İKTİSADİ VE MALİ SAHADA lebini kısmak bir gaye olarak düşü- nülmüş olamaz. Kala kala fazla ge- lir temini gayesi kalıyor. Zira yirmi beş, otuz kuruşluk bir zam bugünün şartları içinde enflasyonist gidişe karşı müessir bir tedbir olmak ma- hiyetini kazanamaz. Üzümün kilosu- nun 100, erik şeftali, kayısı v.s. gıbı meyvelerın fiyatlarının — 150-200 ruştan satılması katiyen pahalı 01— mayacaktır. Bunun için zammın enf- lasyona karşı mücadele tesiri gayet cüzi olacaktır. Enflasyonist gidişe karşı mücadele vasıtası olarak ele al- dığımızda zammı bugünkü miktarı i- le kifayetsiz buluyoruz. — Fikrimizce hükümet diğerlerinde olduğu gibi bu samla da gizlenmiş bulunan bütçe a- çıklarını kapamak gayesini güder gö- rünmektedir. Bu ise samimi olmıyan hatalı bir gidiştir. Kalkınma Şeref ve mesuliyet üzerine Girişilen bir işin başarı ile neticelen- mesi halinde bunu başarmak şere— fi nasıl onu başaran veya başaran lara ait olmak lazımsa başarısızlık halinde doğması gereken mesuliyetin de aynı kimseye veya kimselere raci olması gerekir. Her zaman, her de ve her işte doğru olması gereken bu kaidenin politikada cari olmama- sı için hiç bir sebep yoktur. Fakat memleketimizde bilhassa son müna- kaşalarda iktidar tarafından bunun yarısının benimsenip, diğer yarısının dikkate alınmak istenmediğini görü- Z. "Yollar yaptık, fabrikalar kurduk, barajlar inşa ettik, limanlar yapıyo- ruz... Bütün bunları yapan biziz; bun- ları yapmak-şerefi bizimdir. Mılletın kuvve halindeki Iktısadı dehasını fi- liyata çıkardık v. .." Güzel. Hem de pek güzel! yapıldıgı yapılmata ol- duğu, yapılması soylene bir çok iş- ler var. Bunları yapmak şerefi elbet- te yapanlara ait —olacaktır ve aittir.. Nasıl ki eskiden yapılan- larınkiler de onları yapanlara, ku- ranlara ve başaranlara aittir. Şu- raya kadar kimsenin bir sözü olamaz. Hatta bu işler yapılırken bır takım mesuliyet doğurucu haller ortaya çıkmamış olsaydı o zaman kim— senin katiyen bir diyeceği olamazdı. Ama vaziyet bugün için böyle midir ? Hadiseler yukarıdaki kaidenin ikinci kısmını tatbik etmeye lüzum bırak- mayacak tarzda cereyan etmiş midir? Buna maaleseft hayır demek sorun- dayız Demokrat Partinin ve Hükü- metinin gayesi muhakkak, ki memle- keti her bakımdan ve hususile iktisa- den kalkındırmaktır. Ancak bu gaye- ye varılmak isterken hesapsızlık, plansızlık ve kısa görüşlülük yüzün- den ne yazık ki ektonomik düzenimiz çok esaslı zorluklar içine düşmüştür. Liberasyon döviz imkânlarımızı son zerresine kadar kuruttu. Hava şart- ları bazı istisnalar bir tarafa, ihra- catımızın daralmasına lüzumsuz itha- lât yapmamıza - meselâ buğday için sebep oldu. edilen kredi politikası bir taraftan — is- rafların diğer taraftan haksız talep fazlalarının doğmasına imkan hazır— ladı. Takip edilen Vergı ve bütçe po- litikaları enflasyonu alabıldıgıne kamçıladı, iç ve dış borçlar hiç bir zaman .görülmedik seviyelere ulaştı. Paramızın iç ve dış değeri ilk defa bugünkü seviyesine düştü. İyice dü- şünülüp tartışılmadan alman bir ta- kım kararlar durumun biraz daha fe- Kalkınmamızın delilleri Ya altın stoku.. o fiiliyat sahasına in Muhtekirler için idam CeZAaSI Afyon Milletvekili Öz- çoban'ın bu teklifi Mec- ilis'in kış toplantısında görüşülecek Afyon Milletvekili Kemâl öz- çoban. evvelki gün B.M.M. Baş- kanlığına Verdıgı bir kanun tek- lifi ile karaborsacılık yap. tıkları sabit olanların 1dama mahküm edilmesini istemektedir. özçeban teklifinde, kıymeti on lırayı geçmiyen ihtiyaç maddele- ri üçerinde, istifçilik ve Yeni tedbir teklifleri Fazla ileri değil mi? naya gitmesinden başka bir şeye ya- ramadılar, işte bütün 'bunlar netice- sinde hayat bütün dünya memleketle- rinin - hattâ bunların pek çoğu harp bile görmüştü - aksine bariz bir şekil- de pahalılaştı. Tekrar edelim hükü- metin varmak istediği neticeler, ara- sında elbette ki bunlar yoktu. Bunu hiç bir hükümet istemez. Fakat ta- kip edilen yol da isabetli seçilmediği zamanlar bu neticeler mukadderedir. Hazır bulunan zemin Kısaca — temas ettiğimiz politikala- rın neticesinde karaborsacı, muh- tekir, vurguncu v.s. gibi adlar verilen kimseler faaliyette bulunabilecekleri zemini önlerinde hazırlanmış buldu- lar. Onlara kalan sadece harekete geçmekti. Onlar bundan gerı kalma- dılar. Her yerde ve her zaman fiili talep, normal şekilde, yerlı istihsal ve ithâl malları ile karşılanamaz. Ve üstelik muayyen mevzularda tayın- lamaya da gidilmezse, ne yapılırsa yapılsın orada karaborsa denilen ik- tisadi hastalık ortaya çıkar. Çünkü her cemiyette şahsi menfaatini her türlü vatan ve millet kayguları ve namus duygusundan daha üstün tu- tacak kimseler bulunabilir. Bu söy- lediğimizin aksi de yüzde yüz doğru- dur. Ne ede ve ne zaman umumi ta- lep mecmu arzla tamamen karşılana- biliyor ve arz-talep arasında ikinci le- hine bir faz lalık mevcut, bulunmu- yorsa orada hiç bir kuvvet karabor- sa denilen şeyi istese de istemese de meydana getiremez. Şimdi memleke- tımızde istifçilik, karaborsacılık vur- gunculuk gibi faaliyetler cereyan et- AKİS, 6GAĞUSTOS 1955