KADIN laşmalar yaparlar. Meselâ talebe o- larak, bütün gün mektebe giden fa- kat akşamları evin bulaşığını yıka- yan, çocukları beklıyen haftanın bir günü, ev İdaresini, 'ev kadınının sır- tından kaldıran, çarşı pazar işine bakan bir çok genç kışlar vardır. Bunlar boğazı tokluğuna yardımcı- lık eder veya biraz cep harçlığı da alırlar. Bazen, kalabalık — ailelerde, yaptıkları yegane şey çocuklara ge- celeri nezaret etmektir. Medeni dün- yada hizmetçilik kalkıyor, — herkes kendi işini görüyor diyoruz. Fakat rek teşkilatlar binbir türlü kombine- zonları ile ev kadınının yardımına koşuyor. Bu arada yardım — edenler de, yardım görenler kadar faydala- nıyor, yeni hayata intibak ediyor. Portre Josephine Baker İncecik zarif bir kadındı. Senelerce ve senelerce, müzikhollerin krali- çesi oldu. Fakat bu çalışkan, cesur ve enerjik kadının gizli bir ıstırabı vardı. Allah onu siyah olarak ya- ratmıştı. Görünüşte bu siyahlığı ile iftihar eder, her şeyini ona borçlu olduğunu ileri sürerdi ama herkesin bakışlarından ıstırap duyardı.Haya- tında bu yüzden, bir çok hayal sukut- ları, bir çok ıstıraplar oldu. zaman isyan etti. Zaman zaman bu aşağılık duygusu ile mucadeleye gi- rişti ve nihayet kaza İşte meşhur Josephıne- Baker'in hayatı. O artık, incecik bir artist degıl kompleksini yenen mesut bir kadındır. Fransa'da, "Dordogne" da satın aldığı küçük bir köyde yaşı- yor. Kocasının adi Jo Bouillon oldu- ğu için, kurdukları turistik otele Jo ve Jo adını koymuşlar o ve Jo anlatıyorlardı. raya 1947 senesinde gel- dik ve hemen evlendik. İnsan, parası olsa da, gayesiz yaşıyamıyor. Köyün kılısesınde eski bir definenin gizli olduğunu duymuştuk, Sözde altın a- rıyacaktık. Fakat çok geçmeden an- ladık ki, biz hayalle fazla uğraşa- nlayız. Bu köyde cidden bir define gizli idi ama define yerin altında, de- ğil etrafımızda, yanıbaşımızda, eli- mizin altında idi. Manzara ve bu, es- kiden kalma şato, buraya dunyanın turistini celbede bılırdı Pek iptidai şeraitte yaşıyan köy halkı, az zaman- da kalkınır, medeni bir hayat sevi- yesine ulaşırdı Derhal işe başladık ve beş sene- de nefis bir plaj, oteller, bir gece kulübü, bir sinema, bir açık hava ti- yatrosu çocuk parkları bol, basketbol, at yarışları bir yüzme havuzu bir minyatür golf kulübü yaptık. Bu arada çiftlik sis- temimizi tamamiyle yeni — usullere dayandırdık. Hayvanlarımız iyi bes- lendi, ziraatimiz gelişti, — ameleleri- mizin hayat seviyesini — yükselttik. Onları konfora alıştırdık İş dönüşü Josephin Baker ve evlâtlıkları Orijinleri duşlarını yapıyorlar, — eğlencelerine, günden güne güzelleşen evlerine gi- dıyorlard İlk önce köylülerin itirazları ile karşılaştık. Her yeniliği şüphe ile karşılıyorlardı. Hattâ kaç defa, kas- ten otomobilimizin lâstiğini patlat- tılar Fakat turistler gelip,para ge- tirmeye başlar başlamaz, işler de- ğişti. Yer yüzünde menfaatini idrak etmiyen insan çok azdır. Köylüler, bizimle birlik olur olmaz, çalışmak. fevkalâde kolaylaştı ve zevkli oldu. Milandes — köyü işte böylece bir- den bire parladı. Amerikalılar oraya akın etmeye haşladılar. Orada her türlü konfor olduğu gibi "Jo ve Jo" nun meşhur yemekleri de vardı. Hem de turistlere bu yemekler öğ- retiliyor, isterlerse mutfağa kabul e- diliyorlardı. Kırmızı şarabı, çorbaya atıp içmeyi de insan orada öğreni- e Herkes — orada mesut yaşıyordu. Şa- todaki otuz kedi, on iki köpek, papağanlar, sayısız maymunlar bir fil yavrusu, bir ceylân ve sayısız kuş- : Fakat asıl mesut olanlar Josep- hine Baker'in evlat edindiği 7 tane kimsesiz çocuktu io ve Terruyo Japondu. — Luis Kolombiyalı. Jarry Finlandiyalı. Pa- risten bir kız gitmişti, Meksikadan bir oğlan, İsrail devletinden — gene bir beş kıta . . . Ve küçük bir kızıl derili de yolda idi. Niçin olmasın, mesut ol- mak onun da hakkı degıl miydi? Josephine onları hakiki birer kar- deş gibi büyütecek, bütün ırkçılık prensiplerini çürütecekti. İnsanların , din ve sınıf farkları ayırt etmek- sizin mesut olabileceklerine emindi. İnanıyordu. Mutfak İmambayıldı Bir — Fransız mecmuası okuyucuları- na, lezzeti dünyaca kabul edilmiş bir Turk yemegının İImam bayıldının tarifini veriyor: Altı patlıcan alınız, yol yol ka- buğunu soyup, içini temizleyin ve patlıcanları, tuzlu kaynar suda, on dakika haşlayınız. On dakika sonra, patlıcanları su- dan çıkarıp soğumağa bırakın. Bu sırada 400 gr. soğanı, 2 iri domatesi ince ince doğrayıp hazırlayın. Pat- lıcanların içini doldurun. Toprak bir tencereye dizin, bir bardak su ve ya- rım bardak zeytinyağı koyarak, tuzu- nu biberini zevkinize göre ayarlıya- rak, tencereyi kapatın, 45 dakika pi- şirin. Yemek iyice soğuyunca, patlıcan- ları yuvarlak bir tabaga dizin, ara- larına limon, çiğ soğan, çiğ domates dilimleri, ortasına siyah zeytin ko- yun ve afiyet olsun.. AKİS, 10 EYLÜL 1955