RADYO Ankara Korkular diyarı Geçen hafta cuma günü —Ankara radyosunun büyük konser salonu- na hiç kimse sokulmuyordu. Salonda b bir hazırlık yapılmıştı. Her taraf dikkatle gözden geçirilmiş, her tarafın adetâ yeni baştan ölçüsü a- lınmıştı. Sanki radyonun salonunda buyuk bir misafirimiz şerefine "kon- ser" tertip edilmişti, bütün itina, büyük dikkat bunun içindi. Koltuk- ların her birisinin üzerine birer kü- çük pusula yapıştırılıyordu. Pusula- ların üzerine isimler yazılmıştı. Bu kadar ince hesap göz önüne alınırsa - ki bugüne kadar hiç bir işte bu ka- dar tertipli olunmamıştı -radyo e- vindeki büyük hazırlığın hangi se- beplerle ve kimin için yapıldığı me- rak olunabilirdi. Büyük konser salonunda bu ha- zırlıklar yapılmadan önce, radyonun ileri gelenleri bir araya gelebilmiş- ler, kafa kafaya vermişler ve bir me- sele üzerinde zihin yormuşlardı. Bu fikri mesai radyonun yeni bir "kal- a" devresine girmesi ile alâka- lı değildi, bu fikri mesaide radyonun her ilgilisinin — fikri de bulunmıya- caktı. Çünkü, radyoevinde ilgili adı altında ismi sayılabilecek iki kişi kalmıştı, birisi radyo müdür vekili İskender Ege, diğeri de uzun bir manya seyahatinden dönen Erdogan Çaplı... Türk musikisi şefi Muzaffer İlkar İstanbul'da, program müdürü Naci Serez de Avrupa da bulunuyor- du. Esasen radyo için en mühim olan "bazı" şahıslardı. Meselâ Erdoğan Çaplı bir seyahate çıkar, Münih şeh- rinden sıhhati İle ılgılı haberler rad- yodan okunur, meselâ Naci Serez se- yahate çıkar bır daldandala progra- mında bir vapurdan telsizle - güya - malümat alınır, mesajlar teati edi- lirdi. Son hafta daldandala bir facia denilebilecek derecede şahsi propa- gandalar ile dolu idi, sanki radyo bir çiftlik idi de, isteyen, dıledıgı gibi mıkrofonu kullanabılıy atiyle muessese bu ola ve şahısların - bir kaç adet - istedikleri- ni yapabilmeleri imkan dairesine gi: rince, radyodan sızlanmalar olması gayet normaldi. Nitekim son 'günler- de radyoevi idaresizlik yüzünden bir karışıklık içinde olduğu muhakkak- tı. Ücretler kiış mevsiminde yapıla- cak yeniliklere para ayrıldığı iddiası ile kesiliyor, birinci smıf sanatkâr- ların paraları indiriliyor ve hemen hemen bütün programların plâklar- dan idare edilmesi cihetine gidiliyor- du. Bütün bunlar, bu hareketler hiç bir kontroldan geçmıyordu Sanki bu müessese kendi başına ve bir kaç ki- şinin,elinde istediği gibi çalışabilirdi. Rad üdür vekilinin imza atmak- tan başka hiç bir müessir fiilde bu- lunmadığı, diğer bir şahsın istedik- lerini' harfi harfine yerine getirdiği gözden kaçmıyordu. —Esasen perde gerisindeki şahıslar Tradyonun mu- kadderatı üzerinde rol oynuyordu ve AKİS bundan çok evvel bu şahısla- rın yaptıkları isleri açıklamıştı. Ücretlerin verilmemesi, — azaltıl- ması karşısında yükselen ses ve bu- nun efkârı umumiyeye aksetmesi Erdoğan Çaplı idare ediyor Elleri sadece piyano üzerinde kalsa türlü şekillerde tefsir «diliyordu. Mu— hakkak olan bir şey varsa, bu m sesedeki memnunıyetsızlık dışardan bakıldığı zaman kendisini her daki- ka radyodan hissettirebiliyordu. Hiç kimse memnun değildi, hiç kimse bu memnuniyetsizliğini — bir akama, bir gazeteye anlatacak durumda da değildi. Çünkü, bir gazetede çıkan herhangi bir sözü şüpheci kimseler kendilerine karşı hazırlanmış bir ha- reket olarak kabul ediyor, derhal bu zat hakkında türlü tertipler başlıyor ve bi nce radyodan uzaklaştı- rılması için çalışılıyordu. Bütün bunlar birer vakıa idi, eğer bir mesul şahıs sanatkârları, dertli sanatkârları çağırsa idi, konuşsa idi ve bir kişinin sözüne itimat etmiye- rek, herkesi dinlemek zorunda kalsa idi, görecekti ki işler kendisine an- latıldıgı kadar parlak değildir. Ve gene bir hakikattir ki, radyodaki sa- mimiyetsizlik kendisine yanlış akset- tirilmekte, şahsi kaprisler her zaman ve daima ön plânda tutulmaktadır. Fakat maalesef ve maalesef bir kaç kişiye - denilebilir ki bir tek kişiye - geniş söz hakkı tanınması ve destek- lenmesi bütün işlerin içinden çıkıl- maz bir mecraya götürülmesine se- bep olmuştur. Ve nihayet toplantı Bütün bu hâdiseler olup bitmişken, radyoevının kutuphanesındekı bir tahtanın üzerine bir resmi yazı asıl- mıştı. Yazının altında radyo müdür vekili İskender Ege'nin imzası var- dı. Kısa olan yazıda "bütün sanatkâr arkadaşların şu gün, şu saatte mut- laka radyoevinde hazır bulunmaları" istenilmişti. Daha toplantı yapılmadan bütün sanatkarların dudaklarında bir istih- a kıvılcımının belırdıgınde kimsenin şuphesı yoktu. Çünkü radyo idaresi- nin hakiki bir murakabeyi asla ve asla 1stemed1g1 kabullenmediği ve hattâ çok sinirlendiği bilmiyordu. O kadar ki, hiç bir gazetecinin radyo evine girmemesi için sert ve kati e- mirler verilmişti. Buna rağmen, ya- pılan bariz haksızlıklar dışarıdan i- şitiliyor, yazılıyor ve şimdilik bazı makamların sempati besledık]erı şa- hıslar bütün bunlara rağmen ma- kamlarında tutuluyordu. Toplantı günü sanatkârların birer ikişer bir numaralı büyük konser stüdyosuna girdikleri görüldü. Gir- dikleri zaman gördüler ki, her koltu- ğun üzerine küçük bir pusula ile i- simleri yazılmıştı. Dudaklardaki te- bessüm daha fazlalaştı, radyo idare- si bir teftiş, daha doğrusu bir yok- lama yapmak lüzumunu hissediyor- du. Giriş kapısının hemen önünde bir şahıs durmuş, gelenlerin, oturanla- rın kimler olduğuna bakıyor, gelmi- yenleri de küçük bir deftere kaydet- mekten kaçınmıyordu. Bu zat, Erdo- ğan Çaplı'nın emrindeki bir memur- du, vazifesi her ne kadar gelip veya gelmiyenleri kaydetmek olmamakla beraber, bu vazifeyi üzerine almaktan da çekınmemıştı Hemen bütün sanatkârlar onda sadece bazıları müstesna.. Me- AKİS, 10 EYLÜL 1955 idi,