K A D I N Aile Evham hakkında Evham, —ufak bir hadisenin, hiçten doğan bir düşüncenin kuyruguna takılarak, fince küçük bir kurt halin de kafamızda yerleşen, sonra muhte- lif kollar uzatarak bütün vücudumu- zu, benliğimizi saran isimsiz, mü hem hayali olduğu nisbette kudret— li, korkunç bir hastalıktır Bu ekseri kadınların hiç olmazsa yarı Ömrünü zehirler. Çocuklar si- nemaya gitmiştir. Sizin işiniz henüz bitmiş, bir elinizde kahve, diğerinde gazete oturup şöyle bir kafa dinlen- dirmeği düşünmüşsünüzdür. Tam bu sırada yangın arabalarının caddeden geçtiğini, sınız.. Siz kü mıştır.. Birden elinizdeki kahve fin- canı titremeye başlar: ya çocukların gittiği sinema tutuşmuşsa? Teriniz- den sokağa fırlarsınız Halk hakika- ten sinema ıstıkametınde koşmakta— ki dır.. Sesiniz titriyere " — Yangın nerede?" diye sorar- sınız.. Kimisi duymaz, kimisi cevap ver- mez. Zaten yangının nerede olduğu- nu bilen yok ki! Sizin bacaklarınız titremektedir.. Nihayet birisi, bilen veya bilmiyen birisi: “—e Filânca apartman yanıyor- muş” der.. Yüreğinize bir su serpilir.. Eve döneceksiniz, fakat içinizdeki kurt, kurbanını kolay kolay bırakacak cins- ten değ Durursunuz ve cevap veren adam geçtikten sonra, iki üç kişiye daha aynı suali sorar, kanaat getirmeye çalışırsınız.. Eve dönünce kahveniz soğumuş- .tur, belki de ömrünüzden bir kaç ay kaybetmış, yüzünüze bir kırış ilâve etmişsinizdir. Bunları fark etmezsi- niz bile.. "Ne aksi hadise" diye dü- şünürsünüz.. Halbuki kabahat hadisede değil, sizin kafanızdadır. Hadiseler sizin düşüncelerinize daima birer bahane olacaktır.. Yangın korkusu geçecek, bu sefer çocuklar eve gecikecektir ve- ya son dakikada çocuklardan birinin paltosuz gittiğini farkedeceksinizdir. En ufak bir baş ağrısı için dok- tora koşarsınız da, sizi yiyip bitiren bu derde bir çare aramazsınız.. Hal- buki onu yenmek elinizdedir.. Psiko- log William James asrımızın en bü- yük keşfinin, insanın düşünce meka- nizmasını değiştirerek hayatına yeni bir istikamet verebilme kabiliyeti ol- duğunu söylemektedir.. İnsan vücu- du beden hareketlerine nasıl alışır- sa, insan kafası da iyi veya fena dü- ş"nmeye alışır.. Bu bir ekzersiz me- selesidir. Uğradığınız sukutu hayal- leri düşünmeye kendinizi alıştırma- yın sıkıntı korku ve endışelerı ka- fanı kov Bun iyi çare sıkıntılı bır şey hatırlar hatırla— 24 Zaman mefhumu Bütün gidenler ve görenler söy- lüyorlar: Amerikanla zaman pa- ra ile ölçülür, aman para kadar kıymetlidir. Bu, bana bir kaç ay evvel başımdan geçen bir hadiseyi hatırlattı: Vazife icabı Samsanda yaşıyan bir Amerikalı karı-koca ile tanışmıştım. Bir ka karada kalıp, Samsuna donecek lerdi. Mrs. Anne Kirk benimle U- lusa inip alış veriş yapmak isti- yordu. Samsunda diktirdiği siyah bır elbisenin yakasına- konmak ü- zere yarım metre pembe ve yarım metre eflâtun şifona ihtiyacı oldu- ğunu söyledi. Epeyce dolaşacağı- mızı tahmin ederek lumuzun üstündeki ilk dükkâna gi- riyorduk.. Tezgâhın üzerinde atıl- mış duran bir suru emprimeye yaklaşan Amerikalı arkadaşım, i- çınden bir tanesını işaret ederek "Ne kadar güzel" dedi.. Sarı ze- min üzerine mavi çiçekli suni bir emprime idi.. Eline aldı, bir an- tuttu sonra "Bundan alacağım" de- di.. Elbise yapacak zannediyordum. Meğerse Samsundaki siyah elbi- sesine ganitür olarak almak isti- yormuş.. Hemen kumaşı kestırıl çantasına attı ve pembe, eflâtu maz zihninizi derhal başka bir dü- şünce ile meşgul etmek, meselâ yeni yapacağınız bir elbiseye biçim seç- mek, odanın şeklini değiştirmeği ta- sarlamaktır Napolyonun yedi şeyi birden dü- şünebildiğini söylerler Allahtan her kes Napolyon değildir ve iyi bir şey duşunurken insan ekseri, sıkıntısını unutur. Endişeli, korkak in- sanların cesaret verici sözleri ezber- liyerek sık sık bunları tekrar etme- leri de çok faydalıda-.. Başımıza gelecek felâketler hiçbir zaman daha evvel, aklımıza gelenler değildir! Moda Türkiyede hazır elbisecilik Bugün — bütün dünyada hazır elbise- ciliğe doğru bir meyil, günden güne artan bir rağbet görülmektedir. Memleketimizde e son senelerde, vitrinlerde fazlalaşan hazır bluzlar, etekler, hazır elbiseler bu ihtiyacın fazlalaştıgını ve kadınlarımızın yo- rulmadan, ucuza mal olan, yakışan kıyafetler elde etmek hasretini duy- duklarını göstermiştir. Ancak piyasa- daki hazır elbiseler, ekseriya çalış- malar neticesinde, patron üzerinde Jale CANDAN şifonu unuttu.. Beş dakikada alış verişini yapmıştı. Bir taksive at- ladı, oteline döndü.. Geçenlerde bana çocuk elbisesi için sarı poplin lâzım olmuştu.. dolaştım: aradığım sa- rı yotku. Ulusa indim gene tam aradığımı bulamadım. Samanpaza- rına kadar çıktım. Hiç bir şey al- madan yorgun argın eve döndüm. Başım çatlıyordu. Bir öğleden son- rayı — boşu geçirmiştim. Allahtan bir vardı: dükkâncı, haftaya yenı poplinler geleceğini söylemişti. Bekliyecek- m. Niyetim, size, Amerikalı arka- daş gibi yapalım demek değildir. Kendisi şimdi Amerikadadır. Aldı- ğı kumaşı güle güle kullansın; a- ma doğrusu, Allah hakkı için, çir- kindi! Ancak benim gibi de yap- mayın.. Bir hafta sonra, yeni pop- linlere bakmaya gittiğim Zzaman dükkâncı poplin yerine keten çı- kardı ve ketenin poplinden daha güzel olduğunu iddia etti, sinir- lendim. İki saat kadar dolaştım, sonra ilk girmiş olduğum dükkâna gittim beğenmediğim o ilk kumaşı aldım ve beğenmeğe — başladım: "Zaman gitmiş, dâva bitmişti" ıncelemeler yapılarak elde edilen zevkli ve güzel "konfeksiyon" a ge- lince bu, her şeyden evvel mütehas- Fazilet Akyıldırım Kalıba göre insan AKİS, 25 HAZİRAN 1955