İKTİSADİ VE MALİ İktisat Hayâl ve hakikat eçen haftanın sonunda Ankara'da, Fransa'nın Kavaklıdere sırtlarındaki büyükelçiliğinin şehre bakan bir salo- nunda İşletmeler Bakanı Samed Ağaoğ- lu ile Bayındırlık Bakanı Kemal Zeytin- oğlu ellerindeki viski bardağını karşılık- li ağızlarına götürüyorlardı ki — birden her taraf zulmet içinde kaldı. Gene elek- trik cereyana kesilmişti. İşletmeler Baka- ı daha kaç gün evvel bir fabrika- -ın açılış töreni dolayısiyle verdiği ede- bı nutukta dün zulmet içindeki ve bu- içindeki Anadolu köylerinden bütün güzergâhta rastladığı «ilham kaynağı sevgili başbakanını» öÖv- müş ve bunun Demokrat Partinin eseri okluğunu söylemişti. Bayındırlık Bakanı ise ondan da kısa bir zaman evvel bir hidroelektrik santralının temel atma me- rasımınde bol sıfırlı rakkamları agzından dakikalar ve dakikalar anlatmıştı. Kaderin garip tecellisi, bu nutuklar- dan bir kaç gün sonra, 1k bakan, elle- rinde viski kadehleri hem de Ankara da, hem de başkentte dakikalar ve dakika- lar karanlıkta kaldılar. Enerji yetişme- miştik SI Yazımızın ğına «yeni konuşma» diyoruz. Fakat şu satırlar okuyucu- nun Önüne gelinceye kadar bir kaç te- mel daha atılarak, bizim «yeni» olarak Başbakanın yeni konuşma: başlı isimlendirdiğimiz bu konuşmanın bir i- ki defa eskimesi hiç olmayacak şey de- ğildir. Üzerinde durduğumuz konuşma geçen hafta yapılan Ikınci konuşmadır. Büyük kongrenin yapılacağı ilân edilme- miş bile olsaydı bu hareketlerden Baş- bakanın hesap vermeye hazırlandığı an- laşılabilirdi. Bir başbakan, işlerin yürütülmesinde ilk ve baş mesul insan olarak, olup bit- mekte olanlar hakkında münasip açıkla- malarda bulunur. Bu, belki her şeyden evvel, vazifeleri icabındandır. Başbakan ve mes'ul bakanların yapmaları lâzım gelen iş bundan ne eksik ve ne de fazla olmalıdır. Fakat memleketimizde bu işin dadıma eksik veya fazla şekilde yapılmak- ta olduğunu İsrarla ve her zaman görü- or, fakat asıl yapılması lâzım gelen şe- kilde yapıldığına şahit olamıyoruz. Bir çok meseleler ortaya çıkıyor. Devlet hayatı bul Müşkül ve halledilme- si zor bir sürü iş cemiyet ve millet haya- tının en kaçınılmaz meseleleri olarak da- ima kendini gösterir ve çözüm bekler. Bunların halledilmesiyle herkesten evvel sorumlu devlet adamları uğraşır. Üzer- lerine işlerin yürütülmesi sorumunu yük- lenmiş devlet adamları bunu kendi baş- larına yürütmezler, yürütemezler. Ken- dilerine çeşitli şekillerde pek muhtelif yardımcılar yardım ederler. Bunlar ara- sında bütünü ile millet vardır, efkârı u- mumiye, basın, üniversite, üniversite dı- şı mütehassıslar v.s. vardır. Bu söyledik— lerimiz bilgi, görgü, tecrübe ve yularıyla işlerin en arzu edilir şekılde yürütülmesinde devlet adamlarına yar- dım ederler. Yalnız bu fonksiyonlarını SAHADA layıkıyle ifa edebilimeleri için, bunların, olup bitenlerden muntazam ve doğru o- larak bılgı sahibi bulunmaları lâzımdır. Bunu hükümet ve devlet adamları za- man zaman yapacakları çeşıtlı açıklama- larla temin ederler uretle çeşitli yardımcıların, en iyi yolun bulunup ta- kip olunmasında faydalı olabilme im- kânları sağlanmış veya sağlanmaya çalı- şılmış - olur. Bizde hükümet ve devlet adamları açıklamalarda bulunmazlar mı? Elbette ki bulunurlar. Hem de bunu pek çok yaparlar Fakat hiçbir zaman, arzu olun- lazım geldıgı tarzda yap- leşmiştir. Şimdiye kadar sorumlu devlet adamlarının, üzerinde tartışma an eden meselelere dair sadece söylenmeleri gerekenleri söylemekle yetindiklerinin ve diğer, taraftan bir çok kereler asıl söyle- meleri gerekenleri söylemeye yanaştıkla- rının görülmüş şeyler olmadığını iddia etmek haksızlık olmayacaktır. Bizde şimdiye kadar sorum sahiple- ri ya sorulanlara hiç temas etmemişler ve cevap lüzumunu duymamışlar, yahut pek çok defasında sorulanlarla birlikte, söylenmeleri, icap etmiyen, asıl söylenil- mesi gerekenlerle ilgisi olmayan sözler söylemişlerdir. Başbakanın, kısa bir zamanda pek eskimesi çok muhtemel olan son konuş- ması da yukarıda söylediğimiz tipte ko- nuşmalardan bilidir. Konuşmada neler- den bahsedilmez? Meselâ, «akimin defter olmadığını» söyliyerek yapılmakta olan tümen tümen isleri sayıp dökemiyeceğini Bayar ve Menderes halkı selâmlıyorlar da... İşletmeler - Bakanı niçin — önüne — bakıyor ? AKİS, 15 EKİM 1955