YURTTA OLUP BİTENLER tidarının Kıbrıs konusundaki çalış- malarının ne safhada bulunduğunu bilmiyordu. Bu konuda yapılan bü- tün temaslar titizlikle gizleniyor, gazete okuyucuları, Kıbrıs konusuy- la ilgili haberleri ancak yabancı ba- sından izliyebiliyorlardı. Çünkü, ge- rek Dışişleri o Bakanlığı ve gerekse diğer Hükümet yetkilileri bu konu- da konuşmamayı son aylarda âdeta prensip haline getirmişlerdi. Bu yüzdendir ki, yakın günlere kadar hiçbir gazete okuyucusu veya radyo dinleyicisi, Brewster adındaki ame- rikan bir diplomatın Mart ayı için- de Ankaraya gelip bazı temaslarda bulunduğunu öğrenemedi. Atina ve Lefkoşeye de gittiği bildirilen bu diplomat, her üç memleketteki yö- neticilerle Kıbrıs meselesini görüş müş ve muhtemelen, kesilen ikili görüşmeler için bazı tekliflerde bu- lunmuştu. Dışişlerinden bir yetkili. ise, Brewster adında bir diploma- tın Ankaraya gelmediğini söylüyor- du. Oysa yunan basını, geçtiğimiz günlerde bu haberi vermişti. Jurnal mi? A? İktidarının ve onun Dışişleri- nin Kıbrıs konusunda bir "sır küpü" haline gelmesi, aslında, ya- pılan bir takım Önemli işler oldu- gundan değil, hiç birşey yapılma- masındandı. Bu yüzden, izlenmesi en kolay ulan yol seçilmiş ve ay- lardanberi hep susulmuşlu. Halbu- ki, dâvanın her geçen gün biraz da- ha kaybedildiği bilinmekteydi. Ay- rca, Kıbrıs türkleri arasında bir süredir devam eden huzursuzluk ve bazı konulardaki anlaşmazlık bile halledilememişti; Bu, halen Türki- yede bulunan Kıbrıs Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf Denktaşın A- daya dönmesinin gecikmesiyle baş- layan, Kıbrıstaki Türk Mukavemet Teşkilâtının lideri Kurmay Albay Kemal Coşkunun görevinden alın- masıyla had safhaya gelen bir dizi olaydı. Bu iki mesele de gerçekten ilginçti ve bir takım yetkililerin dı- şında, kamuoyunun bilmediği yön- leri vardı. Bu meselelerden ilkinin, yani Rauf Denktaşın Adaya dönme- mesinin gerçek sebebi, bilinenler- den çok değişikti. Şimdiye kadar yapılan resmi açıklamalara göre, Denktaş Kıbrısa, Papaz Makarios istemediği i dönememekteydi. Ancak, daha da önemlisi, Denktaşı Fazıl Küçüğün istememesi ve bu 14 Rauf Denktaş Karmakarışık konuda Hükümete pek çok rapor vermiş olmasıydı. Kıbrıslı mücahit- lerle halkın, Denktaşı Adada gör- mek istediklerini muhtelif vesileler- le belirtmiş olmalarına rağmen AP İktidarının bu yolda hiçbir tedbir almamasının sebebi, onun hakkın- da Adadan, Cumhurbaşkanı Yar- Fazıl Küçük tarafından gönderilen bu raporlardı. Nitekim Denktaş, bu durumu, geç olmakla beraber, öğrendi. 1966 yılının son aylarında Dışişleri oOBakanı Çağla- yângille yaptığı bir görüşmede, bu raporlar Denktaşa gösterildi. Ra- porlarda özetle, "Denktaşın, Kıbrı- sa gidip mücahitlerle işbirliği yap- tığı takdirde, Türk Hükümetinin direktiflerini odinlemeyeceği ve bu yüzden hükümetin müşkül durum- da kalacağı" belirtiliyor ve bu se- bepten "Denktaşın Adaya gitmesi- nin sakıncalı olduğu" bildiriliyordu. Ayrıca raporlarda, Denktaşın Ada- ya çıkmasıyla türk cemaatinin iki- ye ayrılabileceği ve mukavemetin çökeceği de ileri sürülüyordu. Gerçi Makarios tarafından, "A- dada türk ee eN aşlatmak"la suçlanan ve bu yüzden Kıbrısa gir- mesi yasaklanan Demktişmi açıktan Adaya girebilmesi obelki mümkün değildi ve büyük olaylara yol açabi- leceği için göze alınamazdı ama, o- AKİS nun gizlice görevi başına dönebil- mesi hiç de imkânsız değildi. Kim, kimin adamı? penktaş meselesinin yanında, şu günlerde Kıbrıs mücahitlerinin çoğunluğunun ve halkın bir kısmı- nın Fazıl Küçükten iyice yakınma- ya başlamasının ikinci sebebi, Ada- da Bozkurt adıyla tanınan Albay Kemâl Coşkunun gizlice görevinden alınarak Türkiyeye dönmek 70- runda bırakılmasıydı. Mücahitlere yakıp çevreler, buna da Fazıl Küçü- gün sebep olduğunu ve türklerin Bozkurta karşı gösterdikleri aşırı bağlılığı ve saygıyı çekemediği için yine bir takını raporlarla onu ka- ralayarak Adadan aldırdığını iddia ediyorlardı. Yine bu çevrelerin id- diasına göre, lider Bozkurtla Küçük arasındaki anlaşmazlık bir yıla ya- kın bir süreden beri devam etmek- teydi. Milli oOMukavemet liderinin çalışmalarına Küçük tarafından müdahale edilmesi anlaşmazlığın başlangıcını teşkil etmiş ve bu hal, muhtelif olaylarla oyakın zamana kadar sürmüştü. Bir de, Adada yıl- larca türklere hizmet etmiş bir türk subayının bir o suçlu gibi görevin- den alınarak, yine bir suçlu gibi, a- lelacele Türkiyeye çağrılması, Kıb- rıs türkleri arasında AP iktidarı- nın kınanmasına yol açmıştı. Halen Ankarada bulunan Albay Kemal Coşkun, Genel Kurmayın kendisinden istediği bir raporu ha- zırlamakla meşguldür. Kıbrısla il- gili bu rapor, en geç Nisan ayı ba- şında yetkililere verilmiş olacaktır. Kıbrıs türklerinin Adadaki hu- zursuzluklarını artıran sebepler bu kadarla da bitmemektedir. Meselâ bir "Fazıl Küçüğün Müsteşarı" me- selesi vardır ki, son zamanlarda bu, yine günün konusu olmuştur. İna- nılır kaynakların anlattıklarına gö- re, mesele şudur: Cumhurbaşkanı Fazıl Küçüğün Müsteşarı Cemâl Müftüzade, Kıbrısta Makariostan e- mekli maaşı alan tek türktür. İ- şin bir başka garip tarafı, bir za- manlar bizzat Küçük, kendi gazete- si olan Halkın Sesinde bu zatı, "in- gilizlerin sâdık adamı" olarak suç- lamıştır. Ayrıca, Kıbrıs türklerinin çoğu tarafından bilinmeyen bir du- rum daha vardır:' Müsteşarın Faik Müftüzade adındaki kardeşi, yıllar- ca ingiliz ordusunda hizmet etmiş, yine ingilizler tarafından kayma- am tayin edilmiş bir kimsedir. Ha- I Nisan 1967