İKTİSADİ VE MALİ SAHADA mevcut değildir. Her halde yapılma- sı lâzım gelen asıl iş, güçlüklerin ka- bulu ile bunları yok etmenin - buna kadar ihtimal verilemez ya -, hi degılse hafifletmenin yollarının aran- masıdır. Hükümetin bu konuda ciddi surette kafa yorduğu, bir çok tedbir- lerin düşünüldüğü muhakkaktır. Yalnız yapılmayan, — muhtemelen gene de yapılmayacak olan şey, hü- kümetin millete herhangi bir izahta bulunmasıdır. Aksini düşündürecek belirtiler mevcut değildir. Bu nokta- yı burada teessür ile kaydediyoruz ve hatırlıyoruz. ki İngilterede son grevler üzerine Başbakan —Edenin ilk işi milletine grevlerin meydana getirebileceği felaketleri apaçık izah tedbirli ve fedakârlığa hazır olmaya davet etmek olmuştur. Siz demokrasilerde işlerin böyle yürütül- düğünü görüyor da, kendi hesabımı- za mahzun ve muteessır oluyoruz. Ama doğrusu istenilirse daha geçen- lerde — milletvekillerinin — maaşlarını 2800 liraya çıkaran bir iktidarın mil- letıne "sıkıntı içindeyiz" demesi çok güçtü Reddin Sebepleri Kredi talebimızin reddi sebeplerini ek, iktisadiyatımızın ıçınde bunaldıgı zorluklan tesbit et- demektir. Bazı yazarlar kredi talebimizin reddi hadisesi ile Ameri- kan yardım programının devamı a- rasında bir münasebet görmektedir- ler. Bu yılki yardım programı Hazi- ranın sonuna kadar devam edecektir. Hükümetin şu günlerde 300 milyon- luk bir meblâğ üzerinde oynayabil- mek imkânı yoktur. 'Kanaatimizce bu fikir doğru olamaz. Biz yardım de- ğil, kredi İstiyoruz. Amerıkan yar- dımları bilindiği gibi, hiç değilse bir için devamlıdır. Kredi talebi- miz 1se bilinen sebeplerden dolayı bir defalıktır. Asıl sebebin ajans telgra- inda belirtilen hususlar olması ge- rektiğini kabul etmek en makul bir şeydir. Haddizatında hadiseler de in- sanı buna zorlamaktadır. Ancak yu- karda da temas ettiğimiz gibi Hükü- met, sözü edilen konularda umumi- yetle hâkim bulunan kanaatlerden u- zak ve daha nikbin görüşlere sahiptir. Kendisi ile Amerika arasında bu yüz- den fikir ayrılıkları mevcuttur. Bütçe, açıklarının kapanması, - pa- ra kıymetinin korunması, fiyatlarda istikrar temini gibi husu slar Ameri- kanın, yardımda bulunduğu memle- ketlerden yardımın ilk şart olarak istediği şeylerdir. Ayni mevzular biz- de nedense sonuna kadar bir iç po- litika meselesi olarak ele alınmakta acı söyliyeceği mesel haline gelen dostun tavsiyelerine kızılmakta, lak asılmamak istenmektedir. bahsettiğimiz durumlar bütün şid- detleri ile hükümlerini sürdükleri hal- de, gene dış tediye muvazenesi üze- rindeki menfi tesirlerine rağmen büt- çe açık vermekte, para hacmi şişkin tutulmakta, takat üstü yatırım poli- tikasına tam yolla - tabii imkân bu- lunursa - devam olunmak istenmek- tedir. "Türkiye nev'i şahsına münha- sır bir iktisat politikası takip etmek- te", fakat malesef "nevi şahsına mün- hasır neticeler" karşısında kalmak- tadır Kredi talebimizin reddi sebeplerin- den biri de şüphesiz inandırıcı izahat verememiş olmamızdır. Gerçi biz bu- nu yapmış olsa idik de 300 milyon a- labileceğimizi zannedemiyorduk. Hal- buki bu izahatı vermeye muvaffak da olamadık. Kredi talebinde bulunan bir devletin: alacağı dövizi hangi sa- halara yatıracağını, neticede ne gibi faydalar temin edeceğini ve alman kredinin faizleri ile birlikte nasıl ö- deneceğini karşı tarafa kandırıcı bir dille anlatması, onu ikna etmesi lâ- zımdır. Böyle bir işin mücerret sözle yapılamıyacağı açıktır. Bu iş için i- yi hazırlanmış projelere ince hesap- Kasım Gülek Ceketsiz politikacı lara ihtiyaç duyulacağı aşikârdır. İs- tatistik imkânlarımızın henüz mah- dut olduğu bilinen bir şeydir. Ancak bir duruma gelip kalındığında "biz- de istatistik yoktur, devlet adamla- rının içlerini kolaylaştırmaya yaraya- cak ilmi etüdleri yapacak eleman yoktur veya azdır" demek işin me- suliyetini bir dereceye kadar başka- larının üzerine atmak için kolay ve fakat doğru olmayan hatalı bir yol- dur. İmkânlarımızın azlığını görme- mezlikten gelemeyiz. Ama bu biç bir şey yapılamadıgını yapılamıyacagı— 1 kabul için makbul ve maku sebep değildir. Bir takım aziller hatırlıyoruz. Biz- zat Başbakanın bazı sözlerini unuta— oruz. Misal istenirse: geçen Ey- lulde bahsettikleri "mukaddes ıhtı— yatsızlık" ve bundan da acısı Meclis- te söylediği "dört profesör mü, yok- " sa muhterem heyetiniz mi? — Elbet de ki sizler bu memleketin dertlerini onlardan daha iyi bileceksiniz" söz- lerinin hatırlardan ve gönüllerden a- cı izlerinin silinmediğini hatırlatabi- liriz. İktidarın iyisi, ihtisasa kıymet verenidir. Dört profesör, kendi saha- larında bir muhterem heyete elbette ki tercih olunmalıdır. Muhalefetin Bu —kadar hayati bir meseleye dair muhalefetin fikirlerini — söylemesi gayet tabiidir. Bu onun vazifesidir. Zira her muhalefet yarının iktidar namzedidir. Fikirleri iktidarınkiler kadar önemli tutulmak icap eder. Muhalefetin bu meseleye dair fikir- lerini gereği kadar ciddi, teemmül e- seri ve inandırıcı bulmadığımızı sak- liyamıyoruz. Bunlar bir takım çok söylenmekten- bellenmiş, bazılar mes- netleri gösterilmiyen iddialar, bir kıs- mı bize göre tuhaf ve ancak pek azı uzerınde hakikaten düşünülmiye de- ğer benimsenmeleri mümkün fi- kırlerden ibaret. Muhalefet diyor ki; kredı Düşündükleri 1 — Plânsız, programsız almamıza ımkan yoktu herkesin üzerinde anlaştıgı bir f'ıkır olduğunu söyledik. Muhalefet daha fazlasını söylemiyor veya söyleyemi- yor. Halbuki söylemesi lâzım. Kendi- si plân ve programdan ne anlıyor, ne düşünüyor? Bunları vazifesi... — Amerikaya küsemeyiz. bahati kendimizde aramalıyız. Fikre tamamiyle iştirak ediyoruz. Se- beplerini açıklamış bulunuyoruz. S — İktisadi meselelerimiz ve güçlüklerimiz partiler üstü telâkki e- dilmeli böylece ele alınmalıdır. — Bi- ze tuhaf gelen fikir bu. Biz kalkınma hareketine girişirken uyulacak pren-. siplerin, takip olunacak metodların farklı oluşunun siyasi partilere vü- cut veren başlıca sebeplerden oldu- ğunu zannediyoruz. Kalkınma hare- ketinin ilerki safhalarında, takip e- dilen politikalar neticesinde, ortaya çıkan güçlüklerin hailinde dahi ayrı ayrı partilerce takip edilecek politi- kaların farklı olacağı muhakkakken veya böyle olması lâzım gelirken ay- ni prensıplerı ve usulleri benimseme- yi bir siyasi parti mahiyeti ile telif edemiyoruz. Biz bir orman dâvasının, bir dini politikaya âlet etmeme dâva- sının, adli teminat, üniversite muhta- riyeti gibi temel Varlık meselelerinin partiler üstü davalar olarak tutulma- sını anlarız. Fakat iktisadi meselele- rin, demokrasilerde bu şekilde anla- şılmaları mantığına maalesef vara- miyoruz açıklamak Ka- — Ciddi tedbırler almak zamanı meselâ ne gi- zaltılsın, yatırımlar yavaşlatılsın mı ? Ve ir çok meseleler... İktidar- dan olduğu gibi memleket muhalefet- ten de vuzuh bekliyor. Bilgi ve vu- kuf istiyor. Ayni şeyleri dinlemekten millete usanç geldiği artık anlaşılma- AKİS, 25 HAZİRAN 1955