lıp geçtıgınden kimsenin şüphesi kal- Ancak bir müsabaka tanzim edi- lir, bu müsabakada birinci, ikinci gi- bi bir takım sınıflandırmalar yapılır- sa, daimi olarak çalışan bir müessese- nin ihtiyacını bu müsabakanın karşı- layıp karşılamıyacağı üzerinde duru- lacak bir nokta halinde zihinlere yerleşecektir. Bu müsabaka sonun- da elde altı eser kalacaktır. Üç ta- nesi komedi, üç tanesi piyes. Bu altı eser ancak bir ay radyonun bu ba- kımdan — ihtiyacını karşılıyacaktır. Sonrası.. Tamamen meçhuldür, öy- leyse radyolar, Basın -. Yayın ve Tu- rizm Umum Mudurlugunun tertiple- diği bu müsabakadan hangi pratik ve devamlı faydayı temin edecekler- dir, bilinemez. Anlaşılıyor ki, Basın Yayın ve Turi Mudurlugu tıpkı diğer faalıyetlerınde olduğu gi- bi, çok iş yapmış görünmek, fakat hıç bir iş görmemiş olmak gibi bir durum içindedir. Bu hareket olsa ol- sa, radyoları islah ettik diyecek bir ılgılının söz yığınına bir yenisini ilâ- ve etmekten ileriye gidemez. Teşvik ise, kimi? Esasen radyolarımıza ba- zı eli kalem tutan ve hevesli olan kimselerin gönderdikleri bir yığın e- ser vardır, fakat biz bunları cevap- landırıp, eseri, yazandan biraz daha olgunlaştırmasını istiyeceğimiz yer- de, sepete atarız. Tabiatiyle, hevesi kaçırılan veya türlü bahanelerle eseri redde uğrayan bir kimsenin tekrar radyoya müracaat etmesi mümkün olamaz. Diyecekler bulunur ki, rad- yoya piyes yazıp — gönderen azdır hattâ yoktur. Denilebilir ki, bugune kadar verilmiş eserlerin mikrofona konulduğu vâki midir? Piyes işi de bazan bir zihniyetin kurbanı oluyor, "tekel" den sıyrılamıyor Netice Neticesi — şudur ki, radyolar bu mü- sabakadan pek fazla bir şey ka- zanacak değillerdir. Bugünkü imkân- lar içinde kalınmasında belki de mas- rafın artmaması bakımından fayda vardır. Sonra bu işe girişenlerin bil- meleri lâzım gelir ki, her önüne ge- len bir müsabakaya iştirak etmek i- çin bir piyes yazar ve o müsabakayı da kazanırsa "radyofonik piyes mu- harriri" olmaz. Bizim asla ders ala- madığımız diğer memleketlerde bu işin bir ihtisası, bileni, anlıyanı, bu yoldan meşhur olanı vardır. Üç satır- lık bir tebliğ ile herkesi piyes yaz- mağa çağırmak ile bu dâvanın halle- dilmesi ve ayrıca kabiliyetlerin teş- viki diye bir hareket bahis mevzuu değildir. İyi ve guzel piyes mi isti- yorsunuz, kesenin ağzını biraz açı- nız. Mevcut muharrirlerden eser is- teyiniz. Belki yazarlar. Şark musiki- e - her ne suretle olursa olsun - yapılan yardımın bir kısmını da bu işe ayırınız da, meseleyi kökünden halledebilesiniz. Kıymetlerin teşviki- ni de istiyorsanız, bu müsabaka so- nunda bir program ve plân dairesin- de çalışarak, onlardan daha fazla is- tifade etmek yollarını bulunuz. Yok- sa, geri yanı beş dakikalık bir nutuk- ta "lâfı güzaf” tan ibaret olacaktır. AKİS, 6 AĞUSTOS 1955 METEOROLOJİ Karadenizde şiddetli yağmur alan bölge Bereket getirmiyen sular Yağmur Su baskını Akşam üzeri hava birden bire ka- rarmaya başlamıştı. Güneşin bat- masına daha iki buçuk saat vardı. Zonguldakta fabrika bacalarından çı- an duman gökyüzünü ekseriya siya- ha boyardı, fakat bu geçiciydi, Siyah bulutların yığıldığı gökyüzüne bakan halk "Haydi hayırlısı, bol yağmur geliyor, köylünün yüzü nihayet güle- cek" diye düşündü. Deniz çalkantılı 1d1 lşsızler işlerini bitirenler, yağ- mura yakalanmadan eve Varmah di- ye düşündüler. Evlerinin kapısından girerlerken müthiş bir yağmur baş- lamıştı. Müthiş yağmur, daha müthiş ba- le geldi. Gökyüzünün bütün kapakla- rı açılmış gibiydi. Dışarda göz gözü görmez olmuştu. Saatler ilerledi. Ge- ce zifiri karanlıkta yağmur cehenne- mi bir hal almaya başladı. Müthiş bir fırtına ile karışık halde şehrin üze- rine olanca hızıyla yağıyordu. Sokak- larda kimseler kalmamıştı. Kahveha- neleri dolduran halk evlerine gitmek için dışarı çıkamıyordu. Şehrin so- kakları sellerle dolmaya başlamıştı. Limana doğru uzanan meyilli arazi âahi sulardan geçilmez hale geliyor- u. ehrin kenar mahallelerinde halk endişe içindeydi. Hiç kimse böyle yağmur gormemıştı. Halk inanıyordu ki, şiddetli yağmur kısa sürer. Fakat u zifiri karanlık gecede bu inançla- TI boşa çıkıyordu. Yağmurun dineceği yoktu. Vakit gece yarısına — yaklaşınca şehrin bazı semtlerinde halk korku ve heyecan içinde sokaklara fırlama- ya başladı. Sokakları dolduran müt- hiş sel suları evleri basmaya başla- mıştı. Halk eşyasını kaçırmaktan vaz geçmış canını kurtarmak telâşı- na düşmüştü. T U sırada asıl felâket gelip çattı. Şehrin elektrik cereyanı birden bire kesildi. Bir anda ortalık, kor- kunç bir yağmur altında ve göz gözü örmez zifiri karanlıkta — kalmıştı. Kim kime yardım edecekti? Halk nereye kaçacağını bilemiyordu. Bir- çok mahallelerde suyun girmediği ev kalmamıştı. Vaziyet vahim Korkunç — yağmurun dinmek bilmez saldırışı karşısında — şehrin mahallelerinin su baskınına cağını anlıyan hükümet makamları alelacele tedbirler almaya çalışıyor- lar fakat, hiç bir yardım imkânı bulu- namıyordu İtfaiye ne yapabilir, po- lis ne iş görebilirdi? Halka düşen tek iş ellerini gökyüzüne kaldırıp Al- laha yalvarmaktan ibaretti. Tabiat bütün kuvvetini, bütün vahşi çehresini Zonguldak üzerine tevcih etmiş gibiydi. Vali telefon ba- şında Ankaraya kısa bir mesaj ver- di: Zonguldakta şimdiye kadar gö- rülmemiş, korkunç bir yağmur yağ- maktadır. Vaziyet ciddidir. Yurdun bir çok bölgelerinde bir telsiz, birkaç derece aletinden ibaret olan meteoroloji teşkilâtı Zonguldak- tan Ankaraya, merkeze ilk raporunu verdi: Yağmur çok şiddetli, tufan ha- linde saatlardan beri mütemadiyen yagmaktadır Şehir sel felâketine ma- Umum müdürlük düşünüyor Devlet — Meteoroloji İşleri Umum Müdürlüğü hava rasat memurları, dünya hava durumunu tetkik eder- ken son günlerde memleketimizin a- normal bir hava depresyonuna sahne olacağını daha bir kaç gün evvelden tesbit etmışl rdi. n Türkiye sıcak hava dalga— sının tesırı altındaydı ve bu mevsim ormaldi. Birçok yerlerde tat- li yagışlar kaydediliyordu. Fak Memurların da dudağın- da bir "fakat" vardı. Balkanlarda Ve Rusyanın meteorolojik cenup ce hattında bir soğuk dalgası belırmıştı ve bu dalga Karadeniz üzerine doğru sarkmaktaydı. Bu fena bir gelişme idi. Bu soğuk hava dalgası Türkiye üzerine sarkarsa bazı mıntakalar, bilhassa İstanbul ve Marmara çevre- leri, Karadeniz sahıllerı şiddetli, hat- tâ anormal sayılabilecek yağışlara sahne olabilirdi. Büyük bir ihtimalle depresyon merkezi deniz üzerine isa- a ©o