10 Eylül 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 9

10 Eylül 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İlk tahminler zararın bir milyar lirayı geçtiği yolundaydı. Tahrip e- dilen şunun veya bunun malı değil, her şeyden evvel milli servetti. Bu- günkü sıkıntılarımız içinde yerlerine konulmasına hattâ imkân bulunma- yan bir çok şey bir gece içinde mah- vedilmişti. Çarşamba sabahı İstan- bulda alış veriş yapmanın mümkün olmadığını görmek Salı gecesi ha- diselerinin piyasaya nasıl tesir ede- çeğini anlamaya yetiyordu. Aynı şey İzmirde ve Ankarada da olmuştu. Fakat bütün bunların üstünde Kıbrıs gibi yüzde yüz haklı olduğu- muz bir dava dolayısiyle dünya u- mumi efkârı önünde düştüğümüz du- rum, milli şerefimize yapılan suikast en bu ük kaybımız Maddi zarar telâfi edılebılırdı ama — manevisinin yükü nesillerin 'omuzlarına yükleni- yordu. Salı gecesi hadiselerinin batı- l1 ölçülerle teraziye vurulması, aley- himizde dünyanın en büyük propa- gandasını teşkil edecekti. Millet, hakiki mesullerin en a- mansız şekilde cezalandırılmasını Hü- kümetten beklemektedi C. H. P. Ciddiyete hasret Güleği gözlerinizin önüne ; getırebılıyor musunuz? Sırtında İzmirli bir terzi tarafından 1800 ay- rı kumaş paXA-asiyle hazırlanan ce- keti, bacaklarında 200 ayrı kumaş parçasından müteşekkil pantalonu,- ayağında çarıkları, elinde asası, al- tında eşeği... İnsanın hatırına "bari başına da bir fesleğen taksa" de- mek geliyor. Kasım Gülek.. Yani ik- tidara gelmesi en ziyade muhtemel muhalif parti seçimleri — kazanırsa, Başbakan olma ihtimali en kuvvetli muhalefet lideri! Bunun ciddiyetle u- zaktan veya yakından bir alâkası var mıdır? Bir başbakan namzedi böyle mi dolaşır? 2 numaralı lideri bu kılığa bürünen bir siyasi partiye rey verirken insanın yüreği sızlamaz mı? Ama, halkın hoşuna gidiyor- uş.. Ama, iş başındakileri sinirlen- diriyormuş.. Ama, alâka celbediyor, havadis teşkil ediyormuş. Bırakınız i muhalefetin esas vazifesi iş ba- şındakiler! sinirlendirmek i halkın hoşuna gitmek, alâka celbet- mek, havadis teşkil etmek başka leydir, ciddi bir muhalefet partisini temsil etmek başka şeydir. Halk gü- ler, alkışlar da. Ama halk İsmail Dumbulluye de güler, onu da alkı lar. Ancak her gülen, her alkışlayan İsmail Dümbüllünün seçmeni değildir. Eğer ün memleketin i- daresini almayı hakikaten nü- yorsa, eğer Kasım Gülek başbakanlık makamına gelmeyi arzuluyorsa artık gülünç olmaya başlayan bu neviden hareketleri derhal durdurmalıdırlar. Osman Bölükbaşı kendilerine — güzel bir misal olabilir. O da en aşağı Ka- sım Gülek kadar alâka topluyor, al- kışlanıyor. Ama Osman Bölükbaşıyı bir tiyatro kıyafetinde gören olma- AKİS, 10 EYLÜL 1955 mistir. Demek ki muvaffak olmak i- çin o kılıklara bürünmeye lüzum yok- tu Fakat bu haftanın başında Salı günü Ankarada C.H.P. nin Ziya Gök- âlp caddesi üzerindeki sarı boyalı, içi yeni badanalanmış binasında topla- nan partililer bu mesele etrafında fi- kir yürütmediler. Toplananlar il baş- kanlarıydı. Konferansa Genel Sekre- ter Kasım Gülek başkanlık ediyordu. İl başkanlarım Ankarada toplayan dâva, seçimlere katılmama davasıy- dı. Parti meclisi bugünkü şartlar al- tında seçimleri boykot etmeyi mu- vafık görmüştü. — Bir demokrasinin asgari şartları mevcut olmadıkça bü- yük muhalefet partileri seçimlerde iktidarı kaderiyle başbaşa bırakacak- lardı. unun muvaffak olma- sı için halkın da sandık başlarına koşmaması lâzımdı. Demokrat Parti kendi teşkilâtına — gizli bir tamim yapmış ve seçimlere iştirak miktarı- nın mumkun oldugu kadar yüksek C.H.P. Genel merkezi Her ok bir istikamete olmasına — çalışılmasını — bildirmişti. Şimdi seçimlere katılmayan iki mu- halif partiden C.H.P. kendi teşkilâtı- na aksi tebliği yapıyordu. Mademki parti olarak seçimlere iştirak edilmi- yordu, partililer de sandık başlarına gıtmemelıydıler kadar düşük olursa, Demokra ti o kadar ibret alırdı. Üstelik muha- lefet böylece bir kuvvet gösterisinde bulunurdu ncak toplantıda bir başka hu- sus meydana çıktı. Teşkilâtın bazı kısımları kazanacaklarından — yüzde yüz emin olduklarından - Malatyada olduğu gibi - belediyeleri ellerinden kaçırmak istemiyorlardı. Onun için başka etiketler altında seçimlere ka- tılmayı arzulayanlar vardı. İl baş- kanları konferansında bunun zurları ifade edildi. Mesele seçimle- rin boykotunda halkın hakikaten C. H. ile beraber bulunduğunu gös- YURTTA OLUP BİTENLER termekti. Yoksa kazanıp kazanma- kilde dikkat etmeleri istenildi. seçimlere iştirak — nisbetini — düşür- mekti. Partililere bu nokta anlatıl- . Tıpkı 1948 seçimlerini De- mokrat Parti boykot ettiğinde Ce- lal Bayarın D. P. Genel Başkanı sı— fatiyle kendi teşkilâtından — bir mimle istediği Kurultay hazırlığı Fakat — partinin karşı karşıya bu- lunduğu bir mesele daha vardı: Kurultay. Kurultayın yaz ortasında toplanması gerekiyordu. ncak bir kısım partililer iktidar partisi Genel Kongresinin beklenilmesi lüzumuna işaret ettiler, bu görüş kabul edildi ve Kurultay sonbahara bırakıldı. Bunun mahzurları vardı. Uğranılan bütün hezimetlere rağmen diğer par- ti çökmedi, bilâkis umulmıyacak ka- dar kuvvetlendiyse bunun sebebi iç mekanizmanın tıkır tıkır işlemiş ol- masıydı. Hiç bir şekilde bu mekaniz- maya müdahale edilmemesi prensibi- ne halel getirilmemişti. Halbuki Ku- rultayın tehiri çarkların arasına bir- sopa sokuyordu. Sonbaharda ocak kongreleri başlıyacaktı. Buna muka- bil il kongreleri henüz tamamlanma- mıştı. Partinin Genel Kurmayında yer alanlar açık hava toplantılarına karşı müşkülât çıkarıldığından ko- nuşmalarını bu kongrelerde yapıyor- lar, onun için işi yavaştan alıyor- lardı Partı Meclisi Ekimin başında top- lanacak ve Kurultay tarihini tesbit de bunun hazırlıklarını yapmaktı Kurultaydan pek çok şey bekle- mek gerekiyordu. vvelâ Partinin genel kurmayına partiyi temsil selâ- hiyeti daha fazla kimseler seçilme- liydi. Ondan sonra partiye herkesten çok fayda sağladığı, herkesten çok çalıştığı, herkesten çok emek verdiği şöphe — götürmeyen Genel Sekreter Kasım Güleğin ciddiye alınmasına im- ân olunmayan i fren vurulmalıydı. lâm ile gülünçlüğün arasındaki hat- ti aşmış olmasa bile aşmak üzereydi. uki C.H.P. gibi bir partinin cid- di davranması,' iktidarı ele aldığı tak- dirde işlerin daha iyi gideceği husu- sunda milleti ikna etmesi İlâzımdı. Bunun şartı da Genel Sekreterin et- rafına o çapta kimselerin getırılme— siydi. Ancak bunun için o ça kimselerin de nihayet kımıldamaları istediği mevkilere ne getirebilirdi, ne de getirmek istiyordu. Kurultayda seçim vardı, seçilmek isteyenler rey sahiplerini ikna etmeliydiler. Madem ki daha sonra bütün bir milleti ikna vazifesini yükleneceklerdi, bu işe de- legelerden başlamaları kendileri için son derece faydalı olurdu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: