DÜNYADA OLUP BİTENLER sız Laosun zamanla komünist haki- miyeti altına düşmesinden korkarak ülkenin Kore gibi iki parçaya bölün- mesi ve Güneyde sağcı, Kuzeyde sol- cu idareler kurulması fikrine kayma- ya başlamışlardır. Gerçekten, Laosta Kurulacak tarafsız bir idare için muhtemel başkan olan Prens Suvan- na Fuma, son günlerde Moskova ile sıkı bağlar kurmak yoluna girmiştir. Bu durum, Washington'u ciddi ola- rak endişelendirmektedir. Batılılar arasında bir fikir birli- cularının şu sıralardaki tünlüklerinden faydalanmak isteyip istemiyecekleri, konferansın üzerin- de büyük bir soru işareti gibi asılı durmaktadır. Nazik bir bölge Dier yandan, son günler içinde La- osta olup bitenler, Amerikan ida- recilerinin dikkatinin bir kere daha Doğu Asyaya (o çevrilmesine Washington'un şu sı- rada üzerinde en çok dikkatle dur- duğu devlet, Güney Vietnam'dır. Bi- lindiği gibi, Hindiçini savaşını sona erdiren 1954 Cenevre Konferansı sı- rasında Vietnam, Güney ve Kuzey olmak üzere ikiye ayrılmış, Güney- de Dinh Diem'in başkanlığında Batı taraftarı, Kuzeyde de komünist bir idare kurulmuştu. Dinh Diem Batı taraftarı olmakla beraber, Batılı an- lamda bir devlet adamı olmaktan çok uzak olduğu ve hâlâ derebeylik sis- temine dayanan bir diktatörlük kur- mak yolunda bulunduğu için, şu gün- lerde Güney Vietnam'daki o hoşnut- suzluk gittikçe çoğalmaktadır. İktisaden geri kalmış her ülkede olduğu gibi, Güney Vietnam'daki hoşnutsuzluktan en çok faydalanan- lar da, komünistlerdir. Amerikan Dı- şişleri Bakanı Dean Rusk'a göre. 1959 yılında Güney Vietnam'daki gelen haberlere bakılırsa, Amerikan idarecileri bu duruma çâre olarak Dinh Diem'in 150 bin kişilik ordusu- nu 170 bin kişiye çıkarmayı düşün- mektedirler. Bunun için de, Güney Vietnam'a yapılan Amerikan yardı- mında 40 milyon dolarlık bir çoğal- ma yapılacaktır. Eğer verilen bu haberde bir yan- lışlık yoksa, yeni Amerikan idareci- leri de eskilerinden pek farklı düşün- müyorlar demektir. Geride bıraktı- gımız ay içinde yapılan talihsiz Küba çıkarması bunu biraz olsun göster- miştir. Fakat yeni açıklanan Güney Doğu politikası artık bu gerçeği hiç- bir şüpheye yer vermiyecek kadar 26 Rıza Şah Pehlevi Âkibet o malüm açıkça ortaya koymaktadır. o Dinh Diem'in halk arasında ne kadar se- vilmeyen bir idareci olduğunu bilmek için büyük bir dış politika uzmanı olmaya lüzum yoktur. Böyle olduğu halde Amerika hâlâ bu diktatörü kuvvetlendirmeye çalışıyorsa. oBu Kennedy'nin oEisenhower'in ( izinde yürümekte olduğu mânasına gelir. Amerika dünyada komünizmin yayıl- masını önlemek için orduları kuv- vetlendirmek değil, iktisaden geri kal mış geniş halk kütlelerini çağdaş me- deniyetten faydalanacak duruma getir mek gerektiğini anlamadıkça, dün- yanın pek çok yerinde talihsiz Küba çıkarmasına benzer bozgunlarla kar- şılacaktır. İran Bir seçim daha Gecen hafta Tahran sokaklarında dolaşanlar, bu sokakların bir haf- ta Önceki durumuyla şimdiki duru- mu arasındaki uçurumu görünce, hayretler içinde kaldılar. Bundan on- beş gün kadar önce Tahran sokakla- rında polis ve inzibat tedbirlerinden geçilmiyor, yollarda dolaşanlar, ses- siz ve aceleci adımlarla, biran önce evlerine sığınmak için koşuşuyorlardı. Halbuki geride bıraktığımız o hafta içinde Tahranda sanki bayram vardı. Sokaklarda halk dansları oynanıyor, tanışan tanışmayan herkes birbiriyle öpüşüyor, tirajları birdenbire dört misline yükselen gazeteler elden ele dolaşıyordu. Tahran sokaklarındaki bu bay- ram havasının sebebi, Şahın nihayet Iran Parlâmentosunu dağıtmak ka- rarım vermiş olmasıdır. Karar, İran- da uzun bir süredir bekleniyordu. Son bir yıl içinde iki defa üstüste yapılan seçimlere hile karıştırıldığı ileri sü- rülmüş, muhalefet ileri (gelenleriyle Öğrenciler, seçim sonuçlarını tanı- mamışlardı. Öğrencilerin için için gelişen kaynaşmasına, bundan onbeş gün önce üniversite hocaları da katı- lanca, Tahranda durum birdenbire karışıvermiş ve Başbakan Şerif Ima- mi istifa etmek zorunda kalmıştı. Şahın Şerif İmaminin yerine yap- tığı tayin, İranda bazı yeni siyasi gelişmeler beklemek gerektiğini gös- teren cinsten oldu. Gerçekten, yeni İran Başbakanı Dr. Ali Amini İran- lı Jöntürklerin liderleri arasındadır ve İranda gerçek bir parlâmanter siste- min kurulması için uzun bir müd- dettir mücadele etmektedir. Amini- nin savunduğu politika esasları ara- sında en Önemlileri, içeride dış yar- dımlardan bağımsız milliyetçi bir sosyalizm, dış politikada da mutedil bir tarafsızlıktır. Fakat Şah başta kaldığı müddetçe. Amininin dış poli- tika görüşünü tatbik alanına koyma- sı beklenmemelidir. Aminiyi iş başına getiren olayların en altında, hiç şüphesiz, iktisadi se- bepler yatmaktadır. Bilindiği o gibi, Orta Doğudaki taçlı başlar birer bi- rer azaldıkça, kendi durumunu kur- tarmak isteyen Şah, halkı memnun edebilmek için İranda büyük bir kal- kınma hareketine girişmiştir. Fakat bu hareket belli bir plân ve progra- ma dayanmadığı ve bu yüzden Ame- rikan yardımı kesilince de enflâsyon ile beslendiği için, İrandaki hayat pa- halılığı artmış ve orta sınıfın geçimi güçleşmiştir. £ Amini işbaşına gelir gelmez İran halkına enflâsyon ile mücadele edeceğine dâir söz vermek zorunu duyduğuna göre, kendini iş- başına getiren sebeplerin en önemli- sini anlamış demektir. Amininin e uğraşmak zorunda kalacağı güçlüklerden biri de, Parlâmento için dürüst seçimler yapılmasını sağlamak olacaktır. İran seçimlerinin bir türlü doğru dürüst olmamasının sebebi, görünürde ida- renin bozukluğuna yüklenmekle be- raber, halk arasında Şahın da İran- da gerçek bir demokrasi istemediği fikri oldukça (yaygındır. Gerçekten İrandaki demokrasi denemesi şimdi- ye kadar bütün taşlan Şahın elinde tatsız bir satranç oyunu olmaktan öteye gidememiştir. Amininin bu lüğü nasıl yeneceği, merakla beklemilmeye değer bir meseledir. AKİS, 15 MAYIS 1961