YURTTA OLUP BİTENLER na çektiği bir telgrafta işlerinin çok- luğundan bahsediyor, vazifesi başın- dan ayrılamıyacağını bildiriyor ve özür diliyordu. Lübnan Başbakanı Sami el Sulh ise cevabını, rumda olan bir başbakan mutlaka başkenttedir" diye Ankaraya yollu- yordu. Telgraf Ankaradan Floryaya gönderiliyor, ama radyola rda "Ad- nan Menderes - Ankara" adresiyle o- kunuyordu. Şimdi ne yapacaktık? Demokrat Partinin, bir yol ağzında bulunduğu anlaşılıyordu. İşte bu sırada bazı çevrelerden "kemerimizi sıkalım" se- sı yükseldi. Mademki Amerika bizi anlamıyordu , © halde kendi başı- mızın çaresine bakmalıydık. Türk milleti fedakârdı, Türk milleti mah- rumiyete katlanabıhrdı İstanbulda başbakanın yaptığı temaslarda bu nokta uzerınde duruldu. "Kemerimizi sıkalım" — parolasının taraftarları Menderes hükümetinin ekonomik po- litika bakımından doğru yolda olduğu tezini savunuyorlardı. Bütün kaba- hat yardımı yapmayan Amerıkaday— Şımdı Türk milleti aynı yolda A- merıkasız ilerlemeli ve — "hayalleri- mizdeki mamur, müreffeh Türkiye" yi kurmalıydı Fakat bu tez üzerine bizzat Adnan Menderesin fazla dur- madığı anlaşılıyordu. Dış yardımsız bir kalkınma gerçekleştirmek imkân sızdı. Kemerinizi istediğiniz kadar sıkınız, hattâ son deliğine getiriniz: muvaffak olamazsınız. İngilizler ke- merlerini sıkarak kalkınmışlardır a- ma bu sırada Amerika kendilerine üç buçuk milyar dolarlık yardım yap- mıştır. Halbuki aynı yardımın bize yapılması için Amerikalılar 1ngılızle— rin yaptığını yapmamızı istiyorlardı: plân ve program! Plân ve program demek, plânsız ve programsız başla- nılmış bir takım işlerin durdurulması, kemali bir Çimento torbası olan te- mel atma törenlerine son- verilmesi, şimdi yapıldığı gibi "biz temeli ata- lım da kredisi sonra gelir" demeyip, ancak kredisi bulunan temellerin a- tılması mânasını taşıyacaktı. Halbu- ki Adnan Menderes hükümetinin eko- nomik politikası "'islim sonradan gel- sin" politikası olmuştu. Bu politika- nın şampiyonu olan Fatin Rüştü Zor- lu, biz. ne yaparsak yapalım Ameri- kanın yardım edeceği ve bizi müş- küllerden kurtaracagı kanaatindeydi. Dünyanın durumu bunu icap ettiri- yordu. Fatin Rüştü Zorlu, hattâ müş- külâta girmemizin memleketimiz için hayırlı olduğu yolunda iktisat kitap- larında bulunmayan bir fikre sahipti. Talih, Amerikadan bizzat onu boş dondurmuştu Demokrat Parti liderlerinin "ik- tısadı sahada İstiklâl Harbini verece- ğiz' tarzındaki parlak nutukları ise realiteyle ve en basit ekonomi nos- yonuyla alâkası bulunmayan edebi- yattan ibaretti. Menderes hükümetinden — şikâyet Bu — sırada, memleketin muhtelif koşel erinden beş senedir ilk defa olarak "Demokrat Parti hükümetini Menderes - Riley Alışveriş miskalle Menderesten başkası kurmalıdır" se- -i yükseliyordu. AKİS bundan iki hafta evvel Muhalefet partilerinin politikalarının ne olacağı hakkındaki haberlerı verirken hücumların artık Menderesin hükümetine tevcih oluna- cağını bildirmişti. O yandan bu yana geçen 15 gün bu haberımızın doğrulu- ğunu ispat etmiştir. CH nin Ge- nel Sekreteri Kasım Gül ek Istanbulda ekonomik vaziyetin girdiği çıkm, dan bahsederken gayet edepli bır tarzda "Acaba demokrasılerde hükü- met ne zaman istifa eder?" diye -or- muş, partinin Ankarada pazar günü yaptığı toplantıda Menderes hükü- metinin çekılmesı gerektiği ifade o- lunmuş, aynı .M. numa- ralı hatibi Osman Bolukbaşı Bursada kendisine has üslüpla bu lüzuma işa- ret etmiştir. Demokrat Parti muha- lefetin 1947 yılında oklarını Recep Pekere çevirmesi gibi, şimdi de bun- lar Adnan Menderese tevcih olunu- yordu. DP. Genel Başkanı muhalefe- tin son aylar içinde kendisine açmış olduğu geniş krediyi çarçur etmişti. Beş sene müddetle işlerin iyi gitme- mesinden "etraf” 1 mesul tutan de- mokrat ve tarafsızlar da Menderesin bütün iyi niyetli ikazlara karşı "et- raf" 1 yanından — uzaklaştırmadığını gördüklerinden ümidlerini kaybetmiş- lerdi. Madem ki "etraf" yalnız git- miyordu - ve memleketin iyiliği için gitmesi lâzımdı - o halde Menderesle beraber gitmeli, D.P. kabinesini baş- ka biri 'kurmalıydı. Beş seneden beri ilk defa yükselen bu ses, gittikçe kuvvet buluyordu. Adnan Menderese, kendisini en çok seven dostları bazı kimselerin mev- cudiyetinin hayırlı olmadığını hatır- lattıklarında "Kelle istiyorlar, sizden korktukları için size dil uzatamıyor- lar, ama asıl hedef sizsiniz" diye fer- yatlar yükselmiş, telkinler yapılmış- . Halbuki Adnan Menderesten - ve- ya her hangi bir kimseden - korkmak için namuslu insanların bir mecburi- yetleri yoktu. Kanaatlerini söylüyor- lardı. Nitekim o kanaatte olanlar Menderesin partisi içindeki mutedil- lerle değil sertlik taraftarlariyle iş- birliği yapması karşısında işte, okla- rım Genel Başkana çevirmekten çe- kinmiyorlar, üzüle üzüle de olsa bu- na mecbur bulunduklarından sesleri- ni yükseltiyorlardı. Onlar ellerinden geleni yapmışlardı. Fakat Demokra- si ideali, elbette ki Adnan Menderesin şahsından daha kıymetliydi. Ta D. P. nin Faka böyle bir kararı almaya se- lâhiyetli tek teşkilât, elbette ki Demokrat Partiydi. Millet, 1958 e ka- dar memleketi bu partinin idare et- mesini istemişti, bu parti idare ede- cekti. Partinin hükümetini kimin kuracağı da elbette ki partililerin bi- leceği işti. Adnan Menderes şu son bir yıl içinde kuvvetinden pek çok şey kaybetmesine rağmen "tabii li- der" vaziyetinden çıkmamıştı. Gerçi Menderesin idaresinden memnun ol- mayanlar zümresi de gittikçe kuvvet- leniyordu. Parti içinde gidişe karşı sesini yükseltmiş bulunanların başı bilinen Fethi Çelikbaşa yurdun hemen her tarafındaki demokratlardan teşcı mektupları haberleri geliyor, ken sinin arkasında olunduğu bıldırılıyor— du. Ege teşkilâtından, başka bir par- ti kurarsa peşinden gıdılecegı âdeta resmen açıklanmıştı. "11 ler” müca- delelerini, birer hakiki Demokrat o- larak parti içinde yapmayı tercih e- içinde? AKİS, 25 HAZİRAN 1955