmesinde kendileri- ne düşen vazifede muvaffak oluyorlardı. Ziller pek asabi idi. Xylophone'un sesi biraz daha tatlı olsaydı dinleyiciler, ka- pıldıkları masal havasından kolay kolay ayrılamıyacaklardı. Ne çare ki kabahat sazın kendisinde idi. AKİS, 15 EKİM 1955 Yenı bir konserto izde pek az tanınan Mac Dowell'in 3 ncı Piyano Konsertosu, ilk defa dinleyenlerin bile derhal benimseyecek- leri, romantik, biraz fazlaca süslü, yer yer Grieg'in, Brahms'ın ve bilhassa Liszt'- in kuvvetli izlerini taşıyan, buna muka- bil son iki 'kısmında daha ziyade «Ame- rikalı» olan bir eserdir. Vera Franceschi, «mükemmel» denebilecek kadar kusursuz bir teknikle icra etti. Yirmi beş dakika kadar devam eden eser boyunca herhan- gi bir hata veya tereddüt göze çarpma- dı. Kuvvetli, temiz, biraz sert ile «iyi bir solıst» oldugunu belli ediyordu. cak, eserin hakiki atmosferinden bir hayli uzaklarda gezindi. Aynı noksan, şef içini de söylenebi- i. Konser toyu daha ziyade satıhtan anlamıştı. Buna mukabil orkestra, yeni icra ettiği bir konsertonun yükü altın- dan kolaylıkla kalkabiliyordu. Gerçi bu Robert Lawrence Bizim orkestradan ses çıkardı yük pek de ağır sayılmazdı. Fakat bil- liassa yaylı sazlar, fondaki renkleri tam bir beraberlik içinde belirttiler Lüzumundan fazla asabi çalınan gi- riş cümlelerine trombonlar ancak hece- leyerek iştirak edebiliyorlardı. Neyse ki onlar da, kornolar da sıralarinı çabuk savarak Trahatladılar. fazla anali- tik bir icra çıkartmak, eserin' —imkânı nisbetinde— derinlerinle inebilmek için gayret gösterdi. Yine de ilk muvman teknik bakımdan iyi, lâkin anlayış ve ifade cıhetinden kararsız bir şekilde ib- ra edi Son iki kısımda Franceschi orkestra üyelerine dönerek beraber söyleyelim» Partisyon- daki neşeye gerek solist, gerekse orkest- ra katıldılar. Ancak, dinleyiciler bu ne- şeyi pek uzaktan hissedebiliyorlardı. Ne- sık sık sanki «hep ticede solist ve şef berabere kaldılarsa, orkestra galip sayılırdı. Zira konsertoyu —hem de yeni tanıdığı halde— hiç de- ğilse onlar kadar başarmıştı. Hiç de «kâbus» değildi Berlioz musikisine ölçü olarak «Roma nı alanlar için nin bu icrası pek cazip ola- arnavalı» tik Senfioni» bilirdi. Nitekim eser âdeta bir bayram havası içinde çalındı. Sanki Lawrence, programdakı «'Kâbuslar Senfonisi» ismi- ni gör ü de aksini ispat etmek isti- yordu dınleyicilere... Eserin pek iyi hazırlandığı söylene- mezdi... Gerçi, başlarda tempo oldukça muvazeneli idi; fakat sonradan kararsız bir mahiyet aldı... Mamafih ilk kısım «Rüyalar ve ihtiraslar» buradaki tereddüt, ile izah edilebilir, kasden böyle çaldırıldığı söylenebilirdi. «Balo Sahnesi» kısmı ise pek tembel bir tempo ile devam etti. arpler'in sükünetine diyecek yoktu!... Dinleyicile- rin gözü Öönünde —İster istemez— vals yanan, yorgun: bir takım insanlar beliri- yordu. Halbuki Berlioz burada bilhassa muhteris bir ruh haletini ifade etmek is- temişti Üçüncü kısım, sakin, muvazenelı bir hava içinde devam etti. i muvman- da ise nefesli sazlar tahminin üstünde bir basarı elde ettiler. Besinci kısım pek berrak bir atmosferde girildi ve burada- ki esrar, müphemiyet nazara alınmadı. Umumıyetle temponun —ağır olmasına rağmen icra sertti ve hantal bir tesir bı- rakıyordu. Lawrence, yer ver lüzumsuz bir sertlik ve enerji yanında kısa, ke- sik cümle sonlan ite «Fantastik Senfoni» nin tamamen Amerikan anlayışına göre bir icrasını vermiş oluyordu. Eserin, trajedi ile istihza eden çehresine bir kar. naval maskesi takılmıştı âdeta. Şef, or- kestraya hâkim olmakla beraber, konse- rin Sonuna doğru, anlayışı bakımından ilk iki eserdeki tesirini bir hayli kaybet- mişti. Orkestra Kendi kendine yürür mü? Eğer nota okumasını, ölçü vurmasını iyi biliyorsanız ve daha evvel saz- ların giriş çıkısına mim koymuşsanız hiç çekinmeden siz de böyle bir sınava gire- bilirsiniz, orkestra kendi kendine yürü- yecektir.» ORUM Dergisinin «müzik» sütunundaki! bu satırları okuyunca, i Sanat bu kadar ucuz ise sanatkâr olmak işten bile değildi Halbuki işin garip tarafı, orkestra şefleri arasındaki beynelmilel Besançon müsabakasına sadece 47 kişi katılmıştı. Madem ki şartlar bu kadar kolaydı o halde neden biraz keman veya piyano çatmasını, dolayisıyle nota okumasını bi- ve ö iştirak etmemişlerdi piyangosuna Aslın bu müsabakanın programı, 27