lerin cari bulunduğunu müdafaa etmek suretile, bütün mater- yalist mekteplerde tezahürünü bulan ve Kadro'nun ise bütün te- lâkkilerine esas olan «tarihi zaruretciliği» reddetmiş ve idrakle- rimizin şe'niyete uygun olanlarını da zihin ve tecrübe haricinde tekevvün eden ruhi hadseler, daha dağrusu metafizik sahasına almakla, bütün cemiyet hareketlerinin ve bu meyanda «inkılâp» ların kanuniyetlerini isabetsizlikler sahasına atmıştır. Bi- naenaleyh Kadro'ya bir fikri müttekü gibi Lavsiye ettiğiniz Bergson zihniyelile bizim, hem ideolojik esaslarımız, hem ima- nımızın mahiyeli arasında, daha esasından bir keyfiyet ayrılığı ve bir bağdaşamamazlık vardır. İş bu mikyasta alınımca dava, derhal, ilmimizin, cemiyet ve tek- nik şartlarının bizi isalettiği zaruretlerin ge'niyete uygun olup olmadığı, bu suretle de cemiyet, inkılâp ve cemiyetin yeniden tanzimi hakkındaki ideolojik esaslarımızın bir mana ifade edip etmediği ve bu esasların bir imâna esas teşkil edip edemiyece- ği şeklini iktisap eder ki, işte bu şekilde, Türk inkılâbmm tarihi zaruretini ve bunun şümulünü ve orijinalitesini müdafaa eden Kadro ile sizin inkılâp nesline yaptığınız tavsiye araşında tam bir tezat açılır. Bu noktayı biraz daha tavzih edelim: Bergson'un ilk vaafı, ilmi kabul etmek, fakat ilmin nazari kud- retine inanmamaklır. Bu şu demektir ki, eşyanın ve binaenalayh cemiyet harckellerinin kanuniyeti zihin için kabili idrak değil- dir. Şu halde ilk hücum, bir idrak vasıtazı olan zihne tevcih et- melidir. Ancak zihnin kabiliyetsizliğine inanıldıktan sonradır ki, insan -hâdisatı takip ederse de- onun kanuniyetini tetebbua artık ihtiyaç duymaz! Fakat burada bir tezat meydan alıyor. Zihin, bir taraftan dai- mi kesiflerile tabintın sırrını -yani kanuniyetlerini- idrak yolun- da hiç durmadan ilerlerken, diğer taraftan ilmin ve zihnin ha- kikalı idrakte, yani hulduzu kanuniyetlerin nazari izahını -na- zari sentezlerini- yapmaklaki aczini ispat etmek ve bu suretle de materyalist mekteplerin tekâmül illiyetlerini ve inkişaf diyalek- tiğini çürütmek lâzim geliyor. Bergson'un bu noktadaki hareket tarzı o kadar mürekkep değildir: O demek ister ki, insanın ilmi ve zihni, esas itibarile «amele- » 45