SOSYAL Sergiler İnsan sevgisi ençkız, yağlı pastel boya ile ya- pılmış m eğildi, iyice ince- ledikten s "— Elleri yüz kadar Faal o- Tuşu gerçekle izine Bu adam yal- nız yüzüyle değil, âdeta ren de ra çekiyor" diye konuştu. Olay, geride bıraktığımız hafta içinde Fransız Kültür Merkezinin sergi salonunda geçti. Metin ie ile Çetin Sipahinin sergiledikl. 33 tablo, gerek değişik teknik çalış” maları, gerekse sanat yönleriyle bü- yük ilgi toplamıştı. Metin Altıokun, çocukların okullarda kullandıkları larla hazırladığı tablola- lerin bir kısmının toprak EL acısını yansıtmasından ileri gel ordu Metin Altıokun insanı ve inşan sorunlarını işleyen tabloları yanın- da Çetin Sipahi de çok değişik bir teknikle köyü ele almış ve köy evle- tekniği ile çizmişti. Muşamba üzerine özel bıçaklarla o- yulan şekiller bir kalıp haline geti- rilerek mürekkeplendikten sonra bunlar kâğıt üzerine basılmış ve be- lirli bir figür veya obje birkaç defa yanyana getirilmişti. Bu, çok deği- şik bir üslüptu. Sanat "Aya bir yolcu" Gir ni yazarı unuzun konusu nedir?" sorusuna, hemen hiç düşünmeden, , tabii... Başka ne ola- bilir?" Karsıliğını verdi ve yeni bir soruya zaman bırakmadan ekledi: "— İnsanlara karşı duyduğum il- gi itti beni bu oyunu yazmağa, di- yebilirim." Konuşan, geçtiğimiz yıl Ankara Devlet Tiyatrosunda oynanan "Bal Sineği" adlı oyunuyla tiyatrosever- lerin ilgi ve dikkatini çeken ve bu ilk oyunuyla kendisinden çok şey- ler beklettiren genç tiyatro yaza- rı Aydın Anıttı. Nitekim Anıt, u- mutları boşa çıkarmamış, bu yıl da Bursada, Devlet Tiyatrosunda sahneye konulan "Aya bir yolcu" ad- lı oyunuyla kendisinden beklenile- 1 Nisan 1967 HAYAT ni vermiş, başarısını sürdürmüştür. Yine geçtiğimiz yıl, TRT'nin açtı- yun yazarları ae e bir birincilikle bir de mansiyon kaza nan Aydın Anıt, bugüne Tadajki çalışmalarında, özellikle diyalogla- rının ve karakterlerinin gücü ile dikkati çekmektedir. Tiyatro ya- zarlığında bu, üzerinde önemle du- rulması gerekten bir husustur. Bu bakımdan, genç yazarın, tiyatrose- verlerin karşısına daha da başarılı ççerlele çıkmaması için ortada hiç- r sebep yoktur. Üstelik türk tiyat- rosunun, kendini aşma gücüne sa- hip oyun yazarlarına fazlasıyla ih- tiyacı vardır. Aydın Anıtla, son oyunu "Aya bir yolcu" üzerine konuşma şöyle de- vam etti "— Bu oyununuzla seyirciye ne vermek istediniz?" "— Önce, "kafasının içini fethet- mekten geri kalmış bir insanın ayı fethetmekle atacağı ileri adım ne olabilir?" gibi bir soruya cevap ara- yan katı bir noktadan çıktım yola. Sonra, oyun ilerledikçe, yabancısı olduğu bir günlük yaşantıda uzay yolcusu kadar güçlük çeken bunal- mış bir gencin portresi çıktı karşı- ma. İşte, geleneklerle yenilikler a- rasında bocalayan Ali böyle (o doğ- du." " — Oyunun başındanberi sahne- den eksik olmayan Alinin son tab- lodaki e sizce, seyirci ya- dırgamıyor m — Yadırgamaz olur mu? Alkışın perde kapandıktan bir süre başlaması da bunun isbatı. Final ile alkış arası zamanda boncuk boncuk terleri benimle birlikte, oyuncusun» dan sahneye koyucusuna kadar, bü- tün, oyunuma ene geçenler dök- Me herhalde! — Öyleyse, neden çıkmıyor Ali, son tabloda?” "— Çıkmasını ben de isterdim. Böyle de düşünmüştüm zaten. Ali, ya birinden birini öldürecek, ya da kendini öldürecekti. Fakat, dediğim gibi, oyun geliştikçe, Ali öyle bir karaktere büründü ki, ne bir başka- sını öldürebildi, ne de kendine kıya- bildi. Ben ne yapayım? Belki de ya- pacağını perde kapandıktan yapmıştır, Ali. Çünkü, kozasına çe- ildi. Kozasından ya kelebek olarak çıkıp uçacak, ya tırtıllaşarak sürü- mümkün olmadığından, Aliyi gös- termek de mümkün olmadı. " — Peki, hangisi? aş mı, sürünecek mi, kalacak m Aydın Anıt bir an kün, gü- lümsedi ve sonra — Bilmem. Bilseydim, bu soru- Çetin Sipahi ile Metin Altıok tablolarının önünde İli çekici bir teknik 29