T I B Cerrahi Kan istiyoruz Ilk çağlardan beri insanlar daima iç amaca ulaşmağa çalışmışlardır: 1 — Hastalıkları iyi etmek, 2 — İhtiyarlığa engel olmak, S — ölümü yenmek. Hayatı senbolize eden kan olduğu için cesaretin, sıhhatin, sonsuz genç- liğin sırrı bunda aranmıştır Tarihin galip muharipleri, mağlüplarının da- marlarını açarak hayat kaynağı say- dıkları kanlarım içerlerdi. Kelimenin tam mânasiyle kan aktarma (trans- füzyon) Akdeniz medenıyetınden baş- ar. Bunların kullandıkları tekniği bilmiyoruz. Mısırlılar Firavunlara kan vermek suretiyle şifa sağlamağa çalışmışlardır. Ancak bu sıralarda da verme, sihir, büyü, keramet vası- tası Olarak ıhtıyarları gençleştirmek, delilere akıl vermek, ölüme engel ol- mak için kullanılmıştır. 1402 de ma- sum Papa'nın hayatım kurtarmaki- çin üç gencin kam alınarak bir şer- bet yapılmış, Papa'ya içirilmiştir. Fa- kat Papa kurtarılamadıktan başka, kanlarının son damlasını bu mukad- des ödeve harcayan üç genç de vefat etmıştır Sonraları damardan kan iç- me ve kan banyoları terkedilmiştir. O sıralarda bu işin taraftarlarına kar- gılik muhalifleri de vardı. Bazıları kan vermenin lüzumsuz olduğunu ha kimliğin bütün başarılarının kan al- makla —sağlandığını — söylüyorlardı. Teknik ilerlemediğinden kan verme sırasında bir çok kazalar da oluyor- sepsi - antisepsi bilinmediğinden enfeksiyon, hayvanlardan da tarıldığından uygunsuzluk belirtileri ortaya çıkıyor, kan verilenlerin çogu ölüyordu. Bütün bu başarısızlıktan ö türü kan aktarma tehlikeli sayıldı yasak edildi, unutuldu. Birkaç yüz- yıl kan vermeyi kimse tekrar sına- madı. Ancak 1818 de bu mesele ye- mden ele alındı. 19 uncu yüzyılda kan verme tekniğinde şırınganın kul- lanılması o zamana göre büyük bir yenilik — sayılmaktaydı. Hayvandan insana kan aktarma usulü de antik terkedilmişti. Çünkü cinsleri ayrı hayvanların kanlarının birbirine uy- madığı ve çok tehlikeli olduğu anla- şılmıştı. İnsandan insana yapılan transfüzyonlarla da bazı arızaların ortaya çıktığı görülmüştü. Bunlar da enfeksiyondan, kanın pıhtılaşma- sından ve anboliden ileri geliyordu. Asıl önemlileri henüz kan gurupları- nın bilinmemesinden ortaya çıkan- lardı. Asepsi, antisepsinin öğrenilme- si, kanı pıhtılaşmaz hale koyan an- tikoagülan bir çok maddelerin bulun- ması, insanda en aşağı dört gurup kan Varlıgının anlaşılması, kanı al- ma, saklama ve verme usullerinin ge- lışmesı sayesinde son yüz yılda trans- füzyonda büyük ilerlemeler başarıl- mıştır. Rh faktörünün bulunması, bi- AKİS, 25 HAZİRAN 1955 linmesi ve aranması da bir çok arı- zaların önlenmesini mümkün kılmış- tır. Bundan sonra hastahanelerde ve hastane dışında, bankalar gibi işle- yen kan alma ve verme organizasyon- ları kurulmuştur. Son iki dünya sava- şında, İspanya iç harplerinde, Hindi- -ini savaşlarında ve re çarpışma- larında da bu teşkilât daha genişle- miş ve gelişmiştir. Bugün bir ço haç başarmaktadır. Bu memleketler arasında Avustralya, Belçika, Kana- da, Kolombiya, Danimarka, İrlanda, Ispanya Amerika, Fınlandıya Yuna- nistan, Macaristan, Hindistan, Irak, Japonya, Lüksemburg, Norveç, Hol- landa, Peru, Polonya, Portekiz, İs- veç, lsvıçre vardır. Bazı memleketler- de ise hem Kızılhaç, hem başka dev- let enstitüleri, hem de müstakil ti- cari teşkilât bu işlerle uğraşmakta- dır. Büyük çapta bir transfüzyon servisi kurmak kolay bir iş değildir. Kan vericileri bulmak, toplamak, kaydetmek, genel durumlarını — ve n guruplarım tayin etmek hemen kullanılmak üzere onlardan yeteri kadar kan almak veya tam kan, plaz- ma, kuru plazma gibi... Bu çeşit plaz- maların hepsinin kendisine göre bir özelliği vardır. Dondurulmuş plazma lazma — konjele) da antihemofilik faktör mahfuz kalır. Likid plazma i- ki yıl saklanabilirse de tek şişede bulunması iktisadi bakımdan büyük bir üstünlüktür. Kuru plazma ise beş yıl dayanıyor. Ancak eritici maddeyi ihtiva eden ikinci bir şişeye ihtiyaç göstermesi bir mahzur sayılabilir. Kızılay kan programı tam kan ve plazma hazırlamağa karar vermiş bulunmaktadır Şimdilik fraksiyon ve gamma globülin hazırlanması mese- leleriyle, meşgul olmayacaktır. Plaz- ma hazırlanırken gözönünde tutul- ması gereken bir önemli nokta da sarılıklardır. Bazı kimselerin kanında bir virüs bulunuyor. Bu virüs sarılık geçirmiş olanların kanında bulunabil- diği gibi hiç sarılık geçilmemişlerde de mevcut olabilir. Böyle hastaların veya sağlam portörleri kanları ve- ya — plazmaları — başkalarına — ak- tarıldığı zaman onlara da hastalığın geçme ihtimali vardır. Bu çeşit sa- rılığa homolog serum sardığı denil- mektedir. Başka memleketler insan kanındaki virusla bulaşan bu sarılığa mani olmak ıçın iki usul kullanıyor- lar. Amerika'da plazmayı ultraviyole ışınlariyle ırradıyahyona tâbi tutu- yorlar. İngiltere'de ise bu irradiyas- yonların da virusu öldürmediği ka- naatine varıldığından, lüzumsuz ad- dettikleri bu emekten vaz geçerek plazmaları onar kişinin kanını ihtiva eden havuzlarda hazırlamayı tercih edıyorlar Amerikalıların yaptığı se- bilde yüz kişinin kanının bir araya getirilmesiyle hazırlanan plazmaların hastalığı yayma tehlikesi daha faz- ladır. Ultraviyole ışınlarının başka mikroplara da kötü tesir yaptığı ve onları imha ettiği bilinen bir olay- dır. Bir yandan da homolog serom sarılığı virusuna hiç öldürücü tesir yapmadığı iddia edilemez. Amerika gibi bu işlerde çok ilerlemiş bir, mem- leketin plazma hazırlamakta ultra- viyole irradiyasyonundan istifade et- mesinin elbet bir sebebi vardır. Son- ra bu iş için getirilecek ultraviyole cihazının değeri de 3-5 bin liranın i- çindedir. Kullanılması çok külfetli ol- mıyacaktır. Bütün bunları gözönüne alan Kızılay Kan Programı şimdiden ultraviyole cihazları getirerek Ameri- kada olduğu gibi irradiye plazma ha- zırlanmasına karar vermiş bulunmak- tadır. Bütün bu işlerin büyük teknik bilgiye, ince ve dikkatli araştırmala- ra dayandığı görülmektedir. Onun i- çindir ki transfüzyon servislerinin â- mir ve memurları kalifiye kimseler- den seçilmek icap eder. Amerika'da olduğu gibi bu işlerden anlıyan kim- selerden müteşekkil bir merkez ko- mitesi kurmak ve civardaki muhte- lif sağlık servislerinden — yararlı ve yetkili elemanları bu komiteye seç- mek lâzımdır. Belçika Kızılhaçmın kan şubesi bir müşavir bir de teknik iki komisyondan, Hollanda Kızılha- çının Merkez Komitesi de biri idari öbürü ilmi iki komisyondan teşekkül etmektedir. dari komisyon propa- ganda ışlerını de sağlamaktadır. Propagandanın önemi Bu işlerde propagandanın büyük ö- ay ladıkları andan itibaren cakları en büyük zorluk bedava kan temini meselesi olacaktır. Ticari ma- niyetteki işlerin daha kolaylıkla başa- rılacağına şüphe yoktur. Ancak, bir memleketin yaşaması için gerekli bir çok işler daha vardır ki bunlar o ce- miyeti teşkil edenlerin feragatlerine, diğerkâmlıklarına, — vatanperverlikle- rine dayanır. Memleketimizde kendi- liklerinden bir hastahaneye müraca- at ederek kan verenlere pek rastlamı- yoruz. Bu da propaganda işlerimizin zayıf olmasından ileri geliyor. Hal- buki yine bir çok vatandaşımızın ta Amerika'da, kan bankalarına gide- rek, tarihin içinden gelen en değerli Usarelerini hediye ettiklerini gazete- lerde okumaktayız. Yurttaşlarımız kanlarının hepsini seve seve savaş mey danında akıtmaktan zevk duymuş in- sanlardır. Tarih sayfalarını dolduran halinde bidonlarla, varillerle veya ka- vanozlarla sevkedılmemıştır Yürü- yen bir ordu damarlarında bu kanı dünyanın her tarafına taşımış ve se- bil etmiştir. Gerektiği anda bu kan ovalarda ve çöllerde akmıştır. Mo- haçlar, Kosovalar, Çaldıranlar, bu kanı tanımaktadır. Simdi bizim de damarlarımızda dolaşan bu mukad