rihi zaruret, kendisinin cemiyet içindeki müstakil mevcudiyetini her dakika biraz daha tahdit etmekte, ve objektif bir zaruret, cemiyeti ve cemiyetle beraber kendisini her an meçhul bir akı- bete doğru sürüklemektedir. Fiülhakika harpöncesi münevveri bu derin kanuniycti idrak bah- sında çok kuvvetli değildi. Çünkü o zaman bu müneyyerin ce- miyet içinde ancak teknik ve ameli bir rolü vardı. Fakat şu veya bu münevveri değil, umumiyetle münevverliğin bir içtimai züm- re olarak vücudunu tahdit eden ve cemiyetin teknik terakkisin- den gelen bu içlimai istihalenin dehşeti hava içinde sâari idi ve mütefekkir bir münevyverin, havada yüzen bu dehşeti bir gün bir fikri sistem teklinde aksettireceği tabili idi. Bu sistemin bir «ilmi idrak»i inkâr etmesi bir zarureti evveliye olacaktı. Çünkü tarihi zaruretin ifadesi olan bir kanuniyetin id- raki, muasır münevverin kendi taliini hir aynada seyretmek gi- bi bir şey oluyor. Fakat bununla beraber o, kendi yolunda sabit- kadem kalmak için teleskopu inkâr eden astrolog vaziyetinde de kalmak istemez. Binaenaleyh olanı inkar etmek değil, vazi- yeti tebriye etmek lâzımdır. Bunun için de kendi ruhi baletine, karkusuna, imansızlığına ve bedbinliğinec öyle bir edâ, öyle me- todalojik bir prensiplik vermek lâzımdır ki, bu esaslar, tarihi zaruretin seyrinden katiyeti ve doğruluğu asgari hadde indir- sin! Buna varmak için de basit bir yol vardır: evvelâ zekâyı tenkit etmek lâzım. Zihin kanuniyetlerin idraki için kullanılıyor değil mi, o halde zihnin bunun için emiri bir âlet olmadışını iz- pat etmeli. Sonra hem kendi, hem de başkalarını inandırmak lâzımdır ki, istikbali düşünmekten bir #şey çıkmaz. Çünkü nasıl olsa onu göremezsin, çünkü istikbali evvelden müşahede kabil değildir. Bunun ise felsefe ile ifadesi sşudur: Hâdisatın kanuni- yati, nazari idrak için kabili idrak degğildir! Bergson'un da yaptığı bundan başka bir şey midir ki? Siz Bergson'a filozofların kahramanı dersiniz. Halbuki onun kadar sihirbaz bir filozof zor bulunur. Bergson'da hakikat, âde- ta bir sigara dumanının hare dalgalanışı gibi cazip, fakat gayri kabili ihata ve bunun arkasında ise se'niyet, eski bir kale burcu kadar soluk, sabit fakat hakikat olarak kalır, O, hpkı bir sihir- baz gibi, cemiyet meydanının yol başlarından birini tutmus, elin- p