YURTTA OLUP BİTENLER Asıl sebep Gazetecilerin kıdemlileri kendilerini 1946-50 arasında sanıyorlardı, san- ki o günleri tekrar yaşıyorlardı. İçle- rinden bir çoğu aynı elektrikli hava içinde bugünkü iktidarın liderleriyle şehirlere, kasabalara girmişlerdi. O zaman da Hilmi beyler vardı, o za- man da valiler veya kaymakamlar mitinglere mani olmaya kalkışırlar, böyle gergin vaziyetler yaratırlardı. Fakat milletin olgunluğu daima va- him hadiseleri önlerdi. Onun için kı- demliler sakindiler ama, gençler he- yecanlıydılar. Kasabaya girer girmez evvelâ kaymakamı ziyarete gittiler. akamın yanında bir jandar- ma binbaşısı vardı Binbaşı bir ara Müucuru aradı ve "kuvvetlerin orada kalmasını" bildirdi. Her hangi bir şiddet hareketine karşı sıkı tedbirle- rin alındığı anlaşılıyordu. Kaymakam kasabanın geliştiğini - şehir, kasaba haline geldikten sonra gelişmişti - ve o dan merkezi yerdeki meyda- nı tahsis edemiyeceğini gazetecilere bildirdi. - , diyordu, orada miting- ler yapılmış ır. Ama o mazidir. Mü- im olan istikbaldir. Bundan böyle meydanı hiç bir partiye tahsis etmi- yeceğim.. Demokrat Parti isterse o- na da ver Bır munasebetsız gazeteci sordu: Y: mokrat Parti ısrar e- de rse?" Hilmi bey düşündü, sonra cevabı buldu: — Onları Genel Merkezlerine şi- kayet ederim." akamın bildirdiğine göre lo- kantadaki tecavüz hadisesi hakkında savcılık tahkikat açmıştı. Ortada mü- rettep bir şey yı Gazeteciler dışarıya çıkınca iki acı hakikati öğrendiler. Birincisi o kadar mühim değildi. Pazartesi günü, rşehirin pazar günüydü. Dogrusu ıstenılırse C.M de miting için o günü bunun ıçın seçmıştı Toplantı kalabalık olacaktı. Hele konuşmalar merkez! meydanda yapılırsa hemen herkes takip edecekti. Kaymakam meydanı bu mülâhaza ile vermemiş- ti, öteki meydan pazar yerinden on beş dakika mesafede bulunduğundan halkın bir kısmı oraya kadar gitmi- yecek, bu suretle miting sönük geçe- cekti. Taktik, 1946 idare âmirlerinin taktiğiydi. Fakat gazetecileri asıl üzen baş- ka şey oldu. Kırşehirliler bir felâke- te uğramış insanlar topluluğu man- zarası gösteriyorlardı. Felâketlerinin sebebini politikada — bulduklarından politikadan vebadan kaçar gibi kaçı- yorlardı. Bir demokraside böyle bir durumun yürekleri sızlatmamasına imkân yoktu. Halk yılmıştı. Lokan- tadaki tecavüz hadisesi de bir tertip olmaktan ziyade saklanmış hislerin açığa vurulmasını ifade ediyordu ve o bakımdan daha acı bir hal alıyor- du. C.M.P. li idareciler lokantada otu- rurlarken on, on beş kişilik bir gu- Kapaktaki Politikacı Osman Bölükbaşı Vaktiyle İstanbulda, Kandilli ra- sathanesinde meşhur Fatin ho- danın genç bir asistanı vardı. Kır- şehirliydi. 1918 te Hacıbektaş ka- zasında dünyaya gelmişti. Baba- sının adı Ahmet ağaydı. Ahmet a- ğa zengin ve hoş sohbet bir zattı. Ailesi Türkmenlerden Karacakurt aşiretine mensuptu. Genç asistanın adı Osmandı. İs- tanbul 1lisesini bitirdikten sonra Fransaya gitmiş ve Nancy'de Yük- sek Riyaziye tahsil etmişti. Dö- nüşte bir müddet Haydarpaşa lise- sinde hocalık etmişti. Şimdi Fatin Hocanın yanındaydı. Boğaziçinin en güzel yerınden yıldızları seyre- diyordu. Ama bu işi, Osman Bö lükbaşıyı tatmin etmiyordu. Polı- tika yapmak istiyordu. Memleket- te bir demokrasi denemesi başla- mıştı. Ona katılmak, elinden geleni yapmak ateşiyle yanıyordu mokrat Parti kurulunca, ona ilk katılanlardan oldu. Sene 1945 idi. Kendisine müfettişlik vazifesi ve- rildi. Osman Bölükbaşı genç ve kuvvetliydi. Anadoluyu bir baştan ötekine dolaştı, teşkilâtın ilk to- humlarını attı. Demokrat Partının gelişmesindeki hizmeti büyüktü Bölükbaşının kuvvetli bir hatıp olduğu görüldü. Güzel ve hoş ko- nuşuyor, nükteler yapıyor, halka hitap etmesini biliyordu. Daha sonra, General Sadık Aldoganla beraber bir muayyen "siyasi edebi- " in ilk numunelerini vermeye başladılar. Sözleri acı ve çok za- man lâzım geldiği derecede edepli değillerdi. Ağzından kötü 1lâflar da çıkıyordu. Fakat demokrat li- derler bu tarzı beğeniyor ve takdir ediyorlardı. İktidara hücum edil- sin de, nasd edilirse edilsin.. 1046 seçimleri gelip çattı. Os- man Bölükbaşı Demokrat Partinin kazanamayan adaylarındandı. Teş- kilâtın içinde 1947 ye kadar gay- retle çalıştı. 1947 o zamanki m halefet partisi içinde anlaşmazlık- ların başladığı senedir. Osman Bö- Ne diye geldiniz? Daha ne arıyorsunuz? İşte, sizin yüzünüzden kaza olduk, bize çektirdikleriniz yet- medi mi? Gidin buradan.." diye ba- ğırıp çağırmışlar, polıtıkacılara bar- anak fırlatmışlardı. Hadise, muhalefete rey veren seçmenin için- de bulunduğu ruh haletini gosterme- si bakımından son derece ibret veri- ciydi. Gerek C.M.P. li liderler, gerek- se gazeteciler bundan gereken ibreti almamazlık etmediler. Bir vilayet halkı, muhalefete rey verdiklerinden dolayı topyekün cezalandırıldıklarına inanıyordu. Bu şartlar altında insa- lükbaşı daha çok şiddet taraftarıy- dı. Üstelik demokrasiyi gerçekleş- tirmek gayesini güden bir partinin evvela kendi bünyesinde bunu ba- şarması gerektiğine inanıyordu. Kurucuların tahakkümüne karşı ayaklananlar arasında yer aldı ve onlarla beraber ayrılıp Millet Par- tisini kurdu. Millet Partisinin macerası ma- lümdur. Millet Partisinin Mecliste- ki tek temsilcisi oldu. 1960 de Kır- şehirden milletvekili seçilmişti. O zaman anlaşıldı ki bu eski riyazi- yecinin müthiş bir hafızası vardır. Demokrat liderlerin muhalefet yaptıkları sırada söylediklerini u- nutmamıştı. Mütemadiyen okuyor, tetkik edıyor, vesika topluyor, son- ra Başbakanın karşısına dikiliyor- du. İktidar, Osman Bölükbaşıdan elaman diyordu. Millet partisinin toplantılarında şiddetli hücumlar- da bulunuyor, Kuruculara sözlerini hatırlatıyordu. Millet Partisi kapandı, onun ye- rini Cumhuriyetçi Millet Partisi aldı. Seçim kampanyasında en zi- yade tesir eden nutuklar, Osman Bölükbaşının radyoda yaptığı ko- nuşmalar oldu. Muhalefet partile- rine tanınan bu hakkın kaldırılışın- daki sebebi arayanlar Bölükbaşının nutuklarını hatırlamalıdırlar. Halk bunları alâkayla dinliyordu. 1954 de Bölükbaşı Kırsehirde sadece kendisini değil, partisini ka- zandırdı. İktidarın cevabı, vilâye- ti kaza yapmak oldu. Radyoda ko- nuşmuş, radyo konuşmaları kaldı- rılmıştı; Kırsehirde kazanmış, vi- lâyet kaza yapılmıştı. Bunlar Os- man Bölükbaşıya büyük bir şöh- ret kazandırdı, kendisine atfedilen kuvvet gözlerde bir kat daha bü- yüdü. Hakikaten şimdi partısının - rTesmi sıfatı ne olursa olsun - 1 numaralı adamıdır ve önümüzdeki haftanın başında toplanacak Bü- yük Kongrede en fasla alkışı topla- yacağından zerrece şüphe yoktur. nın aklına "tamamiyle hür ve ser- best seçim" den acaba ne anlaşıldığı suali geliyordu. Şartlar baki kaldıkça muhalefet partilerinin mahalli veya umumi seçimlere girmelerinde bir mâna kalmıyordu. Zaten halk politi- kadan korkuyordu. Traktörde nutuk Buna rağmen C.M.P. li liderleri din- lemeye gelenler az değildi. Tah- minler iki bin ile beş bin kişi arasın- da değişiyordu. Tarlanın ortasına bir traktör konulmuştu, onun arkasında AKİS, 25 HAZİRAN 1955