Ankara Piyes müsabakası Kısa boylu, şişman ve gözlüklü bir a- Adam (Basın Yayın ve Turizm Umum Müdürlüğünün merdıvenlerınden tır- mandı. Odasına gitti ve radyoyu İs- lah etmek için kafasında binlerce dü- şünce vardı. Fakat bu düşüncelerin bugüne kadar müsbet bir sahaya in- tıkal ettiğini gören, duyan olmamış— tı. Sadece bu düşünceler o şişman, gözlüklü ve kısa boylu - ismi Refik Ahmet Sevengıldır 1050 den evvel C. mensup idi, sonradan D. lilerin verdikleri her vazifeyi kabul etti - insanın kafasında kalıyordu Tenkidler başladıgı zaman “esasen söylemiştim" deniliyor Veyahut da "böyle olacağı belli idi" şekline so- kuluyordu. Fiiliyat meraklısı değildi. gün bir hayli yorgundu. Bu yor- gunluğu bir hayli zamandır devam ediyordu. Çünkü, radyoda haftanın muayyen zamanları Pir Sultan Ab- dal'dan bu yana gelmiş geçmiş halk sanatkârlarının hayatlarını — anlatı- yordu, ve radyonun vatandaş tara- fından en fazla kapatıldığı bir on beş dakikalık konuşma hakkı vardı. Yor- gunluğunun sebebi muhakkak ki, bu çalışmalarının bir neticesi idi. Kolay değildi. Eskiden yazılmışları bir sı- raya tâbi tutmak, bu halk sanatkâr- larını doğum ve ölüm tarihlerine gö- re tasnif etmek zor ve yorucu bir Odasında derhal çalışmağa baş- ladı ve nihayet bu çalışmanın mah- sulü radyolar için bir piyes müsaba- kası oldu. İşte radyolarımız için açı- R A D Y O lan piyes müsabakasının başlangıcı böyle oldu. Refik Ahmet Sevengil, radyolar- daki piyesleri iki kısma ayırdı. Birin- çisinin ismını komedı diye koydu. İkincisine "piyes" dedi. Bu muhak- kak ki dünyada bugüne kadar sahne oyunları için yazılan eserler üzerinde yapılan ilk mühim ve büyük tefrik idi. Bu olsa olsa Refik Ahmet Sevengil gibi edebiyat ile fazla meşgul olmuş - halk sanatkârla- ri bakımından - hattâ bir ara gazetecilik ir kimse ta- a b rafından icat edilebilirdi. Gonderıle— cek eserler telif olacaktı, "milli ah- lâk" a aykırı olmıyacaktı. Milli ah- lâktan neyin murad edildiği vakıa i- zah edilmiyordu ama, piyesler tetkik edildiği Zzaman uh kkak ki bu bakımdan ölçü ortaya çıkacaktı. İşte o zaman biz hangı lâfların milli ah- lâka uygun olduğunu, — hangilerinin uygun olmadığını anlıyacaktık. u suretle, radyolar için piyes müsaba- kasının bir diğer faydası daha kendi- sini hissettirecekti. Eserler üç nüsha alinde Basın - Yayın ve Turizm mum Müdürlüğüne 1 Eylül 1956 ta— rihine kadar verilecekti. Piyesler ki- min tarafından tetkik edilecekti? Bu hususta hiç bir sarahat da yoktu. Her alde bir komisyon kurulacak veya fikri ortaya atan bizzat piyesleri o- kuyarak hukme varacaktı. Daha Bundan — uzun bir müddet önce, rad- yoları islâh etmek için bir komi- te kurulmuştu. Bu komitede hakika- ten radyoları islah edecek, imkânları, şartları ve fikirleri hazırlıyacak kim- Basın Yayın ve Turizm Umum Müdürlüğü Büyük bina * bol personel * çok malzeme — O seler mevcut bulunuyordu. Komitenin verdiği kararların tatbik edildiğini kimse iddia edemez. Hattâ o kadar ki, komite radyolarda batı anlayışı- nın daha fazla yer almasını kararlaş— tırdığı halde, sonradan sanki bu ü kararlar ve muteber addedılen bır komite yokmuş gibisine ters yüz edil- miş, eski hale devam emri verilmişti. Bu komitenin verdiği kararlardan bir tanesi radyolardaki piyesleri dü- zeltmek ve iyi eserleri mikrofona koymak idi. Memleketin gizli kıymet- lerınden de istifade etmek lüzumu or- taya konulmuştu. Bilhassa telif pi- yeslerin radyolara yerleştirilmesi is- teniliyordu. Hakikaten bugün Ankara radyosunu idare edenler, yakından bilirler ki, radyolara piyes temin et- mek imkânsızdır. Muayyen Öölçüleri ihtiva eden bazı kimseler, ya bir kur- tuluş günü dolayısiyle piyes kaleme almakta veya herkesi mutlaka ağlat- mak için piyesler yazmaktadırlar. Radyolarını dinliyenlerin piyes deni- lince hatırlarına ya bol bol gözyaşı dökmek için bütün sanatkârların ses- lerini ayarlamaları, yahut da saçma sapan bir takım espriler ile güldür- me yoluna gidilmesi gelmektedir. Radyolarda piyesleri tetkik eden bir büronun mevcudiyetinden herke- sin haberi vardır. Bu büro - daha ev- velce de yazdığımız gibi - bütün pi- yesleri okur, mevcut talimatnameye uygun olup olmadığı üzerinde durur ve sonratasvip eder veya redde uğra- tır. Muhakkak ki, bu büro eline al- dığı ölçüler ıçınde vazifesini yapmak- tadır. Fakat, bazı büyük programlar- da öyle dokuntu piyesler yer almak- tadır ki, insan böyle bir eseri rad- yonun oynayıp oynamadığında şüp- heye düşmektedir. Fakat gene bili- nen bir hakikattir ki, bu büyük prog- ramlarda oynanan pıyesler radyonun vazifeli bürosundaki memurlar tara- fından okunmamaktadır. Büyük pro- gramın tertipçisi istediği piyesi; da- ha doğrusu kendisinin güldüğü bir piyesi alıp mikrofona getirmektedir. Halbuki, radyo gibi ciddi olması lâ- zım gelen bir müessesede bilhassa iş bölümüne dikkat edilmesi lâzım ge- lir. Madem ki bir pıyeslerı tetkik bü- rosu vardır, madem u büro iyiyi ve kötüyü ayırd edecek kabiliyette görülmüştür, mesuliyet — taşımakta- dır, öyleyse neden ve niçin büyük programlardakı piyeslerin tefrik e- dilmesi gibi bir cihete — gidilmiştir. Kimse bu sualin cevabmı veremez. Bu sebepten dolayı, — orta oyununa benzer piyesler radyoda yer alır, ve bazı sanatkârların aşırı el kol ha- reketlerine orada hazır bulunanlar güler, dinliyenler ise hazır bulunanın niçin güldüğünden habersiz esprinin nerede olduğunu ve mânasının neden ibaret bulunduğunu düşünür durur. İşte bütün bunlar göz önünde tu- tulursa, radyolara iyi piyeslerin gü- zel eserlerin gelmesini temin edecek bir müsabaka açmak zamanının ge- AKİS, 6 AĞUSTOS 1955