Çünkü ihracatımız ekseriyet üzere ziraat mahsullerine ve it halâtımız ise ekseriyet üzere sanayi mamullerine inhisar ettiği için bu iki emtia zümresi arasındaki fiyal makası daima aleyhimize işleyecektir. Elimizde bir ikinci imkân var ki o da memleketimizde ham- maddeleri ve piyasası bulunan sanayi şubelerinin bir nizam dahilinde teessüsünü temin ederek ithalât kanalile harice akan kıymetleri milli sermaye terakümü için bir menba olarak kullanmaktır, Bu iytibarla milli sanayi dâvâsı, Türk iktisadiyatmın yabancı iklisatlar hesabına işlemekten, Türkiyenin hariç pazarların haraçgüzarı olmaktan kurtulması, kısaca iktisadi istklâlimizin tamamlarması davasıdır. Memlekerimizde bir sanayileşme hareketi başladı. Teşviki sanayi, gümrük himayesi ve son zamanlarda kontenjan si- yaseti bu hareketi besliyen tedbirlerdir. Yalnız şunu açıkça itiraf edelim ki, bizim sanayi siyasetimiz bütün bu himayeci ve koruyucu idari tedbirlere rağmen, te- mamen İiberaldir. Devletin rolü, teşviki sanayi kanunile, gümrük duvarlarile ve son zamanlarda ithalât tahdidatile ferdin teşebbüsünü azami himayeye matuftur. Memleketimizde ananecsi olan yetişkin bir sanayici zümresi olsaydı, belki bu tedbirlerle iktifa olunabilirdi. Fakat sana- yilmiz gibi, sanayicimiz de yenidir, tecrübesizdir, görgüsüz- dür. Modern sanayiin, modern tekniğin icabettirdiği evsafa malik değildir. Bu itibarla bizde sanayii himaye siyaseti ek- seriyet üzere geriliğin ve rekabet kabiliyetinden mahrumiyetin himayesi şeklinde tecelli ediyor. Hiç şüphesiz ki, gaye bu de- gildir. Memleketimizde teessösünü isiediğimiz sanayi ileri teknikli, rekabet kabiliyetli bir sanayidir. Bu gayenin tahak- kuku için her şeyden önce devletin sanayi siyasetini telâkki tarzında bir tahavvülün vücudü elzemdir. Bu tahavvülün ilk emarelerine son zamanlarda şahit oluyoruz. Teşviki sanayi kanununun tadili, sanayi ofisi ihdası, sanayi planı tespiti gibi teşebbüsler yeni bir istikametin müjdecileridir. Fakat bütün bunlarda eksik olan şey, ferdi teşebbüsü de milli iktisadın bir parçası olarak gören zihniyettir. 16