BELEDİYECİLİK Ankara Murakabesizlik Onlar beş arkadaştılar. O gece, u- zun zamandan beri birbirinden ayrı bulunmanın, konuşamamanın a- cısmı çıkarmak istiyorlardı. Şehrin bir lokantasına gitmeyi düşündüler, vazgeçtiler, bir başka gazinoda otur- mayı, konuşmayı, — dertleşmeyi, eğ- lenmeyi kararlaştırdılar. Şehrin bir gazinosunda üç saat o- turdular. Beş arkadaşın her biri o kadar uzun boylu yiyecek, içecek kimseler değildi. Konuştular, uzun zamandan beri ayrı kalmanın acısını çıkardılar. Gittikleri gazino üçüncü sınıf bir gazino ıdı Bir müddet sonra esab" 1 istedile Hesabı gördükleri zaman şaşma- maları, hayretler içinde kalmamaları imkânsızdı. Çünkü, istenilen miktar, talep edilen para, yediklerinin de iç- tiklerinin de bir hayli üzerinde idi. Fiyatlar alabildiğine yüksek yazıl- mıştı. Meselâ bir şiş kebabının fiya- tı yedi buçuk lira olarak gösterilmiş- ti. Meselâ iki armut, bir salkım ü- zümün fiyatı yedi lira idi. Bir yanlış- lık olduğunu zannettiler ve garsonu çağırdılar. Garson bir hayli yukar- dan, bir hayli tersten meseleyi müta- lâa ettikten sonra, hesabın çok nor- mal olduğunu, yetmış 'beş liralık he- sap ile meseleyi "ucuz" atlattıklarını söyledi. Bu defa ikinci bir hayret, bir büyük hayret içinde daha kaldılar. Bir üçüncü sınıf gazinoda yetmiş beş liralık bir hesap ile karşılaşıyorlardı, ayrıca bu hesap yenilen ve içilenle- rin asla ve asla karşılığı değildi. Fa- kat garson, bu hesabın az bile oldu- ğunu — söyliyebiliyordu. — Başgarsonu çağırdılar, meseleyi ona da izah et- tiler, başgarson da bir evvelkinin söy- ledıklerını tekrarladı. Hesapta bir a- normallik olabileceğini, ancak bu a- normalliğin hesabın yüksek olmasın- dan değil, bilâkis az olmasından ileri geldiğini kaydetti. Ne yapacaklarını, ne söyliyeceklerini şaşırdılar. İçlerinden birisi bu şehirde bir belediye idaresi olduğunu hatırladı. Arkadaşlarına, belediyeye şikâyet et- meyi teklif etti. Hesap o kadar anor- mal, hareket tarzı o kadar garip idi ki, fikir hemen benimsendi. Garsonu çağırdılar ve verdikleri paranın kar- şılığı olan bir fatura tanzim edilme- sini istediler. Garson gitti, uzun müd- det geçtiği halde, gelmedi. Başgarso- nu tekrar çagırdılar verdikleri pa- ranın karşılığı bir fatura istedikleri- ni, bu talebin de haklı bir talep ol- duğunu söylediler. Başgarson da bir fatura veremiyeceklerini ileri sürdü ve bütün İsrarlara rağmen fatura ve fiyat listesi kâğıdını vermekten ka- çındı. Netice, gazinodan çıkarlarken bir de dayak yemediklerine şükredi- yorlardı. AKİS, 6 AĞUSTOS 1955 Ve bu şehirde Ve — bu şehirde bir belediye idaresi V man zaman gazetelere haberler gönderir, zaman zaman ken- di basın bürosu vasıtasiyle bültenler dağıtır, şehrin şu veya burasında ya- pılan murakabeyi, kontrolü bildirirdi. Vatandaş olarak bizler, — gazetelere gelen ve neşredilen bu havadisleri bir iç rahatlığı ile okur, sevinir ve va- tandaş hakkının gözetildiğinden e- min olur, memnun kalırdı. Fakat şehrin şu veya burasında, arada bir yapılan kontrollerin sadece ve sadece murakabesizlik olmadığını etrafa telkin etmek için yapıldıgını anlama- mak imkânsızdı. Bu şehirde bir be- lediye vardı, bu belediyenin üzerine düşen pek çok vazife mevcuttu. Bun- ların başında gazinolarda, lokanta- larda vatandaşın bir soygun muame- lerine tabi tutulması geliyordu Fiyat listesi Yazboz - tahtası Bunların başında şehrin bir semtin- de sebze ve meyve fiyatlarının başka, diğer bir yerinde başka olmaması ge- liyordu. Bu kontrolün başında ma- navların bir küfenin içinden çıkan meyvayı ikiye ayırıp, ikisine de ayrı fiyat koymasının önüne geçmek ge- liyordu. Halbuki bunlar Vatandaş i- çin, hepimiz için "ahval-i âdiye" den hadiselerdi. Diyorduk ki, belediyenin bunları kontrol edecek kadar geniş bir teşkilâtı yoktur, bu kadar insanı yoktur. Fakat gene biliyorduk ki kontrolü mümkün' olan bazı yerler ve işler vardı ki, buralarda belediye- yi gormek degıl hissetmek bile zor oluyor. Halbuki, beledıyenın gazetelere kontrol haberleri vereceği yerde, bu haberler ile kontrollerin yapıldıgını vatandaşa duyuracağı yerde vatan- daşın her gördüğünü, karşılaştığı bu türlü garip muameleleri ortadan kal- durması lâzım gelirdi. Bu daha mües- sir bir propaganda, fiiliyat İle hadi- selerin tekzibi olurdu. Bizde belediyecilik bugün modern bir anlayışa sahip değildir. Hariç memleketlerde beledıye demek, bir şehrin isinde devlet, demektir. Otori- tesini en küçük esnaftan en büyük esnafa kadar kurmuş olan teşkilât demektir. Yıldıran ekiplerini zabıta için kurarken, belediyenin iktisat müdürlüğü emrine ayni tarz bir teş- kilât verelim ki, bu şehirde her gün fiyat artmasını, değişik fiyatla aynı malı satmak faciasını ve vatandaş parasının hiç edilmesi davasını halle- delim. Siz bir şehir içindeki nakliyenin eyva fiyatlarına zam getirdiğini bilir misiniz? Meselâ An- aranın Yenişehir semtinde meyva ve sebze fiyatları, halde satılanlara na- zaran daha yüksektir;. Sebebini satı- cıya sormak esasen onların dilince a- yıptır. Fakat butun bu ayıba rağmen sormak "cesaret" ini kendinizde bu- lursanız, şehir içinde malın teslim e- dildiği yerden dükkâna kadar olan mesafenin her adımına bir kuruş isa- bet edercesine bir fiyat yüksekliği ile karşı karşıya kalırsınız. Bu hakikati dükkân sahibine söylediğiniz zaman, adeta dövercesine bir konuşma tarzı ile "ister al, ister alma" der ve yanı- nızdan çeker gider. Bu türlü fiyat değişikliklerinin ö- nünü belediye alamaz mı? ır, f kat bunu yapabilmek için şehri mu- ayyen parçalar halinde değil, bir kül halinde mütalâa edip, hareket etmek lâzımdır. Çünkü murakabe ve fiyat kontrolü şehrin bir yerinde olurken, diğer bir semtinde asla ya- Tapılacak iş elediyenin — yapabileceği Kontrollerin sık sık fa parça yapılmasına değil, ve bir sistem içinde çalışılmasına dik- kat edilmesi lazım gelir. Bu işi başa- rabilmek için de, bir programa, şeh- ri her gun tarıyacak bir iş bölümüne ihtiyaç va Bir program tertip etmek, hem de bu programı eldeki bir plan çer- çevesi içinde mümkündür. Mesele, eldeki imkânları yerinde kul* lanabilmektir. Her gün mevcut ele- manların şehre dağıtılmasını bir pla- na bağlarsak, işler hem muntazam olacaktır, hem de bu şehirde -kontrol oldugunu belediye memurlarım her, zaman esnafın yanında gören vatan- daş kabul edecektir Bu arada esnafın da biraz hüsnü- niyet göstermesi elzemdir. Bunu kabul etmemek mümkün değildir. Fa- kat menfaatlerin oynadığı bir mı danda esnafın bu yola girmesi kabıl' değildir, Öyleyse, bunu kendisine his- settirmek lâzım gelmektedir. Bugünkü durumu ile belediye kontrolünün. varlığı iddia edilemez. 31 nedir?