RADYO Ankara Hakikat söylendi Hadise — radyoevinin Türk Musikisi üstadlarından ve öğretmenlerin- den Fahri Kopuz'un bir gazeteye ver- diği beyanatın bir cümlesinden çıktı. Fahri Kopuz senelerdir Tradyoevinde bulunuyor, çalışıyor ve radyoevine yeni elemanlar kazandırmakta em- salleri arasında müstesna bir mevki işgal ediyordu Son günlerde gazetelerin radyo sayfaları bir yığın röportaj, bir yı- ğın saçma söz ile dolu idi; yaz mevsi- mine girilmiş, havadis kıtlıgı hare— ket eksikliği başlamıştı. Fahri K puzun verdiği beyanatın birden alev— lenmesi, şiddetlenmesi ve radyoevini bir hafta işgal eden bir mesele hali- ne gelmesının sebeplerinden başlıca- lan da bun Fahri Kopuş bir gazetenin muha- biri ile yaptıgı roportajda şöyle bir cümle kullanm "— Artık radyoda ciddi musiki, yerini caz müziği ve pıyasa maskara- lıklarına bırakmıştır. Ertesi günü diğer bir Ankara ga- zetesinde Uuzun bir yazı neşredildi. Tazı heyeti umumiyesiyle Fahri Ko- puz'un aleyhindeydi. Gazete, şiddetli bir lisanla Fahri Kopuz'a hücum e- diyor, radyo mesullerinin beyanatla- rını neşrediyor ve sualler tevcih edi- yordu. Radyo müdürü hadisenin ilk anda şaşırtıcı darbesi ile karşı karşı- ya kalmıştı. Gazeteye bir şeyler söy- lemek icap ettıgıne kani olduğu için bir beyanat verdi, "radyo içinde böy- le hareket edilmemesi Jlâzım geldi- ği" nden dem vurdu ve ilâve etti: " Kopuz'a — sormuşlar, boyle bir beyanda bulunmadım de- miş. Radyo içinde caz ve piyasa mas- karalıkları ne demektir? Tabııdır ki, böyle sözlere cevaz verilemez.. Radyo müdürü - müdür de değil, vekili - ıdaresı altında bulunan ve be- yanat verip türlü tefsirlere yol açan bir zatı makamına çağırıp hakikati sormamıştı ve Fahri Kopuz'un "bir arkadaşına söyledikleri" ni mesnet ittihaz ederek bir gazeteye hâdiseyi izah etmeğe çalışmıştı. Program müdürü Naci Serez ise, gazeteyi bile okumamıştı; gazete muhabirinin verilen beyanatın mahi- yeti hakkında fikrini sorması üzerine gazeteyi aldırdı ve okudu ok kız- 1, caz musikisinin bugün dünya mu- sikisindeki ehemmıyeth yerinden bah- setti, hattâ Rusya'nın bile cazı ka- bul etmek sorunda kaldığım ileriye sürdü. Fahri Kopuz'un beyanatını "çirkin" buldu, işin içinden çıktı. Bütün bunlar radyoevinin mesul şahsiyetlerinin ağzından — çıkıyordu. Bu şahsiyetler beyanatın neşredıldıgı gün, okudukları dakikada meseleyi tahkik ve tesbit etmeden Fahri Ko- puz'u mahküm ediyorlar ve etrafın- AKİS, 26 HAZİRAN 1955 dakilere Kopuz hakkında sert tedbir- lerin alınacağından bahsediyorlardı. Bır tek cümlede "bugünkü radyoda e piyasa maskaralıkları" ndan bahsedılmesı herkesi ayağa kaldır- mağa yetiyordu. Bir haber çıkarıldı, Fahri Kopuz un işine bu beyanat dolayısiyle son verildi denildi, tahakkuk etmedi. Za- fer gazetesı bir kaç gün sonra Fahri Kopuz'un methiyesini yapmağa baş- ladı. Demek ki üst makam hâdiseyi ele almış, Fahri Kopuz'u sevdiği i- çin, tuttuğu için veya yeni bir mü- dürün durumu kurtarmak için hâdi- senin Örtbas edilmesini uygun bul- muştu. Esasen radyo öteden beri hâ- diselerin örtbas edildiği bir müesse se olarak şöhret bulmuştu. Tekzip Müdür — İskender Ege, hâdiseyi ka- patmak için Fahri Kopuz'u çağır- dı ve bir tavzih ile meseleyi bitirme- sini, böyle bir söz söylemediğini ga- zetelere bildirmesini istedi. Hattâ Na- ci Serez bile meseleyi büyümüş, ge- lişmiş bir hadise olmaktan çıkartmak yoevinde bir hafta devam eden gü- rültülü, hâdise sona ermiş, kapanmış addettirilmek istenildi. Fahri Kopuz'un söylediklerinde büyük bir hakikat payı vardı ve her saman radyoevi içinde söylediği bu fikirlerini bir gazeteciye söylemekle, meselenin üzerine bir kere de efkârı umumiye önünde parmak basmıştı. Gürültü sona erince yavaş yavaş hakikatin ışığı ortaya çıkmağa baş- ladı. Herkes, bilhassa radyoevinin mesullerinden bazıları - hepsi düşü- nemez - söylenen sözleri ve gösteri- len tepkileri tetkike başlamıştı. Tu- tulan hal tarzı hakikatleri örtemez ve kapayamazdı. akikaten radyo son zamanlarda bir başıboşluk içinde bulunuyordu ve programlar gelişi güzel hazırlanıyor- du. Programlar, program yapılmak için değil muayyen saatleri doldur- mak için tertipleniyor, programlarda Türk — musikisi ile Batı musikisinin birbiri ile çatışmasına meydan ver- memek suretiyle iki kısım arasında- ki tefrikin rahatça yapıldığı iddia o- lunuyordu. Alaturka musikinin men arkasından, batı musikisi koy- mak ile dinleyiciyi her bakımdan tatmin yettıklerını zannedenler pek bol görünüyorı Büyük 1ddıalar suya — düşmüştü. Çünkü, bir zamanlar günün muhte- lif saatlerine, iş saatine, istirahat saatine göre radyo programı tesbit etmek ve musikiyi ayarlamak iddia- ları belirmişti. Hattâ Naci Serez bu iddiayı tahakkuk ettirmek için bazı faaliyetlere de girişmişti. Fakat son- radan bütün bunlar bırakıldı, üzerin- de durulmadı Saat 19 ile 22 arasında dinleyicinin dinlenmesi için bazı ter- tipler yapıldı, bazı yeni programlar ile radyoya eğlence havası verilmek istenirken sonradan rota değişti. Sa- at 20 den sonra kilise dualarını andı- ran ve yapılan ankette hiç bir müs- bet rey almayan ağır Türk musikisi - adı tarihi - radyoya konulmağa başlanıldı. Sebep neydi? Niçin bu şe- kil hareket edilmeğe başlanılmıştı? Çünkü, evvelce de işaret — ettiğimiz gibi, radyoevindeki "eskiler" ve "ye- niler” arasındakı mücadele son Za- manlarda "eskiler" in galebesi ile ne- ticelenmiş, Ruşen Kam'lar, Suphi Zi- ya Özbekkan'lar program — üzerinde istedikleri gibi müessir olmağa baş- lamışlardı. Bir yandan ağır Türk mu- sikisinin mümessilleri kendilerini his- settiriyorlar, diğer yandan da Türk musikisinin bugünkü şekli diye, pi- yasa şarkıları her gün dinleyiciye Program müdürü Naci Serez Garba dönecekti..