RADYO verilmek isteniliyordu. — Bazılarının kanaatine göre bunları da radyodan vermek lâzımdı, fakat bugünkü şek- li ile bu kadar bol olmamak şartı ile!. Bunlar radyoevinin Türk musiki- si şubesini alakadar eden dertlerdi ve düzeltilmesi için hiç bir hareket, gö- rülmüyordu. Hattâ o kadar ki, âde- ta radyonun mesulleri bugünkü du- rumdan memnundular. Fahri Kopuz batı musikisi üzerin- de de söz söylerken gene bir hakika- ti ortaya çıkarmış ve bunu cesaret- le söylemesini bilmişti. Batı musiki- sinin bugünkü şekli radyomu? yüzünü ağartacak mahiyette değildi. Hakika- ten radyoda batı musikisi denilince, (dans musikisi göz önünde tutuluyor— du. Hangi radyo mensubu iddia ede- bilirdi ki, batı musikisini hakiki an- lamı ile büyük programlara koymak, ayrı programlar ile dinleyicilere ver- mek akıldan geçmiş ve tatbik mev- kiine konulmuştur! Bugün devam e- degelen büyük programlar bir dans orkestrası ile başlar, bir korkunç pi- yes ile devam eder ve gene bir dans orkestrasının yabancı teşekküllerini taklit etmeğe yeltenen gürültüleri ile sona erer. Radyo idarecileri bir yeni caz parçasının plâğını bulmak için günlerce adam koştururlar, fakat bir büyük virtüözün radyoda konser ver- mesi için türlü güçlükler çıkarılması işten bile değildir.. Bugün için yapılacak ışlerden bi- risi, Naci Serez'in "sanat" olarak bü- tün dünyada rağbet gördüğünü söy- lediği caz musikisi ile dans musikisi arasındaki farkı ilgili şahsiyetlere, batı musikisi şerefîne öğretmektir. Caz musikisi bir "sanat" ise, bütün dünyanın üzerinde durduğu ve dinle- diği bir musiki ise, bu mahiyet ve ga- yesi ile ele almak bu şekle göre bir ayarlama yapm mak icap eder. Yoksa gelişi güzel, filmlerin ortaya koyduk- ları bazı parçaları bir gün içinde de- falarca çalmak ile radyoda caz mu- sikisi verilmiş olmaz. Bu hareket sa- dece, piyasayı tatmin etmekten baş- ka hıç bir neticeyi bize sağlamaz. Caz musikisi hakkında radyodan halkımıza ne gibi bir bilgi bugüne kadar verilmiştir, verilmesi düşünül- müştür? Caz .musikisi denilince yay- gın kitlenin aklına dans etmekten banka ne gelir ve gelecektır" Niha- yet halk, kulağı olan her vatandaş, bılmedıgı seslerı bir gürültü olarak kabul ediyor; hele radyonun bütün programlarına gelişi güzel bu musi- ki serpıştırılırse o zaman Fahri Ko- puz'un ortaya koyduğu hakikati be- nimsemekten başka bir şey yapmı- yor. u memlekette caz musikisi üze- rinde çalışmış, bihakkın bu musiki- ye vakıf olan kimse yok mudur ? Var- dır, fakat bu işten bihakkın anlıya- cak birisinin iş başına getirilmesi yahut da radyo evinde vazifelendiril- mesi mümkün olamaz. Çünkü radyo- da müsbet iş değil, hisler mevcuttur. Bir isim buluruz, seneler ve seneler bu ismi iş başında tutarız, bütün iş- leri bu tek kişiye gördürürüz. Batı musikisinden anladığını kabul ettiği- miz için orkestra idare ettirir, hattâ şişire şişire dağ haline getırır Türk batı musikisini temsil etmesi, hattâ musikinin beşiği sayılan memleket- lerde konser vermesi, orkestra ıdare etmesi için harice gonderırız Her yi bildiğini, yapabılecegını iddia ve kabul tiyle radyoda tek şahıs, tek otorite olur ve caz musikisini de, klâsik mu- sikiyi de birbirine sokar, karıştırır, tefrik edemez, neticede radyodan bir garip uğultudur, çıkar. Bu türlü ha- reketler gayet tabii bir başka neti- ceye gider, batı musikisinin sanatkâr- ları arasında tefrikler başlar, bu iş- leri tedvire memur insanın anlayış- sızlığı karşısında meseleler birbirini kovalar. Kimseye kabahat bulmamalıyız. Hiç kimseyi doğruyu söyledi diye- rek, meselenin içine girip anlamadık- tan sonra, işten çıkarmak ile tehdit etmemelıyız Söylenen sözlerdeki ha- kikat payı büyük ise, bu sözleri söy- lemiş olanı elinden tutmalıyız fikri- ni almalıyız. Birbatılızihniyet meseleleri kö- künden halletmenin ilk şartıdır. Bu türlü hareket etmek ile iyi çalışma- nın numunelerini verebiliriz. Sindir- me politikası, hakikatleri kapatmak, göstermemek zihniyeti dünyanın hiç bir yerinde, hiç bir şekilde muvaffak olmamıştır. A b H UA LIS BU ĞUT Si !Aîqî MHÜM : AKİS, 25 HAZİRAN 1955