YURTTA OLUP BİTENLER rekiyordu. ihad Erimin gazetesi, şu son bir sene içinde ibretle müşahede edile- cek bir istihale geçirmişti. Hüküme- tin basın rejiminin en ateşli muhali- fi olan, kanaatlerinden - fedakârlık yapmaksızın dahi olsa resmi ilan a- lan gazetelere besleme damgasını vu- ran, gelirlerinin büyük kısmını bu resmi ilânlardan değil satışlarından sağlayan gazetecilere en ağır şekil- de hücum eden Halkçı bu bir sene i- çinde hem de klâsik tarife uygun bir besleme haline gelmişti. Satmayan ve gelirini resmi ilândan temin eden bir gazete.. Bunun manevi fedakârlıkla- Tın en büyüğü olduğunda zerrece şüphe yoktu ve Nihad Erimin bu fe- dakarlıga daha fazla dayanamamış olması kuvvetle muhtemeldi. Halkçı— nın kapanması hadisesinde Nihad E rim'in en lehindeki tahmin bu ola— bilirdi. Fakat ortaya başka Trivayetler çıkmakta gecikmedi. Gazetesini ka- patmak suretiyle eski Başbakan yar- dımcısı "münhal" bir durumda kalı- ordu. İktidarın kendisine bazı va- zifeler teklif etmiş olduğu, fakat Ni- ad Erimin bunları kabul etmediği biliniyordu. Bu vazifelerin başında bir Büyükelçilik geliyordu. — Ancak eski Başbakan yardımcısı ü iktidardan böyle bir memuriyeti ka- bul etmek küçüklüğünde bulunmıya- cağmı o kadar çok söylemiş, o kadar çok yazmış, bu rivayetleri ağızlarına alanları öylesine sert şekilde suçlan- dırmıştı ki şimdi beslemelik işinde ol- duğu gibi yeniden yüz seksen dere- celık bır dönüş yapıp — Büyükelçilik a başka şekilde bir temsilci - sıfatıyla yurt dışına çıkması pek zor- du. Demokrat Parti içinde - müsta- Nihat Erim Büyük — söylememeli kil etiketiyle dahi olsa - bir vazife kabul etmesi ise hiç olmazsa önümüz- deki ara seçimlere kadar değildi. Hem bunun başka zorlukları da vardı. Gerçi Adnan Maenderesin kendisine hizmet edenlere karşı ne kadar vefakâr davrandığı herkes ta- rafından biliniyordu, yeni dostu hak- kında nasıl mültefit kelimeler kul- landığı da yakınlarınca — malümdu, ama gene de Nihad Erim'i Demokrat Partiye kabul ettirtmek - ba şba ka— nın bütün nüfuzuna rağmen - derece müşkül bir işti. Sonra, Nıhad Erim tam mânasiyle siyasi intihar mânasını taşıyacak böyle bir vaziyet alır mıydı Geriye profesörlük kalıyordu. Bu, eski başbakan yardımcısının politi- kadan hiç olmazsa muvakkaten çe- kilmesi demek olacaktı. Kürsüsüne dönecek, kendisini unutturmaya ça- lışacaktı Son gunlerde ortaya bir ta- kım "yeni parti" rivayetleri çıkarıl- mış, Nihad Erimin de ismi bu dedi- kodulara karıştırılmış, fakat eski başbakan yardımcısı bunları kati şe- kilde tekzip etmişti. Şimdi gazetesi- ni kapatmakla bunun fiili bir delilini veriyordu: aktif politikaya devam e- decek olsa, Halkçı'yı muhafaza eder- . Gazete büyük bir kozdu. Haysiyet Divanı hikâyesi Fakat ortada bir hadise daha var- dı: ad Erim, Halkçı'yı kapat- mak kararını vermesinden bir kaç gün evvel Cumhuriyet Halk Partisi- nin Haysiyet Divanından, bir tebligat almıştı. Bu tebligatta kendisi hak- kında bazı ithamların bulunduğu bil- diriliyor ve bir ay zarfında müdafaa- sını yapması isteniliyordu. Eski Baş- bakan yardımcısı Haysıyet Divanına sevkedilmeden evvel böyle bir hadi- se olduğu takdirde partısınden derhal istifa edeceğini söylüyordu. — Fakat sonradan vaz geçtiği anlaşıldı, zira gazetelere bir beyanat verdi ve par- tisinden ayrılmak niyetinde bulun- madığını açıkladı. Her şey gösteri- yordu ki Nihad Erim bir kararsızlık içindedir. Kendisine politikadan çe- kilmesi bazı dostları tarafından bun- dan bir müddet evvel tavsiye edilmiş- ti. Halbuki o son manevrasına bir politika kisvesi vermeğe çalışmış ve suyun yüzünde tek başına kalacağı zehabına kapılmıştı. Halbuki tavsi- yeyi kabul etseydi tesislerini de U- lus'un çıkması için Halk Partisine kiralıyacak veya devredecek, böyle- ce haksız yere sürüklendiğinden zer- rece şüphe bulunmayan bir macera- dan fazla zarar görmeden çıkacaktı: Sular durulduğunda politikaya av- deti ımkanı da böylece ortadan kay- bolmay ha de durum şu bir kaç hafta içinde belli olacaktır. Bir gazeteci daha... Geçen haftanın başlarında Ankara- a Adliye binasının yüksek tas merdivenlerine biri orta yaşlı, — göz- lüklü, iri yarı, öteki ise genç, orta Bülent Ecevit insan şerefile yaşar boylı.ı zayıf iki kişi tırmanıyordu. İ- kisi de gazeteciydi. İri yarı olanının alışık bir edası vardı, gencının ise yü- zü solgundu ama yüreği pekti. Bun- lardan biri Cemal Sağlam, diğeri Bü- lent Ecevitti. Cemal Sağlam Ulus ga- zetesinin yazı işleri müdürüydü. Sav- cılık Bülent Ecevitin bu gazetede yaz- dığı Bumerang adlı yazıda Cumhur- başkanına hürmetsizlikte bulunuldu- ğunu iddia ediyordu. Bülent Ecevit muharrir, Cemal Sağlam ise gazete- nin mesul müdürü sıfatiyle ifade ver- meğe davet olunmuşlardı. Yazı cum- hurbaşkanının Adapazarında yaptığı bir konuşmaya cevap olarak kaleme alınmıştı Bülent Ecevit batı kültürüyle ye- tişmiş, bu kültürü hazmetmiş, uzun seneler batıda kalmış otuz yaşlarında bir gençti. İnsanlık şerefini, medeni cesareti, demokratik rejimin kaide- lerini o ölçülerle anlıyordu. Taviz ve- ren doğu Zihniyetini bir türlü benim- siyememişti. Evvelâ Ulus'ta yazmış, o kapanınca Yeni Ulus'a ve oradan da Halkçı'ya geçmiş, fakat Halkçı'- nın son politikasiyle yukarıdaki se- beplerden dolayı bağdaşamıyarak yeniden 1ntışara başlayan Ulus'a dön- müştü. ünün İşığında" baş- lığını taşıyan yazıları sadece istifa- deli değildi, aynı zamanda ibret de veriyordu. Hele Adliye binasının o taş merdivenlerinden indikten sonra, yani hakkında takibata geçilip ge- çilmiyeceği bilinmediği bir sırada ahis mevzuu makalesinde suç un- suru bulunursa altı aydan üç seneye kadar hapis cezası yıyebilir - kaleme aldığı yazılar bir kısım münevverle- rimize dünyanın en güzel dersleri ye- rine geçebilirdi. AKİS, 6 AĞUSTOS 1955