10 Eylül 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

10 Eylül 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Aile Kayınvalideye mektup Gene aramızda, k bir çarpışma oldu. Vakıa bu bır f'ıkır ve anla- nedense, odada birdenbire, hava hissedildi. kadar ani bir şekilde degıştırıvermış- ti ki, ikimiz de bir müddet yeni bah- se katılamadık. Ben dalgındım Siz keyıfsız korunuyordun Yemeğe kalmamak için icat ettığınız bahane fevkalade bır bulu tu ama, ne de ol- a bir Siz gıttıkten sonra, çok keyifli bir akşam geçirdik diyemem. Ko- cam sinemaya gitmeyi teklif etti. O da, benimle aynı mevzuya temas, etmekten korkuyordu.. Israr etme- im. Zaten ne söyliyeceğini biliyor- i ki a sakın bunu dum. Diyecekti ki sizi gücendirmek için söylüyorum zannetmeyin, diyecekte ki: — Daima evet desen ve gene bil- diğini yapsan daha iyi olmaz mı? Dorun, biraz düşünün, öfkeye ka- pılmadan hatırlamaya çaksın, sizin kocanız da, annesi ıçın, size aynı şey- leri soyleme miydi? ıçındır ki, size bir teklifte bulunaca- ım. Dünkü bahse dönmek.. Ne diyordunuz? İki aylık çocuk, mama saatini bekliyecek diye ağla- tılmamak, değil mi? Evet başka hiç bir Şey soylemedınız e dedim? Biliyorum: Aglaması daıma açlığına de- lalet etmez ki dedi . Eğer gelişme- si, ağırlığı ve bo u normal şekild in kşaf etmeseydı dokt: ma sa- atini daha sıklaştıracaktı. Halbuki daha dün oradaydık, her şeyini çok beğendi. Dayanmamız, ona iyi alış- kanlıklar vermemiz lâzım. Zaten a- Iştı. Şimdi her halde başka bir sı- kıntısı var. " Çocuk bu anda, ağlamasını sık- laştırmıştı. Yerinizden kalktınız, onu kucağınıza aldınız, salladınız. me de, bu hususta bir şey söy- liyemiyorum. Onu arada sırada sev- mek hakkınız değil mi? Hayır buna mani olmak istemem, ama, sallıya- rak uyutmasanız.. Çünkü ağırlaş- tıkça... ey . Bunlar teferruat, çocuk mama saati gelinceye kadar vızıkları- AKİS, 10 EYLÜL 1955 KADIN Evimiz ve adı denebilir. Orada kı erkeğin en ço e lerde bile, gene kadının yarattığı şeylerdir: Kendisine verılen bu dört du- pamaz. alarının, eşyalarını kö " yapabildiği g sanlığın hayali lan bir yayı bile, küçük çapta, evinde ya- ratabilir.. Demokrasinin, iyi bir adalet sisteminin, rahat ve mesut yaşama prensiplerine dayanan geniş ye medeni bir zılınıyetın, insan hak- larının bütün kaide nüve ha- linde, aile hayatında — mevcuttur. Bu küçük dünyadan, sağlam pren- siplerle çıkan çocuk yarınki dün- yanın ümididir. İşte bunun içindir kı, çocuk terbıyesı bugün çok ühim — bir mesele olmuştur.' Vakıa yeni ço- cuk terbiye sistemi gayet ser- best esaslara dayanmakta ve ruh üzerine yapılan her türlü baskıyı katiyetle yasak etmektedir ama bu biç bir zaman, çocuklar, pren- sipsiz ve her türlü ahlâk kaidele- rinden uzak yetiştirilsin, demek değildir. İşte başımdan geçen ve hiçbir zaman unutamıyacağım bir kü- çük hâdise: Bırkaç sene Oturdugum apartmanın üst kat na, yeni acıl r taşınmışlardı Henüz tanışmıyorduk Bir akşam, saat dokuza doğru, kapı Sizden bir şey rica edecek- tim, dedi. Eğer işiniz yoksa, biraz- dan, bizim kata çıkabilir misiniz? — gul etmıyece- ğini, dedı Yalnız beş dakika.. Son ra anlatı Biraz sonra, yukarı kata çı- dı. Siz bir kaç kere daha beni yumu- şatmaya çalıştınız. Nihayet dayana- madınız: A lanlar gibi 3 evlât yetiştir- dım, dediniz.. Ne mama saati vardı, ne güneş banyoları. Ceviz yaprağı ile banyo yapar, karnını doyurur ya- tırırdık.. Hem kızım, oğlan çocuk Dünyamız Jale CANDAN karken, doğrusu merak içindey- m. Bu esrarengiz davete, binbir mâna verıyordum Ev sahipleri, neş'e ile, beni karşıladılar, misafir odasına geç- İçerden bir çocuk sesi yük- seldi: — Kim eldi anne? Yeni kom ularımız bırbırlerıne baktılar sonra neşeli bir Misafirimiz geldi kızım, de- diler Sen Ve niha ben de, esra- rengız hadıseyı i o akşam, bir ahbapları telefon ede- rek, ısrarla-'kendilerini davet et- miş. Keyifsizlermiş ısrardan kur- tulmak için,' hanım telefonda bir yalan söylemiş, misafirimiz gele- cek demiş! Akşam yemeği yenmiş. Bakmışlar, çocuk hep gelecek 0- lan misafirle meşgul, yar, camdan bakıyor.. y ku saati gelmiş, çocuk odasına çe- kilmiş fakat birden annesini ça- ğiırarak: — Misafir falan değil mi anne? demiş. Bakmışlar çocuk yalanı yaka- lıyacak çaresız, bana baş vurmuş- k gelmiyecek ile, çocuklarını gayet serbest ye- tiştiriyordu. Büyükler yalnız baş- larına seyahate çıkıyor, tatil za- manları, hemen hiç evde otur oturmu- yorlardı. Bir çok kimseler, onların fazla hür olduklarını ileri sürü- yordu. Fakat bu çocuklar, büyü- dükçe guvenılır insan oldular. Ba- . Fakat v iye lam bir ahlâk kaidesi üzerine ku- rulmuştu ki, aksi bir netice elde etmek ancak çok zayıf bir ihtimal- di. Bahsettiğim bu aile ruh müte- hassısı filân değildi, hattâ iddiala- rı da yoktu. Kendi hallerinde, nor- mal insanlardı. Fakat ev saglam bir evdi. Orada, küçük çapta, gü- zel ve mesut Ur dü nizamı mevcuttu Sanki dün a sa, bu ev, fırtınalı bır denızde çal- kalanmadan giden küçü r tek- ri rurdu. sut Ur dünya kurabiliriz. böyle ağlatılmaz. — Üzülmeyin dedim. Zaten vakit geldi.. - Fakat o ağır hava odayı kapla- mıştı. Bundan evvel, birkaç kere da- ynı esasa du. ; 'dayanıyordu. Siz fazla muhafaza -

Bu sayıdan diğer sayfalar: