bat eker. Bazı yerlerde iki hububat arasına nadiren bir çapa ne- batı zereder. Maamafih bu usul de toprağın verim kabiliyeti ile tahdit edilmiştir. Taoprak senelerden sonra yorulunca yine din- lendirmiye bırakılır. Üzerinde hayvanlar otlamıya başlar. Şehir, kasaba gibi merkezlerde nüfusun nispeten fazlalığı, topraktan bir parça daha fazla istifade edilmesini zaruri kılmıştır. Maama- fih bu nevi tarlalarda da gübre meçhuldür. Müstahsilin üzerind çalıştığı toprağı ve kullandığı isihsal vası- talarını, içtimai - istihsal münasebetleri yani fertlerin mülkiye- ti bakımından mütalca edersek görürüz ki istihsal vasıtaları ile toprak, istihasale doğrudan doğruya iştirale eden müstahsillerin değil, mahdut bir zümrenin mülkiyeti altındadır. Bu zümre, aşi- ret ruisleri, beyler, ağalardan mürekkeptir. <«İptida kavvet ile etrafındakilere tahakküm eden reis, yaşanılan muhitteki arazi- yi hemen kâmilen kendi uhtesine geçirmiştir. Ahraba ve taallü- katına işletir. Aşiret efradından araziye muhtaç olanlar, ziraat- le geçinmek istiyenler, ya aşiret muhitinden wzaklaşmıya yahut arazisinden bir miktarınt isticar için reise müracaata mecbur ol- müuşlardır» (*). «Arazinin ekilebilecek kısımları hemen umumi- yetle boylerin, ağaların yani aşiret reislerinin eline geçmiş ol- duğu için halk ekseriyetle ne bir eve ne bir parça toprağa malik- tir. Ağanın, beyin, aşiret reisinin, mezraa denilen arazisinde bi- rer v tarzında yaptırmış olduğu kulübeye, maraba namile sığı- nir... Bütün mülkü, altına serdiği bir çal kırık bir desti, bir kaç odun parçasıdır |*). Görülüyor ki Ffertler arasında teessüs eden içtimai münasebetler mülkiyet münasebetleri seklini al- mışlir. Bu münasebetlerin bu şekilde tecasüssünün tarihi sebep- leri cebir ve tahakkümden gelir. Cebir ve tahakkümün menşei de fetihtir. Vaktile buralarını fethetmiş olan aşiretlerin, küçük küçük hükümetçikler kurmuş olduklarını «Türkiye'de derebey- lik rejimin hakkında yazdığımız makalelerde göstermiştik. Ce- bir ve tahakkümle toprak üzerinde bu nevi mülkiyet münase- betleri teessüs edince, bu münaschetleri teyit eden kaideler ve nizamlar da kendiliğinden kurulmuştur. Müstahsil, toprak sa- hibine karsı bir takım mükellefiyetlerle bağlanmış ve bir takım (*? Erzinean. Ali Komali. S. 197. 1932 (*) Keza. 8. 215. 28