YURTTA OLUP BİTENLER tidarının Adalet Bakanı Hasan Dinçerdi. Hasan Dinçere göre Te- mel Hak ve Hürriyetleri Koruma kanunu üzerindeki çalışmalara de- vam ediliyordu ve bu kanun "bir an önce" çıkarılacaktı. Çok kimse bunu duyduğunda "Hah! Türkiye- nin bir eksiği buydu.." diye düşün- mekten kendini alamadı. AP "Daha az hürriyet" değil, “daha çok Te- nın hürriyetleri kısmak olduğu fel- sefesine gelmişti ve bir sath-ı mal- lin üzerine yerleşmişti. Refahı sağ- layamayan iktidarların bu âdetini bilenler şu anda Türkiyede başları- nı ibretle sallamaktadırlar. Başbakan Süleyman Demireli, geçen haftanın sonunda birgün İz- mir AP İl Merkezinde karşılayan bazı partililer şöyle bağırdılar: — Demokratın babası, Adale- tin tohumu ve rahmetlinin boşlu- gunu dolduran kimse!." Bunu duyan Demirel, başını bir yana hafifçe yıktı, biraz mahcup, bi- raz müftehir, gülümsedi. Bu ben- zetmeyi kendi partisinin mensupla- rının ağzından işitince memnun oO- lan, itiraz filân etmeyen Başbakan, aynı benzetmeyi Muhalefet yapın- ca, nedense, celâllenmekte, kükre- mekte, şiddetle itiraz etmektedir. Ama bu benzetiş yerindedir ve benzerlik, gün geçtikçe de artmak- tadır. "Rahmetli bir parti"nin, "rah- metli bir icraa-t"ın ve "rahmetli bir başbakan'"ın boşluğu aşikâr şekilde doldurulmaktadır. — Muhterem arkadaşlar! Biz bu kanunla şimdi hakiki hürriye- tin temelini atmaktayız. Bu anarşik nizam içinde, hürriyet demlen, de- mokrasi denilen çok nâdir ve has- sas nebat neşvünema bulamaz, mah- vu nâbut olur, nadan ellerde peri- an olur. Nadan ellerin cesaretini kıracağız! Bu kanunun maksadı bundan ibarettir, arkadaşlar!" Bugünlerde tıpkısını sık sık duy- duğumuz yukarıdaki sözler 6 Hazi- ran 1956 günü Millet Meclisi kür- süsünden. Başbakan Adnan Mende- res tarafından söyleniyordu. Men- deres, 6334 sayılı kanunu tâdil e- den ve basın hürriyetini iyice kısıt- layan meşhur kanunu böyle savunu- yordu. Onbir yıl sonra ise yeni bir Baş- bakan, Süleyman Demirel, Bayram Gazetesine verdiği demeçte kendi kanununu savunmak için şöyle di- yordu: 6 "— Biz, hürriyetler için mücade- le etmiş bir siyasi partinin temsil- cileri olduğumuza göre, kimsenin, hazırladığımız tasarıdan endişesi olmaması gerekir. Gayemizin hürri- yetleri yok etmek değil, anayasa rejimini muhafaza etmek olduğu, tasarının incelenmesi sırasında a- çıkça ortaya çıkacaktır. O zaman, ak koyun kara koyun belli olacak- tır. Hürriyet düzenini ortadan kal- la şekilde oanlamaya imkân “Ne biçim demokrasidir bu?" penirel, bu Kurban bayramında şöyle; konuşmuştur: - Hasan Dinçer Göktürk No: 2 — Bizim demokratik rejimde baskı grupları yoktur. Neresinde bunun, baskı grupu? Hakimiyet ka- yıtsız şartsız milletin değil mi? Hem Anayasada hakimiyet mille- tindir odiyeceksin, hem de baskı grupuyum diye ortaya çıkacaksın... u, demokrasi sahtekârlığıdır. Bu iddiaların sahipleri, kendilerinden başkasını devlet idaresine lâyık gör- medikleri için veya kendilerinden başkasının devlet idaresine taham- mülleri olmadığı için, hasretlerini böylece ortaya vururlar. Adalet AKİS Partisinin Meclis ve Senato grupla- rında mevcut 340 milletvekili ve se- natör, biç bir şekilde diğer herhan- gi bir partinin mensubu olan millet- vekili ve senatörden aşağı değildir. 1961 Anayasası, 27 Mayısçı güçler, baskı grupları, zinde kuvvetler gi- bi hususları ne derpiş etmiştir, ne de milletin iradesi üzerinde SÖZ Sa- hibi kılmıştır.." Bu, bir demokrasi anlayışını or- taya koymaktadır. 1956 yılında ba- sın hürriyetini kısıtlayan kanunu savunurken Menderes de eş bir de- mokrasi anlayışı ortaya koymuştu. Onun söyledikleri de şöyleydi: "— Şimdi bu devreye, hürriyet- sizlik devresi diyorlar. Yârabbi, yâ- resulallah! Hangi hürriyetsizlik? Muhterem arkadaşlarım! 30 kişilik bir heyet, 500 kişilik bir heyetin karşısına çıkıyor, siz neden bizim gibi düşünmüyorsunuz, siz neden bim dilhahımıza göre konuşmu- Yor UnUZ; diyorlar... Demokrasi, de- mokrasi... Ama akıllarına, işlerine geldiği ibi bir demokrasi... İşleri- ne geleni, hepimize, 450 kişiye mut- laka kabul ettirecekler... Kabul etti- remediler mi, bizler antidemokrati- giz, şâyân-ı tel'iniz ve recmedilme- miz lâzımdır. Ne Dm. demokrasi - dir bu? Yağma mı var? Menderes, özlediği demokrasiyi ME kurmağa muvaffak ola- : mdi bu deneme yeniden hortlatılmaktadır. Her şey o kadar birbirine benzemektedir ki... Lâflar, işler, gerekçeler, kullanılan adam- lar... Zaman hesaba katılmazsa, her şey!.. Hürriyet adına cinayet Büyük vaadlerle fakir halk kitlele- rinden oy alınarak işbaşına ge- linmekte, sonra müreffeh zümrele- re hizmet edilmekte, zamlarla, enf- lâsyonlarla fakir kitleler ezilmekte, iktisadi hayat büsbütün mahvedil- mektedir. Seçim yaklaşıp vatanda- şın karşısına yeniden çıkma günü gelip çatınca, iktidar elden gidecek korkusu bacayı sarmakta, muhale- feti, basını, özgür düşünceyi ve ten- kidi susturacak tedbirlere tevessül edilmektedir. Bu 1954'te, 1956'da, 1960'da böyle olmuştur. 1954 seçim- leri öncesinde, Şubat ayında Mecli. se sunulan “Neşir yoluyla veya rad- yo ile işlenecek bazı cürümler" ad- lı kanun görüşülmeğe o başlandığın- da Menderes, Mecliste şunu soru- yordu: "— Niçin bizi top ateşi altında, türlü hücumlara mâruz bırakmış- I Nisan 1967