şekkül, C.H.P. idi. Bir panik havası, ezik- lik, karamsarlık bu eski büyük partiye hâkimdi. İsmet Paşa Ayten Sokaktaki ev- de bana: "— Sen bilmezsin, bu 1950'de de böy- le oldu. Fakat o zaman fırtına çok daha şiddetliydi" dedi. Partide herkes herkesi suçluyor, se- çim neticelerinin sorumluluğu omuzlar- dan omuzlara atılıyordu. Aranan bir se- bepti ve bu sebep öylesine kolay bulunu- yordu ki.. Kimi "Genel Merkez" diyordu, kimi "M.B.K." diyordu, kimi "Hükümet" diyordu, "Kasım Güleğin Genel Sekreter- likten uzaklaştırılması" diyordu, kimi "i- damların infazı" diyordu. Böyle hallerde daima olduğu gibi "Kabahat Damat be- yindir!" diyenler bile çıkmamazlık etme- di. Yılgınlık dalga dalga yayılıyor, bu yıl- gınlık bazı akıllara başka çareler de ge- tiriyordu. Hayır, bu seferki olmamıştı, sil baştan yapılmak gerekirdi! "Zaten bu mil- let böyledir, oyunu gene kullanmayı bil- medi. Ne olacak bunun sonu?" tarzında, cevabı kendi içinde sorular zihinleri ka- rıştırıyor, suları bulandırıyordu. ismet Paşa bu havayı çabuk dağıttı. Söylediğine göre akıllar 1950'de başa da- a geç ve daha güç gelmişti. Bir basın toplantısı tertipledi ve durumu sükünetle anlattı. Alman netice fena, tehlikeli bir netice değildi. CHP. Meclisin en fazla milletvekiline sahip o partisiydi. Muhale- fette kalabilirdi, memleketin menfaatleri gerektirirse koalisyonlar yapabilirdi. Se- çim neticeleri C.H.P.'ne memleketi arzu- badığı gibi yönetmek imkânını vermemiş- Ama onun rızasının aksi bir tarzda memleketin yönetilmesi de bu neticelerle kabil değildi. Mesele, partinin, prensiple- rine sadık kalarak ve cesaretle, üzerine düşen görevi yapmakta tereddüt göster- memesiydi. Bu sözler düşük maneviyatı kuvvetlendirdi, teşkilât içinde yer yer bir canlılık ve istikbale ümit başladı. İsmet Paşanın basın toplantısını taki- ben Parti Meclisi toplandı. Parti Meclisi gördü ki öteki partilerin, kendilerini 1961 seçimlerinin galibi ilân eden partilerin hali de C.H.P.'nin halinden parlak değil- dir, bunlar ne yapacaklarını, nasıl yapa- caklarını C.H.P. kadar dahi bilmemekte- dirler. Varılan karar, inisyatifin Genel Başkana bırakılarak beklettilmesiydi. — Bakalım, âyine-i devran ne göstere- cekti. Ankarada politikacılar bu şekilde, se- çimleri takip eden beş gün süre denizdeki balığın pazarlığım yaparlarken ve bun- lardan bazılarının yanından, çalımlarından geçilmezken İstanbulda Ordu bir ikinci ih- tilâle karar veriyor, hattâ dünya kadar komutan bunun protokolünün altına imza- sını basıyordu. Hadisenin cereyan ettiği gün 21 Ekim, saati 14.30, yeri Yıldızdaki Harp Akademileriydi. Protokol gayet ba- sitti: Seçimler Ordunun arzuladığı sonu- cu vermemişti, onun için Ordu bu seçimle- ri tanımıyordu! Protokolün ilk maddesin- de şöyle deniliyordu: "Türk Silâhlı Kuv- vetleri 15 Ekim 1961 günü yapılmış olan seçimden sonra gelecek yeni Türkiye Bü- yük Millet Meclisi toplanmadan evvel fi- icen duruma müdahale edecektir". Bir başka madde ise, bu kararın tatbikinin 25 Ekim 1961'den sonraya bırakılmaya- cağını belirtiyordu. Durum, 26 Mayıs 1960'dan çok daha kesindi. Bir askeri ih- tilâl, bir hükümet darbesi düşünülmüyor- du. Ordu iktidara el koyacaktı, O kadar! Bu protokolün altına imza basanların çok büyük kısmı şüphesiz iyiniyetle, memle- ketçi düşüncelerle ve Türkiyenin hayrına olacak diye böyle bir kararı almışlardı. -Bazılarının ve bilhassa bir takım teşvikçi albayların gerçek gayeleri sonradan anla- şılmıştır ya.. Ama bunu yaparken bir ba- siret göstermedikleri, hattâ bu kadar ö- nemli bir meselede ince eleyip sık dokuma- dıkları ve günün heyecanı içinde -yıkılan iktidar geri geliyor heyecanı- fazla hafif davrandıkları bir gerçektir. o Memlekete ve dünyaya "şeref sözü"nün, Türk Silâh- li Kuvvetlerinin şeref sözünün ne menem bir şeref sözü olduğunu, acaba, sonra na- sıl anlatabileceklerdi ? Bu gerçeğin dört dramatik gün içinde Orduca, hem de po- litikacıların tamamı adam gibi davran- madıkları halde, görülmüş olması tasavvu- run aceleye geldiğinin bir başka delilidir. Yeni ihtilâlin kararı İsmet Paşa tara- fından hemen o gün öğrenildi. İsmet Pa- şa protokoldeki ilk imzanın Refik Tul- gaya ait olduğunu da haber almıştı. Bana hemen İstanbula gitmemi, Korgenerali görmemi, kendi şahsi düşüncelerinin ne olduğunu kendisine en açık şekilde söyle- memi bildirdi. İsmet Paşa seçim netice- 191