Fakat biz, sesimizi duyurmalıyız, derken, daha başka şeyleri de anlıyoruz. Bir kere, bir İnkılâp Kitaphansi istiyoruz. 1933 sene- sinin sonuna kadar, Türk inkılâbı hakkında hic ölmazsa 100 eser yazılmalıdır. Bunların bir kısmı içel bir kısmı da dışeller için olmalıdır, Dış- eiler için olan kitaplar, bir kaç dile çevrilmeli, basılmalı ve da- gililmalıdır. Hürriyeti için Şanghay'da dövüşen Çin'liler, Türk inkılâbımın sesini, bir er selâmı gibi işilmelidir. Orta ÂAvrupa'- daki Macar kardeşimiz ise, kitabı okuduktan sonra: «Bu sefer Türk akını, fikir kolları ile ilerliyor. Yağma yok, bu sefer onu hımçla değil, gene Mohacç'ta, bağrıma basmak için karşılarım» demelidir. Ve Balkan'lar, fikir hegemonyamızın en yakın inti- şar sahasını vermelidir. «Türk bu sefer, hürriyetin yolunu öğ- retiyor» demelidir. Bundan başka, Ankara radyosu, sandukaları ile beraber ayağa kalkımış hicazkârı-kürdi gurultular ve bunaltı veren cazband konservaları değil, Ankara'nın inkılâpçı sesini işittirmelidir. Öyle ki, bu sesi duyacak olan bir Emil Ludwig, hayretinden tak- la attıktan sonra soluğu tekrar Ankara'da almalı ve bir iki mü- lakat almak için, dört hafta antişambr yapmalıdır. Biz, inkılâpların en erkeğini yapmış bir milletiz. Sesimizi yük- seltmek ve duyurmak sırası gelmistir. Çünkü artık cihan: & 6 büyük hareketler yapan ve büyük» «hareketler namına konuşan milletleri» adinliyor.»