birinden ayrıdır, birleşik yanlan ol- mamak gerekir. Bütün bunlardan başka köy enstitülerinde kız-erkek münasebetleri ahlak ve düzen bozu- cu bir mahiyet kazanmıştır. Bütün bu sebeplerle köy enstitüleri kuru- luşları, gayeleri, işleyişleri dan memleketin Gİ rm Dün zararına olmu: açılırsa gene aynı sonucu elim Bu ba- kımdan köy enstitüleri yeniden açıl- mamalıdır. .. mi acaba? Konuya böyle bir açıdan bakılıp anın yüreğine kuşku ateşi, düşüncesine tedirginlik girdi mi, kendiliğinden bir başka soru da ak- la geliveriyor. Bu "...mı acaba?" dır. İyle ya, köy enstitülerinin kuruldu- ları haklı çıkaracak bir istikamette midir? İlk ferahlık buradan gelmek- tedir. İkinci ferahlık, sağ kanadın komünist sıfatım yakıştırdığı köy enstitüsü isimleri söylenince M: Ana memleket meselelerini de- mokratik bir düzen içinde, fikir hür- i saygılı olarak, kimsenin kimseye kara çalmasına fırsat ver- meden, bali sapmadan, dişin me ve tartışma konusunu unuttura cak bir yok girmeden görüşüp İn nuşmak, aklı başında insanlar için mümkündür. Davaya, bu açıdan ba- kıp böyle bir süzgeçten geçirince da- ha doğru sonuçlara ulaşmak da mümkündür. Perçin / EĞİTİM mak gerektiği açık bir Ml , Türkiye nüfusun büyük bir aleme köylüyü Köylü ise eğitim ve timden yoksundu. Köyde eğitim en daha 1916 - 1017 yıllarında I Mahir Efendinin konuşmalarında yer almıştı. Bu ko- nuşmaların fikir yönünden ağır ba- san yanı, bugün adı bile tartışma konusu Olan, köy enstitüleriydi. Cum- huriyetin ilanından sonra aarif Vekili Mustafa Necatinin 1926 - 1927 yıllarında açtığı "Köy Öğretmen O- kulları" denemesi, 1940 da kurulan köy enstitülerinin ilk tohumundan başka bir şey değildi Cumhuriyetle birlikte her alanda, özellikle köyün kalkınması, köylünün okutulması, cehaletin yenilmesi alanlarında çeşit- ğu günden dığı güne okadar geçen 7 - 8 yıl i- çinde okutup ye- tiştirdiği, sonra da binlerce köye dağıttığı (o öğret- men sayısı 17 bi- nin üstündedir. Bunlar, yıllardan beri bu köylerde öğretmenlik et- mektedirler. o Bu- güne değin onbin- leri asan köy ço- cuğunun eğitimini üzerlerine lardır. İddia doğ- ru ise enstitüleri bitiren binlerce Köy Enstitüleri Kurulalı kaç yıl oldu, bir düşününüz. Bunların kapıla- rına kilit vurulmasının üzerinden kaç yıl geçti, onu da bir gözleri- nizin önüne getiriniz. Köy Enstitüleri mensuplarının hala dimdik ayak- ta ve birbirlerine perçinlenmiş halde olmalarının, davalarım azimle sa- vunmalarının, dergiler etrafında toplanmalarının, dernekler kurmaları- nın bir manası yok mudur? Bu, hiç bir şey ifade etmezse, o müessesele- rim ne derece ülkücü, imanlarına bağlı, kendilerinden emin ve davala- rına inanmış insanlar yetiştirdiğinin delilidir. Nitekim, o günden bu ya- na, kendilerine arılan türlü iftiraya, çamura rağmen zerrece sarsılma- dan memleket, hatta milletlerarası çapta değerlerin Gi z mü- cadelelerini kuvvetlendirmiş, desteklemiştir. "Ton, Baba'lari - yattayken bu alevi pırıl pırıl tutmuş, öldükten sonra mi ba ilani en kıymetlisi yerine geçmiştir. Şimdi, yurdun dört bir tarafina dağılmış oldukları halde yürekleri aynı ateşle yanan bu insanlar, köy enstitülerinin gerçekten faydalı ele- manlar yetiştirdiğinin canlı şahitleridir. Zira Anadoluyu, talihsiz kade- rinden kurtaracak, onu sallayıp, sarsıp, silkip uyandıracak olanlar bu tip kimselerdir. Dünyanın bütün ileri memleketlerinde geniş toprakları böyle ülkücükler Bandırşlar, kendi içlerindeki canlılığı toplumları- na vermişlerdir. Eğer köy enstitüleri sünepe, opportünisi, dalgacı insan- lar yetiştirseydi, eğer köylüleri köyden alıp köylülükten çıkarsaydı bu- gün, bunca serencamdan sonra ortada, bırakınız köy enstitüleri dâvası- , köy enstitülerinin lâfi dahi kalmazdı! yönü ile halline e- gitim ve öğretim davasının çözülme, sine bağlıdır. Bu maksata ulaşabil- mek için en kestir- me yol yıllarca a- ranmış, (Sonunda köy enstitüleri adı Eğitim Bakanlığı sırasında Atatürk, köy eğitiminin cid- diyetle ele alınma- sını emretmiş, bu konuda bir hususa runda oldi köylü vatandaşlara inandırıldıkları fikirlerin dışında bir şey aşılayabilirler mi? Bunlar, yüz- delerinde bazı değişiklik Me ol önünde sonunda komünizmde! hiç olmazsa buna yaklaşık kişilerdir. Bu mantıki sonuca varınca, insa- nın tüylerinin diken diken olmama- sna, hattâ, aklının başından çıkma- masına imkan kalır mı? Demek ki, Türkiye maarifi kendi elcağzı ile 7 -8yıl içinde 17 bini aşkın komünist yetiştirip köylere yollamış. Bu man- tıki vin toplam hanesinde, bu- in memlekette bir kaç milyonu çok an bir komünist vatandaş top- luluğunun bulunması gerekmez mi? İddiaların doğruluğu bir an için kabul edilse bile, memleketin gerçek durumu, genel fikir eğilimi bu iddia- AKİS, 22 OCAK 1962 Bam teli Neden Türkiyede, günün birinde, koy enstitüleri kurulması na gidilmiştir? Köy enstitüleri belli bir süreden yapılan ban dene- melerin olağan bir sonu. mudur? Yoksa, in yere zembille iner gibi belli ve memleketin zararına olacak maksatlarla kurulmuş teşek- küller midir? Bu soruların cevapla- rnı aramakla, Türk eğitim tarihini şöyle kuşbaşı “izlemekle bazı gerçek- lere varabiliriz. Türkiyede memleket çapında eği- tim meselelerini ele alma işi Tanzi- matla birlikte başlıyordu. Batılılaşa- lum den ürkiyenin karşısına elbette bir eğitim işi çıkacaktı. Bu eğitim, meselesine de köyden başla- da dikkati çek- mişti. Atatürk, askerlikte kıt'a ça- kei dikkati çekmişti. , "biz askere gelen cahil insanları ele daireli nişangah atışı öğ- retiyoruz" Atatürkün bu işareti köy enstitülerinden önce kurulan eğit- men teşkilatının doğuşunu hazırla- mıştır. Esas itibariyle köy enstitü- lerinin kuruluşu Atatürkün eğitim görüşünün bir uygulamasından başka bir şey de değildir. Cumhuriyetten sonra yapılan ilk nüfus sayımından edilen pe lar şuydu: Türkiyenin nüfusu 11 yona yakındı. Bu nüfusun yüzde 10,0 u okur yazardı. Memleketin o- kur yazar topluluğunu teşkil oeden bu yüzde 10,9 da şehirlerde toplan- mıştı. Nüfusun yüzde 90 nına yakın 19