6 Ağustos 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

6 Ağustos 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DÜNYADA OLUP BİTENLER Dörtler Toplantısı Konferansın akisleri Uzun boylu, kır saçlı, yaşma rağ- men kendisine çok iyi baktığı an- laşılan dinç adam Londra hava mey- danında kendini karşılayan gazeteci— lere gayet neşeli bir tavır Sizlere şunu mwdehyebılırım ki bundan böyle hiç harp olmıyacak- tır i Bu iyimser diplomat lngılız Dış- işleri Bakanı Harol illan i ve Cenevre Konferansından dönmek- teydi. Buna mukabil, aynı gün, New York Times gazetesi başmakalesınde Söyle yazmaktaydı: "Netice tahmin edildiğinden farklı değildir... nara bırakılırsa Konferanstan evvel bulunduğumuz noktadan bir adım bi- le ileri gitmiş sayılamayiz. Hükümet başkanları hangi kapıdan girdilerse, aynı kapıdan çıkmış oldular. Silâhsız- lanmamız ve hele demir perde olduk- ta Ruslara itimat etmemiz mümkün değildir. New-York Herald Tribün de aynı fikirdeydi: Bu unutulmaz hafta iki hususun aydınlanmasına yardım et- mişti. Bunlardan biri atom harbinin anlaşmazlıkları halledecek bir vası- ta olmadığı; diğeri de, Rusların du- rumlarında esaslı bir değişiklik bu- lunmadığı idi. Cenevre Konferansından sonra ba- tı dünyası ikiye ayrılmış durumda- dır. İngiliz ve Fransızlar konferans- tan çok memnun olmuş görünüyor- lar. O kadar ki bu iki memleket bası- nına göre harp sonrasının en büyü başarısı bu toplantıda elde edilmiş- tir. Fakat bu başarı nedir, mesele bu- radadır. 'Mac Millan bu suali şöyle ce- vaplandırıyor: "Konferansa davet edil diğimiz zaman tasarlanmış olan her şeyi yaptık. Meseleleri tesbit ettik v bunları ele alacak teşekkülleri kur— duk. Hattâ daha da fazlasını yap- tık: Konferans sırasında ve konferans dışı toplanarak meselelerı beraberce münakaşa etti Her halde Mac Millan'ın bu ceva- bına karşı. İleri 'sürülecek birtakım iddialar vardır. Meselelerin tesbiti i- çin mutlak surette bir toplantıya İh- tiyaç yoktu. Bütün bunlar zaten öÖte- den beri Dünyanın zihninde çörek- lenip uykuya yatmış bir sürü sual- lerdi. Bu sualleri uykularından kaldı- rıp malümu ilân edercesine meydana atıvermek başarıya ulaşmak demek değildir. Bütün mesele bunlara ge- rekli cevabı bulabilmektir. u cevabı arayacak teşkılatın ku— rulmasına gelinc bunl da eld mevcut olup da ıyı nıyet yoklugun— dan bir türlü işleyemiyen diğer teş- kilâtlar gibi dünya işlerini arap sa- çına döndürecekse hiç kurulmasınlar daha iyi. Kaldı ki bu meseleleri hal- ledecek bir teşkilât - Birleşmiş Mil- letler - esasen mevcuttur. Bu cihan- şümul mekanizmanın işlemesine ma- ni olan ise - yukarda da işaret etti- ğimiz gibi - iyi niyet yokluğudur. A- caba Cenevre konferansında hangi büyük devletin hangi jesti bundan böyle milletlerarası — münasebetlerde iyi niyetin hâkim olacağına dair bize bir inanç vermiştir? Bilhassa Rusya şimdiye kadar takındığı tavrı değiş- tireceğine dair en ufak bir işarette bulunmuş mudur? Almanyanın bir- leştirilmesi meselesini geriye attık- tan ve Eisenhower'in askeri üsler hakkındaki teklifini cev_apsız bırak- tıktan sonra takındığı diğer tavırları birer iyi nıyet delılı olarak kabul e- debilir miyiz? Bu mulahazalar Amerikan basını- nı ve devlet adamlarını ihtiyata sev- ketmektedir. Bizzat Eisenhower bu' konferansın neticelerinin ne olabilece- ğini kestirmek içki vaktin henüz er- ken olduğunu söylemiştir. Bize öyle j gelıyor ki, Başkan, yeni bir dostluk- çagının başladıgını ilân ederken, ger- çeği ifade etmekten ziyade temenni- lerini izhar etmiştir. - Avrupada söylenenler Cenevre... Temmuz... (Aydemir BAL- KAN yazıyor) Potsdam'dan tam günü gününe on sene sonra dünya mukadderatı yine "Büyük" lerin elinde kaldı. Ce- nevrede geçen hafta toplanan konfe- rans gari arp sonunun yeni fer- manlarını taşıyarak dağıldı. ndes-France tarafından geçen Kasımda ortaya atılan Doğu-Batı gö- rüşmelerine pek çok kimseler büyük ümitler bağlamışlardı. Gu temaslar on senedir devam eden soğuk harbe belki bir son verecekti. Belki de Wal- ter Lippmamn'ın yazdığı gibi, Uçuncu dünya havaş öncesinin bir mütare- kesiydi; "co-existence" tabiriyle meş- hur olan bir beraber yaşama imkân- larının sonunu tayin edecekti. Akibe- ti hakkında iyimser veya kötümser olunsun şüphe yoktu ki Cenevredeki dörtler konferansı harp sonunun ve elbette ki son üç beş senenin en bü- yük ve en önemli olayı idi. Dünya kaderine hükmeden dört devletin şef— leri acaba yine Yalta'da olduğu gi bi sonradan'işfa edildiği şekılde dıger küçük devletler hakkında meşum ka- rarlara varabilirler miydiT Cenevre görüşmeleri atom devrinde muhak- kak ki insanlığın Ümit- Ve endişeyle istikbalini seçmeye çalıştığı patetik bir buluşmaydı. Beraber yaşamak olduğu gibi beraberce de intihar bu görüşmelerin şartlarına ve kararla- rına büyük bir nisbette bağlı idi. Cenevre görüşmelerine ınsanlıgın verdiği ehemmiyeti bütün dünya ba- sınını haftalardır meşgul etmesıyle ve büyük küçük her millete ait ina- nılmıyacak sayıda gazetecinin İsviç- reye yollanmasiyle ölçebilirsiniz. Ay- rıca — görüşmelere iştirak etmedikleri halde bir çok devletler Cenevreye de- legasyonlar, müşahitler — göndermiş- lerdi. Hatta bazı devletler bir kaç de- fi legasyonu birden seferber etmişlerdi. Eden - Faure - Bulganin - Eisenhower Teselli bahş sözler AKİS, 6GAĞUSTOS 1955

Bu sayıdan diğer sayfalar: