İKTİSADİ Turizm Bayram havası Kurban bayramının son gününün Cumaya rastlaması, bütün çalı- şanlar için uzunca süren bir din- lenme fırsatı oldu. Özellikle İstan- bul ve Ankaranın büyük şehir ha- vasından kurtulmak isteyenler, so- luğu Güneyde aldılar. Turizm mevsimine onbeş gün kala bu kitle halindeki yolculuk- lar, aslında, yeni mevsim için bir genel prova niteliğindedir. Bu pro- vaya bakarak, oyunun gerçek şekli hakkında bir fikir edinmeye kalk- mak gerekirse, verilecek notun ko- ca bir sıfırdan ibaret olacağı ra- hatlıkla ve peşinen söylenebilir. O- zellikle, 1967 yılının bütün dünya için bir "turizm yılı" ilân edildiği düşünülürse, başka ülkelerin bü- yük ve kaliteli oçabalan yanında, Türkiyenin durumunun yürekler a- cısı olduğu kendiliğinden ortaya çı- kar. Resmi Turizm Teşekkülleri oOU- luslararası Birliği adım taşıyan ve kısaca "İUOTO" diye tanınan ku- rum, bütün dünya ülkelerini bu ko- nuda teşvik için sonu gelmez bir faaliyete (o girişmiş ve çok değerli tavsiyelerle dikkatleri çekmeye ça- Uzaklar şuların, bu telkinlerden yararlana- rak, göz doldurucu uygulamalara giriştikleri kimsenin gözünden kaç- mamaktadır. o Yugoslavyanın, 1967 yılı için. Ocak ayının birinci gü- nünden başlamak üzere, giriş viza- larını tek taraflı olarak kaldırma- sı ve Split şehrinde, bütün dünya ülkelerinden çağırdığı ünlü kişile- rin katıldığı ve adına "Turizm: Ba- rışa Pasaport" dediği (toplantılar düzenlemesi bu arada sayılabilir. Oteller, yollar ve diğer hizmet sek- törü için alınan tedbirler saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Bulgaris- tan da, Yugoslavya örneğini aynen taklit ederek, vizaları bir yıl için tek taraflı olarak kaldırmış ve Batı Avrupa ülkelerinden Karadeniz kı- yılarına turist çekmek için akılla- rı durduracak şartlar teklif etme- ye başlamıştır. Turistik tarife TE dışındaki bu gerçeğe kar- şılık, Kurban bayramının yarat- tığı imkânlardan yararlanarak gü- ney kıyılarına gidenlerin hali ise duman olmuştur. Aylar ve hafta- 24 VE MALİ lar önce yer ayırttıkları halde, git- tikleri otellerdeki yerlerinin biraz daha fazla para ödeyenlere verildi- ğini görenler çoğunluğu teşkil et- mişlerdir. Havaların güzel gitme- mesi ve Güneye kadar uzanan kim- selerin vakitlerinin çokcasına otel- lerde geçirmek zorunda kalmaları, başka bir gerçeği daha ortaya koy- muştur: Otellerin, gelenleri kısa bir süre için ilgilendirecek hiç bir özelliklerinin bulunmayışı!.. Genel- likle, dinlenmek için oturulacak kü- çük bir salonu dahi olmayan oteller, bayram günlerinde bir ana-baba gü- nüne dönmüştür., Lokantalar ise otellerden daha parlak not almış sayılamaz. Güney kıyıları boyunca, Antalyadan İs- kenderuna kadar, modern tesisleri ile donatılmış ve aranılanın buluna- bileceği bir küçük lokanta hemen hemen yok gibidir. Birkaç tane, sa- dece çok zenginlere hitap eden lüks lokanta bir yana, orta hallilerin meydana getirdiği geniş kitleleri ka- bul ederek,"" memnun bırakacak lo- kanta bulmak imkânsız olmuştur. Birçok kimse, Oo köftecilerde veya sandviç yiyerek vakit geçirmeyi, lo- kantalara gitmeye tercih etmişler- dir. Karayollarının birçok yerlerde bakımsızlık (o içinde oluşu da ayrı bir meseledir. Son günlerde yağan karlar, kısa sürede birçok yolu ge- çilemez hale getirmiştir. Gerekli tedbirler alınmadığı için, çocukları ile birlikte saatlarca otomobil veya otobüslerde titreyerek (o bekleşenle- rin sayısı hayli kabarık olmuştur. Torosları aşmak üzere karlı bölge- ye girenlerin gördükleri devrilmiş, yan yatmış otobüsler veya araba- veya gezinin bütün güzelliğini alıp götürmeye lar turizmin zevkini, (AKİS — 119) SAHADA yetmiştir. Turistik tarife diye bir kalkanın arkasına sığınan otelciler, özellikle lokantacılar, normal fiyatın birkaç mislini istemekten çekinmemişler- dir. Hiç bir sorumlu, bu davranış- ları kontrol etmeyi aklından bile ge- girmemiştir. Geziye çıkmış herkese "yolunacak kaz" gözüyle bakan bu zihniyetle turizm dâvasının o halle- dilmiyeceği ortadadır. Nisan ayının ilk gününden iti- baren parlak törenler yaparak Tür- kiyenin turizm mevsimini açmaya hazırlanan yetkililerin herşeyden önce bu hususlar üzerine eğilmele- ri gerekir. Bu lâübalilik, bu pislik ve bu kazıkçılık bir an önce önlen- melidir. Ö: yandan, sanayileşmek için ye- terli döviz geliri bulamayan Türkiyeyi turizm gelirleriyle bes- lemeyi öngören gönüllü danışmanla- rn, turizmin altın yumurtlayan tavuk haline ogelmesinin sanıldığı kadar kolay olmadığını da belirtme- leri gerekir. Turizm geliriyle sanayi- eşmenin mümkün olamıyacağını ve sanayileşmek için, önce kendi öz imkânlarının seferber edilmesi ger- çeğini unutturmak isteyenler, ha- vada kalmış bir turizm masalı ile herkesi uyutacaklarını osanmakta- dırlar. Otel, lokanta ve benzeri kuru- luşların yetersizliği ve kalitesizliği yanında, turizme yeni girişmiş hiç bir ülkenin ihmâl edemiyeceği pro- paganda faaliyetleri de yok dene- cek kadar azdır. Bastırılıp yabancı ataşeliklere (gönderilen bir takım afişlerin depolarda çörüdüğünü ve- ya bunların eş-dost ağırlamak için kullanılan hediyeler sanıldığı örne- ği çok görülen olaylardandır, Tür- kiyenin turistik imkânlarım yaban- cıların gözlerine ve kulaklarına ka- dar götürme gücünde olan hiç bir faaliyet göze çarpmamaktadır. Her şeyi bir anda yapmak elbette ki mümkün değildir. Ancak bazı kü- çük rasyonel tedbirlerle birçok ak- saklığın eb de gözden uzak tutulması mümkün olmayan bir gerçektir. ” Turizm cakasından bir an önce sıyrılması dilenen Tu- rizm Bakanının, bu konulara eğile- cek vakti olursa, hiç değilse Türki- ye maskara olmaktan kurtulabilir. Şimdilik bunun ötesinde bir şey di- lemeğe, örneklerini gördükten son- ra, kimsenin dili varmıyacaktır. I Nisan 1967