AKİS Bu oyun da, AP sempatizanı olma- salar bile "sağcı" olarak bilinen profesörlerin Üniversitede hakimi- yetini sağlamaktır! Rektör sağcı o- lacak, dekan sağcı olacak, kürsü sahibi sağcı olacak, ondan sonra da Anayasa düzeninden hayır umula- cak!.. Nitekim, bundan bir ay kadar önce, iki asistanın doçentlik imtiha- nında ilk defa bu oyun, İstanbul Ü- niversitesi Senatosunda meydana çıkmıştır. Senato içinde başrolü oy- nıyan sağa profesörlerin sesleri, çok geçmeden, Üniversitenin kalın duvarlarını delerek Hürriyet Mey- danında yankılanmıştır. Doçentlik imtihanına giren iki öğretim üyesi -bunlardan biri Çetin Özektir-, sağa profesörlerin -bunlar- dan biri İsmet Giritlidir- şiddetli hışmına uğramıştır. Sadece solu tuttuklarından, bu iki öğretim ü- yesinin doçent olmalarına şiddet- le karşı konulmuş ve "Bunlar aşırı solcudurlar, doçent olamazlar!" diye bağırılmıştır. Belki de dünyada ilk defa, bir üniversite öğretim üyesi, sosyal düşüncelerinden dolayı, sa- dece İstanbul Üniversitesinde, bu şekilde, gerici kimselerin hücumla- rına hedef olmuştur. Anca mi- rel ve Egelinin bütün çabalarına rağmen, sadece düşüncelerinden ö- türü, bir öğretim üyesine ünvan ve- rilip alınamıyacağını -kısaca orta- çağ zihniyeti ile hareket edilemiye- ceğini- bilen birkaç profesörün -ki başta gene Prof. Kubalı gelmekte- dir- sağcılara karşı koyması ile, bu iki öğretim üyesi doçent olabilmiş- lerdir Vâ mı, yok mu? Bilgiden ve tecrübeden yoksun bü- tün konuşmalarında olduğu gibi, daima çelişiklikten ve yalanlama- dan kurtulamıyan Demirelin geçen hafta ve bu haftanın başında verdi- ği demeçler, Rektör Egelinin "fetva" vermesine rağmen, gene bir sabun köpüğü gibi sönmüştür. "Bizim de- mokratik rejimde baskı grupları yoktur" derken gördüğü tepkinin aslında bir baskı grupundan geldiği- ni bilmiyen Demirci, yolunda devam etmekte kararlı olduğunu da gös- termiştir. Ancak, "3-5 profesör" demesine rağmen, sadece geçen hatfa en ay 12 profesörden demokrasi ve hukuk dersi alan Demirelin "uçuruma gi- den bir yolda" olduğunu bilmemesi için, 9 yıl öncesinin Menderesine özenmesi gerekir. Zira, 27 Mayısın 1 Nisan 1967 ilk fırsatta veya yavaş yavaş orta- dan silinmesi amacını güden bir partinin başının, "baskı gruplan"nı eski zihniyet ve metodlarla etkisiz hale getireceğini umması ve "yok- tur" demekle inkâr etmesi için ger- çekten, basiretinin bağlanmış olma- sı gerekir. Kaldı ki, Orta Doğu Tek- nik Üniversitesinden 81 öğretim ü- yesi de, haftanın başında Salı gü- nü basına dağıttıkları bildiriyle, "Temel Hak ve Hürriyetleri Konuna Kanunu Tasarısı"na karşı oldukları- e bildirmekte ve şöyle demektedir- er: "..Bu tasarının âkibeti ne olursa olsun, daha da önemli olan mesele, onu hazırlatan ve böylece fikir hür- riyetini tamamen ortadan kal- ER İsteyen zihniyetin mevcudi- yeti Prof. İsmet Sungurbeyin dediği gibi, "Temel hak ve hürriyetleri koruma" maskesi altında çıkarıla- cak kanunla "parlamenter faşizm"i kurmasına, sandıktan çıkma bile ol- sa, müsaade etmiyecek olan, gene, Demirelin inkâr ettiği baskı grup- ları olacaktır. rd. Prof. H. V. Velidedeoğlunun deyimiyle de, Demirelin bilmesi ge- reken genel bir kaide vardır: "Gerek ulusal, gerekse uluslara- rası alanda geçerli olan, şaşmaz şey, Ecevit Kurultaya doğru konuşuyor YURTTA OLUP BİTENLER 'hak verilmez, alınır: kaidesidir. Haklan alınmayı ise, çok uyanık bir mücadele ile mümkündür. Fikir hürriyetinin korunması meselesinde umursamazlık veya tedbirsizlik, fi- ir adamları için tarihi bir vebali gerektirir. Fikir haysiyetini taşıyan- ların vazifesi, düşünce özgürlüğü a- leyhindeki inkişafları tehdit o edici mahiyet alıncaya kadar beklemek değildir." C.H.P. Giderayak U di tanın bain İzmir ve çev- B' indeki bazı politikacılarla iş atanları hararetli bir faaliyetin i- çindeydiler. Karşılama törenleri ta- sarlanıyor, ziyafetler e tertipleniyor, bir a ei gidiyordu. Kolay değildi, koskoca nel Başkan" İzmiri şereflendirecekti. ılama için koşturanların başında, İzmirli zen- gin iş adamı Soyer vardı. On uar konten- janından yaptığı ithalâtla becerikli- liğini ispat etmiş olan Arif yedekliyorlardı. Arif Ertunga bu a- rada eski DP İl Genel Meclisi üyesi Mustafa Coşkun ile temaslar yapı- yor. Coşkunun yazıhanesini ziyaret ediyor, mahrem görüşmelerde bulu- nuyordu. İzmir şehri için tarihi değer ta- şıyacak olan bu önemli ziyaret 2 Nisan Pazar günü vukubulacaktı. Gelecek olan büyük adam -herhal- de anlaşılmıştır- Turhan Feyzioğlu, temsil ettiği siyasi teşekkül ise ÇEP -Çerkez Ethem Partisi- idi. Ziyaretten onbeş gün önceden itibaren hazırlıklara girişen Dündar Soyer, Mustafa Uyar ve Arif Ertun- ga bütün ilçeleri dolaşmışlar, söze, "taklitlerinden sakınınız" diye lıyan jilet satıcıları gibi, ba yank "en hakiki Cumhuriyet Halk Parti- lilerin geleceğini" bildirmişlerdi. İl- çelerden istedikleri, Feyzioğlunun şânına yakışır karşılama törenleri düzenlenmesi ve bu törenlere müm- kün olduğu kadar kalabalık temi- ni idi. Uyar ve Ertunga, ilçe baş- kanlarına, önemli olanın kalabalık toplanması olduğunu ifade ediyor- lar, "Kaç otobüs tutarsanız tutun, parası bizden. O tarafını merak et- meyin" diyorlardı. Gerçekten bu vatandaşların mali takatinde bugün- lerde dikkate değer artış -değirme- nin suyu nereden?- görülmekteydi. 11