22 Ocak 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

22 Ocak 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA Hülyanın -Çolpan İlhan- davranışla- rı gerçeğin zorlanmasıyla (o varılmış davranışlardır ve filmin inandırıcılı- ğını bozmaktadır. Bu zorlama dav- ranışlar, aslında iyi oyunla da kapa- tılabilecekken Ün, bu zorunluğu duy- muyor. Çirkinlik karmaşığı içindeki Hülyada bunu "istenilen"e yaklaşır bir oyunla vermeye hazır Çolpan İl- han, garip bir anlaşılmazlıkla Obun- dan uzak tutulmaktadır. Bütün suçu zengin olmaktan öteye (o geçemeyen Baba, yerli filmlerin alışkınlığındaki katı ve sert bir kişiyi -zorlaya zor- laya- canlandırıyor. Bu sonunda öy- lesine zorlama bir kişi oluyor ki, ar- tık yaşamıyor, uydurmalığı göze ba- tıyor ve öbür gerçek kişileri de film süresince durmadan mi ü- zerlerine gölge düşürü; Oysa yoksul kişiler ari Avare Mustafanın çevresindekiler- son de- Tece ii uygunluk e m tafa ve iki arkadaşı şık Ee Kaner ve Semih Sezerli. Orhan Kemalin "Baba Evi" ve "A- vare Yıllar"'ındaki kahramanlarının dostluklarım ve dayanışmalarım sür- düren kişilerdir. Mustafa, tipine pek ilişmeyen rejisör, bu kere de yine yer- li film geleneklerine uydurmak ama- cıyla geri kalan iki arkadaşı, fazla- sıyla dalgalandırıp "komik"e vardı- rıyor. Baştan beri ei olarak sürdürülen bu iki canlı tip, düğün evine ogeldiklerinde (o karşılaştıkları dramı gereğince oduyuramıyorlar. Rejisör, bu sekansın altını dilediği kadar kalın çizgilerle çizsin, ilk tak- dim ve daha sonraki ' geliştirmeler bunu önlüyor. Yine de "Yılın iyisi" "Avare Mustafa" ve iki arkadaşı başıboş bir yaşama serüveni i- çindedirler. Mustafa mahallesindeki bir kıza -Fatma Girik- tutkun. Ma- anlatan ve ve- dosdoğru ger- halle ve mahalleliyi ren Ünün kamerası, çeğin üzerine yürüyor. Çevreyi, ki- şileri ve resimlerin gerisini iyi düzen- lemelerle vermektedir. Kalınlar oko- rosu biraz Sedene, Işıkla Girikin tren köprüsü üzerinde buluşmaları yine Sedenin "İntikam Alevi"ndeki Kay- nak-Işık o buluşmasına çok yaklaşık bir görüntüde. Mustafa, aile çevre- sinin baskısıyla karşılarındaki arsa- ya ev yaptıran zengin Zülfikar beyin çirkin, kara kuru kızını almaya Zor- lanıyor. Zülfikar beyin hikâyeye gir- mesiyle birlikte fakir-zengin (o kıyas- laması başlıyor ve tipler, karşılıklı büyük değişmelere uğruyor. Fakirler iyi yürekli, namuslu kişiler, zenginler ise tam tersi. — oluşta. Bundan dola- yıdır ki, Ünün, Orhan Kemalden ak- tarmak istediği gerçekçilik -ki türk sinemasının en büyük noksanı- uy- durmacılığa doğru yön değiştiriyor ve Zülfikar beyle olan omünasebetlerde büsbütün bir çıkmaza giriyor. Fakat herşeye rağmen belirli bir katın çev- resine iniş ve kişileriyle bir çevreyi Şimdiye kadar rastlanmadık bir çe- şitte veriş, "Avare Mustafa"nın de- gerini -uydurmacılığı bir yana konur- sa- eksiltmiyor. İstenen ve beklenen de, öylesi bir oluşu Türk sinemasına getirmek ve sürdürmektir. antezi ve kenar mahalle romantizminden gerçekçiliğe ayak basan Ün için bu da küçümsenmeyecek bir başarıdır. "Orfeu Negro" “Brezilyalı romana Vinicaes de Mo- raes Ti Negro-Siyah Or- fe"nin “konusunu Yunan mitolojisi- nin ünlü aşk hikâyesi Orfeu ile Eury- dice'nin serüvenlerinden almış ve gü- nümüze uygulamıştır. Duygu ve ça- ba yönünden Fransız yeni Dalgacıla- rından sayılan rejisör Marcel Camus de filmi "Siyah Orfe"de bu yılların eskitemediği aşk hikâyesini oanlat- adır. Konunun son derecede klâ- sik ölçülere dayanması, üstelik ağ- dalı bir "son'la bitmesi. Camus'nün aye Me rejisör için yetersiz bir film o a konmasına gerçek o bir sebep olabilirdi. İki kişi sevişiyorlar, kadın ölüyor, arada üçgeni kuran di- ger kadın kıskançlığından erkek kah- ramanın ölümüne zemin hazırlı- yor. Bu tür bir hikâye, ilkel sine- malarda -hele Türkiyedeki benzer- leri sayısızdır- çok sık rastlanan bir ilm konusudur. Camus, bu kötü aşk hikâyesini kendi tutumuna ve an- layışına göre çok değişken bir yoru- ma tâbi tutuyor ve yapı ve öz yönün- den ilgi çekici bir film çıkarıyor. "Siyah Orfe"nin ana teması, ön- celeri belirli ve bilinen bir üçgende kurulmaktadır-: Vatman Orfeu, deli- fişek sevgilisi Mira ve bu ikiliye son- radan üçüncü olarak katılan taşralı kız Eurydice. Hikâyenin geçtiği çev- re olarak başkent Rio ve Rio'ya tam bir karşıtlık içindeki Morro-gecekon- ahallesi- seçilmiştir. Yoksul ve küçük işlerde çalışarak yaşama serüvenlerini osürdüren Morro'lular, büyük şehirle olan münasebetlerini ancak yılda bir kere, o da karnaval günleri yenilemektedirler. Camus, bu Morro'lu kişileri kadı- nı erkeği, yaşlısı genciyle ( filmine kahraman yapıyor. Bu yoldan giderek çevreyi kendine son derece sağlamı bir dayanak seçen rejisör, bu çev nin bütün imkânlarından faydalana. rak klâsik aşk hikâyesini-Eurydice i- le Orfeu'nin açıkları anlatmağa başlıyor. "Siyah Orfe"nin renkli ki- şiler arasında geçmesinin yanı sıra, çevrenin de önemi büyük. bir taşralı kişi niteliğini taşıyan Eury- dice, sevmediği adamdan ölümden, ya da alın yazısından- kaçarak büyük şehre geliyor. Korku ve çaresizlik içindedir. Bu korku, yalnızca kaçış- tan ileri gelmiyor. Eurydice için bü- yük şehir ve büyük insanları,da kor- kutucudur. Bu çeşit doğma bir gü- vensizlik, Eurydice'i yakışıklı fakat uçan rfeu'ye sokulmaya onun koruyuculuğunu kabule itiyor. Serü- ven çok kısa bir süre içinde gelişip son bulduğu için, Eurydice, Orfeu'si- ne gerçek bir sevgiyle bağlanmaya a bulamıyor. Tam tersi bir oluş Orfeu için mümkündür ve Or- ter nin Eurydice'e olan tutkusu, bir çığ gibi büyüyerek aşka ulaşıyor. Rejisör Camus, iki kişinin aşkını, ro'uların yaşayışlarından da gerçek kesitler veriyor: Başkentle Morro'yu iki ayrı dünya şeklinde biçimlendiri- AKİS, 22 OCAK 1962

Bu sayıdan diğer sayfalar: