dikten sonra platformun üstüne tir- mandı ve soğukkanlı bir tavırla kutu- yu yere attı. Sonuçta, rampanın ama- cına ulaşmakta kullanılabilecek bir araç olduğunu “farketmişti””'. Titrek yavaştı -bloğu ve rampayı ta- nımlamak için bir saat kadar vakit harcıyordu. Dünyası tümüyle büyük, düzgün kutular ve temiz, düzgün du- varlardan oluşuyordu; bunun dışında- ki hiçbir şeyi “aklı almıyor”'du. Nes- neleri bir ölçüde başarıyla idare ede- bilen mekanik kollar taşıyan birçok robotun aksine Titrek yalnızca oradan oraya hareket edebiliyordu. Yine de bir anlamda “görebiliyor”, bir anlam- da “düşünebiliyor''du. Endüstri ro- botlarının çoğu her ikiside yapamaz- ar. Bunu yapmaları gerekmez de, Fab- tikadaki işler eşyaları kaldırmak, ta- şımak ve yere indirmekten ibarettir. Bu türden hemen hemen her iş robot- lar tarafından yapılabilir; ancak bir- çok durumda insan emeği daha ucuz- dur. İnsanların bu avantajdan yarar- lanmaya daha ne kadar devam ede- ceklerini bilemeyiz. Ancak bu avan- taj ortadan kalktığında en çok kimin etkileneceğini bilebiliyoruz -bazı du- rumlarda etkilenecek olan Titrek gi- bi robotların geliştirilmiş modelleri. Toplumumuzdaki kaynakçılar; boya- cılar; makinistler ve alet yapımcıları; makine operatörleri; ustabaşılar ve en- düstriyel montaj hattında yer alanlar -kısacası endüstriyel işçi sınıfının çoğu- çok uzak olmayan bir gelecek- te yolun sonuna gelmiş olacaklar. Eğer bu dönüşümün yerlerinden etti- Bi kadın ve erkeklere otomatik olarak yeni işler yaratacağını varsayarsak, s0- nuçta elimizde giderek artarı bir ko- mpüter programcıları yığını değil, muhtemelen oldukça genişlemiş bir alt sınıf kalacak. Buhar makinesi, dolap beygiri ve dokuma tezgahının aksine robatlar, yaratılmalarından çok önce tasarlan- mişlardı. Bununla birlikte geçmişteki yazar ve mucitlerin kafasında bulu- nan; bugün ““kendi kendine hareket eden makine”', otomaton adını vere- ceğimiz bir şeydi. Örneğin, Pierre Jaguet-Droz'un “*mekanik yazıcısı” (1774), R2D2'nin Yıldız Savaşları'nda ilk ortaya çıkışından beri kamuöyu- nu ilgilendirmiş olan insansıların bir müjdecisi sayılabilir. İşte Karel Ca- pek'in 1920'de R.U.R. adlı öyünun- da Çekçe robota (iş) kelimesiyle ad- landırdığı şey de, bu tüt otomatondu. 12 Rabatların geleneksel olarak tasar- lanmış bu otomatonlardan farklı bir şey olmaları gerektiğine karar veren ilk kişi, Joseph Engelberger'di. Daha sonra Joseph Engelberger 1956'da bir partide, mekanik bir kolu kontrol et- mek için bilgisayar bileşenlerinden ya- rarlanmayı ilk akleden kişi olan mü- hendis George Devol'la karşılaştı. En- gelberger'e göre Devol ““Elini kolunu çok sallayarak konuşuyordu ve “Bili- yor musun, fabrikalardaki insanların Yo 50'sinin yalnızca birtakım şeyleri oradan oraya alıp koyduğunu farket- memiz lazım' dedi.” Bu nedenle “programlaran eşya taşıma aleti” adını verdiği bir şey icad etmişti. En- gelberger Devol'un fikrinden çok et- kilendi ve işverenlerini bunu denemeye ikna etti. Ancak alete başka bir isim vermeyi düşünüyordu. “İsmi robot olmalı” dedi Engelberger, "“ve olacak da. Ben bir robot yapıyordum ve al- lah kahretsin bu bir robot olmadıkça hiç keyifli olmayacak.” 1956 yazında, yapay zekâ üzerinde çalışan ilk uzmanlardan olan Minsky dahil 10 araştırmacı Dartmouth Ko- leji'nde düşünen makinelerin gelece- &i hakkında spekülasyon yapmak üze- re bir araya geldiler. Diğer şeylerin ya- nı sıra, tek bir kuşak sonra insanlığın arık çalışmak zorunda olmayacağı sonucuna vardılar. Kısa bir süre son- ra Engelberger kendi şirketini kurdu ve yönetici olarak başına geçti. O za- manlar Unimation A.Ş. olarak adlan- dırılan şirket 1975'e kadar kara geç- medi. 1961'de Unimation ilk ticari robot- larını, ünlü “Unimates”'i piyasaya çı- karit. Bunlar bilgisayarın belleğine yüklenen komutları yürüten mekanik kollardı(i); operatör programları de- ğiştirerek komutları koyallıkla değiş- tirebiliyordu. Amerika Birleşik Dev- letleri'nde yalnızca böyle “program- lanabilir”” robotlar gerçek rTobot ka- bul edilirler. Japonya'daki çok daha geniş tanıma ise çok daha az gelişkin aygıtlar da dahildir ve bu yüzden ül- ke kendinde dünyadaki bütün rabot- ların toplamından fazla robot bulun- duğunu iddia etme hakkını görmek- tedir. Bu doğru değilse de, Japonya'- nın başı çektiği bir gerçek. Unimation'un ilk ve en büyük müş- terisi General Motors, ilk robatları ka- hıp dökmede, yani sevimsiz bir işlem olan erimiş metali çelik kalıplara dök- me ve kar kızılı otomobil parçasını oradan almada kullandı. Bu teknik bir Commodore yandan seri üretimden çok, görece kü- çük üretim birimleri ya da “takım'- "lar gerektirir; öte yandan da tek tek birimlerin imalatını içerir. Sıradivari- us tarzında teker teker özgün mamül- lerin yapımını gerçekleştiren şirketler robot kullanımını gereksiz görürler çünkü her birim için yeni bir program yazmak gerekmektedir, Seri üretim -tek bir parçanın ya da bir grup par- çanın milyonlarca özdeş kopyasının üretilmesi- ise geleneksel “ağır'' oto- masyonu gerektirir: yalnızca ve yalnız- ca tek bir görev için özel olarak tasa- rımlanmış makineler. Bu tür makine- ler başlangıçta robotlardan daha pa- halıdır; ancak eldeki görevi yaparken daha hızlı ve uygün olduklarından ötürü, daha geniş bir hacme yayıldık- larında gerçek maliyetleri daha düşük- tür. Takımlar halinde üretilen mallar -ki ABD gayri safi milli hasılasına imalatçıların katkısının dörtte üçünü teşkil eder- özellikle robot kullanımı- na uygundur; çünkü düşük hacimleri ağır otomasyonun yüksek başlangıç maliyetlerini gerektirecek düzeyde de- Bildir. İlk yapılan robotlar 40.000 - ile 100.000 dolar arasında değişen mali- yetleriyle oldukça pahalıydılar. Saat- te ortalama 6 dolarlık işletme maliyet- leriyle robotlar insanlardan pek de Ucuza gelmiyorlardı. Yine de yeni ta- kımları idare edecek programlar ko- laylıkla yazılıp, istenildiğinde çağrıla- bildiği için bazen daha ekonomik ola- biliyorlardı. Ayrıca Minsky'ye katkı- da bulunanlardan biri olan T.A.He- enheimer'in belirttiği gibi robotlar “sıkılmıyor, tatile gitmiyor, emekli ol- muyor ve monte ettikleri mamüllerin içinde gazoz şişeleri birakmıyorlar”'dı. “Şikayet etmeden sıcağa, tadyoakti- viteye, zehirli gazlara ya da gürültü- ye razı oluyorlar”'dı. Üstelik iş saat- leri boyünca işi kırmadan, tuvalete git- meden, burunlarını silmeden çalıştık- ları için insanlardan daha verimli olu- yorlardı; dahası birkaç robotu süper- vize etmek için bir tek kişi yetiyordu. Saat başına alınacak verimin çok yük- sek olma ihtimali vardı. Yine de robotlar birçok iş için çok pahalı ve lükstüler. 1950'lerin sonla- rında Ford Motor Company'nin ima- lat şefi del Harder Engelberger'in ro- bot spesifikasyonlarına bir göz atıp şöyle dedi: *“Yarın bunlardan iki bin tanesini kullanabiliriz.” Ama iki bin Unimate ismarlanmadığı gibi, 1964 yı- hna kadar robotlardan ancak otuz ka- !