ÇOCUK Bir Masal Terbiye Demokrasi dersleri Amerikadan dönenler bilirler. Ameri- ka'daki mekteplerde çocuklar gerçek demokrat bir memleketin vatandaşı ola- rak yetıştırılmektedırler Gerçek demok- vatandaşı elbette ki fi- bakımından öteki hemcinsle- rinden farklı değildir. Hatta kabiliyetleri ve zevkleri de, heyeti umumiyesi itiba- riyle aynıdır. Atma bir takımı âdetlere sa- hiptir ki, Amerika' daki mekteplerde işte ziki yapısı hatta yerleştirilmektedir. da, fikrini olduğu gibi ve en iyi şekilde söylemek gelmektedir. Bunu temin için çocuklar serbestçe konuşturulmaya alıştırılmaktadırlar. A- ralarında münazaralar tertiplenmekte, bunlarda şiddetli tenkitlere yer verilmek— tedir. Daha sonra, bir nevi «self govı ment kendi kendini idare» fırsatı ya— ratılmaktadır. Elbette ki hocaların ve i- darenin otoritesi kalkmamak tadır. Ama tam bir hürriyet içinde en kuvvetli oto- ritenin mevcut olabılecegı gösterilmekte- dir. Bunun anlayan ve zevkini tadan ço- cuklar, aldıkları âdetleri içkide yaşadık- ları cemiyette de kolaylıkla geliştirmek imkânını bulmaktadırlar. Amerika'da pedagoji, demokrat va- tandaşlar yetiştirmek için bir vasıta ha- line gelmiştir. Orada artık biç kimse hür- riyetlerin suiistimalinden, zararlarından, tehlikelerinden bahsetmemektedir. Hür- Tabii, iyi vatandaşlar elinde. Bunun i- Çocuklar mektepte ersleri : demokrasi 15 EKİM 1955 AKİS, gelen Bu meşhur bir İsviçre masalının tercümesidir. sinde geçen eski bir macerayı anlatmaktadır. Avrupa'nın en güzel bir ülke Shakespeare'ın, siyaseti «deli- lerin körleri peşinden sürüklemesi» diye tarif ettiği devirlere ait olduğunu zan- netmekteyiz Isvıçrede Thun gölünün sahille- rinde Werlıgen adlı güzel bir kasa- ba varmış. Bu nın bütün işleri Belediye Başkam tarafından idare e- dilirmiş. Yakınları, Belediye Başkanının de- li olduğunu bilirlermiş. Fakat o ken- dim herkesten daha akıllı zanneden sevimli bir adam ve iyi bir hatip i- miş. Senelerdenbeeri seçimlerde rakip- lerinden fazla rey topluyor ve Beledi- ye Başkanlığını kimseye bırakmıyor- muş. Muhalifleri ondan korkar ve ve dostları, sayesinde iyi para kazanır- larmış Bir gün kasabada, yeni bir Bele saray kadar haşmetli olmasını yen Başkan derhal masa başına geçe- rek kollarını sıvamış. Binan m plânını bizzat çizmiş. Müteahhide verilmek ü- zere bir de şartname hazırlamış. İn- şaat hakkında fikir beyan eden muh lif ve muvafık bütün belediye azasını şiddetli mukabelelerle sindirmiş. Pro- jeyi tamamladıktan sonra, tanıdığı bir müteahhide ihale etmiş Belediye a- zası, hazırlanan projeyi' tetkıke ve ten- kide fırsat ve imkân bulam eahhid, inşaatı kısa zamanda Başkan beledıye azasını ne kapanınca hepsi karanlıkta kalmış- lar. — Başkan, derhal pencerelerin açıl- masını emretmiş, fakat müteahhid bi- nada pencere bulunmadığı cevabını vermiş. Zira projede, bu hususa dair bir kayıd yokmuş. Başkan ve aza, şart- çin de demokratik rejimin esasları ilk- okullara kadar sokulmuştur. Gerek talebenin kendi arasındaki münasebetleri, gerekse hoca ile olan du- rumu sıkı bir kontrol altındadır. Komp- leks sahibi olanların tedavisi için elden gayret —esirgenmemektedir-. Zira diktatörler veya diktatörlük heveslileri daima daima kompleksleri olanlardan çıkmaktadır. Hitler, Mussolini hep komp- leks sahibi insanlardı. Za rejimi veri erdırmeye çalışması akla dahi gele- mez. nun içini, süz, bu sayfanın okuyu- cusu çocuklar kompleks sahibi olmayın, aklınızdan bir an için çıkarmayın ki şu ana kadar keşfedilmiş olan rejim- lerin en iyisi demokrasidir. Aklınıza ge- leni aklınızda tutmayın, fikrinizi olduğu gibi ve dosdoğru söyleyin. Evvelâ, belki nameyi tedkik etmişler ve müteahhi- din haklı olduğu neticesine varmışlar. Aza arasında, derhal Başkan aleyhine bir cereyan başgostermış, her kafadan ir ses çıkmış. Belediye Başkanı her zamanki o- toriter tavrı ile, tenkid sahiplerini susturmuş. Onlara, yapılmış bir eseri inkâra mahal olmadığını ve her müş- küle çâre bulunabileceğini anlatmış. Sonuna kadar kendisine itimad etme- lerini, eserde hepsinin müşterek karar ve mesuliyetleri olduğunu söylemiş... Eğer dediklerini harfiyen yaparlarsa, yeni binanın gece ve gündüz nura garkolacağını da vâdetmiş. Belediye a- zası, belki saf insanlar olduklarından, belki başka çâre — göremediklerinden fakat belki de mevkilerini kaybetmek korkusu ile boyun eğmişler. Başkan onlara birer boş çuval alarak beraber gelmelerini emretmiş. Heyet ellerinde çuvallar, kırlara çıkmış. Başkan de- miş ki: «Şimdi çuvallarınızı açınız ve içlerine bol ışık doldurunuz. Sonra be- n kolay birşey olamaz. Basit hakikatleri insanlar geç anlarlar.» binaya dönünce, Başkan kapının kapatılmasını ve çuvalların a- çılmasını emretmiş. Fakat Başkanın . vâdettiği gibi, etrafa nur saçılmadığı- nı görünce, belediye azası bir deli ta- rafından aldatıldıklarını anlamışlar Başkanın yakasına yapışmak için, ateş yakmışlar, fakat onun çoktan sı- vışmış olduğunu görmüşler. Bir daha Thun gölü civarında, Belediye Başka- nına Tastlayan olmamış. söyledilerinizi münasebetsizlik addede- cek ve sizi yolunuzdan alakoymaya çalı- şacaklardır. Ama iş, başta dayanmakta- dır. Eğer dayanırsanız, size kızanlat bile hareketinizi takdir etmekten kendilerini alamıyacaklardır. Zira ancak medeni ce- saret sahibi insanlardır ki batılaşmakta olan cemiyetimizde beka bulacaklardır. Çocuklara sinema ocuklara gösterilecek filmlerin — bir ç sınıfa ve tasnife tâbi tutulmadığı da bilinen bir (hakikattir. Diğer memleket- lerde - hepsinde değil - çocuklar için de bir sınema yaşı tayini edilmiştir. Bu yaş- cuklar üzerindeki bakımdan bizim memleketimizde de bu meselenin esaslı bir tetkik sonunda bir karara bağlanması zarureti vardır. 11