YASSIADA DURUŞMALARI Dâvalar Konuştular, konuştular.. (Kapaktaki o Günahkârlar) yp izimiz. haftanın sonundaki o gün. Bitlisin sakıt milletvekili Şeyh Selahaddin İnan beyaz saçları dağılmış başını tasdik makamında e "Ah, ne doğru! Ne doğru!." der gibi salladığında saatler tam 16.15'i gösteriyordu. Menderesin en sâdık bendelerinden İnan, kafasına bir ku- laklık geçirmişti. e Yassıadadaki da- nışma salonunda, sâdece Başkan Ba- şolun sesi (duyuluyordu. Sanıklara ayrılan kısma derin bir sessizlik ve ağırlık çökmüştü. İki günden beri, tahta sandalyaların üzerinde, bacak bacak üstüne atma imkânından dahi mahrum, oturuyorlar, kararnameyi ve sorguyu takip ediyorlardı. Hapis- hanelerde, mahkümlara akşam yak- laşırken basan hüzün. Yassı ada sa- nıklarının da üzerine basmıştı. He- men hepsi, saatlerin tam 16.15'i gös- terdiği o an Başolun sözlerini Mende- resin sâdık bendesi Selahaddin İna- nın ruh haleti içinde dinliyorlardı. Çoğunun gözleri dalmıştı. Bir kısmı başım sallıyordu. Okunan sözler, İs- met mönünün Sözleriydi. 1956'da Mecliste, Menderesin emriyle meşhur Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Ka- nunu çıkarılırken söylenmişti. Türki- yenin büyük tecrübeli tek devlet a- damı kürsüye gelmiş, D.P. İktidarı- nın saptığı yolun hangi yol olduğunu tam bir açıklıkla söylemişti. İnönü bu kadarla yetinmemişti. Bu yolun sonunda yolcuları bekleyen âkibeti de bildirmişti. Muhalefet lideri daha o tarihte "Türkler, Anayasa dışı bir idareye tahammül etmeyeceklerdir" demişti. Buna, D.P. nin cevabını Him- met Ölçmen vermiş "Paşa, bu keha- net nereden?" diye alay etmişti. Da- ha sonra da "Sen ömrün boyunca a- vucunu yala!" şeklinde bir nara at- mıştı. Başol o sözleri okurken Kon- yanın şirret milletvekili, yusyuvar- lak, kocaman başını önüne eğdi. Ar- kadaşları, Osman Kavuncu ve öte- kiler, avuçlarım elleri içine almışlar düşünüyorlardı. Biraz sonra mikro- fon basma gelen bir DP. Grubu üye- si, bundan sâdece beş yıl önce alkış- lar arasında ve bütün ikazlara kulak Komisyonunun Selâhiyet Kanunu- dur- itiraf etti. Gerçeği, gerçekleri görebilmek için aradan beş yılın geç- mesi ve kafalarım duvara vurmaları gerekmişti. 18 Tenha bir salon İhtilâlin en Ziyade merakla beklenen davası, bu hâdisenin cereyanından bir gün önce, perşembe sabahı baş- ladı. Yassıada yolcuları için İlk sürp- riz, Dolmabahçe rıhtımında oldu. öy- le ahım şahım bir kalabalık yoktu. Sonradan, İrtibat Bürosunun, çeşitli mülâhazalarla davetiye vermekte bi- raz titiz davranmasının bu tenhalı- renildi. Ama iki günlük duruşmalar boyunca, vaktiyle jimnastikhaneden bozma salonda esen heyecanlı hava- nın da yerini bir kayıtsızlığa terket- miş olduğu görüldü. Bırakınız ilk günleri, hattâ İstanbul ve Ankara Hâdiseleri duruşmalarının başlangıç celsesindeki (o canlılık bile perşembe sabahı dinleyici sıralarında kendini hissettirmedi. Halbuki duruşmalar son derece alâka çekici oldu ve sor- guların cereyan tarzı ibret verici ger- çeklerin ortaya çıkmasına yol açtı. Salona girenler, tıpkı duruşmala- rın açılış günü olan o Ekim sabahı karşılaştıkları manzarayla karşılaş- tılar. oSanıklara ayrılan kısım, bir baştan ötekine, san renkte sandalya- larla doluydu. Biraz sonra, kapının dışında bir hareket sezildi. Sanıklar, silâhlı muhafızların nezaretinde ge- tiriliyorlar, avluda tek sıra haline so- kuluyorlardı. . nin nizam tanı- maz milletvekilleri, hizaya geliyor- lardı. Başlarında, uzun boyu, göste- rişli kıyafeti ve yakışıklılığı ile bil- hassa dişi dinleyicilerin gözlerini çe- ken sert tank üsteğmeni Erdoğan vardı. Sıralar tamam olduğunda, bir zamanların kudret sahipleri salona girmeye başladılar. Başlarında Celal Bayar bulunuyordu. o Üzerinde koyu gri bir elbise bulunuyordu. Elinde bir kasket tutuyordu. Daha sonra, son Meclisin öteki "Hususi oTahsilli" ü- yesi, Murat Ali Ülgenin do aynı çe- şit bir kasketi sallayarak. Kasım Küfrevinin önünde yürüdüğü görül- ü. Bayarın arkasında Menderes var- dı. Toplamıştı. Onu Kabine üyeleri ve Meclis Başkanlık Divanı takip edi- yordu. Birinci sıranın ilk sandalya- sına Celal Bayar, son sandalyasına Koraltanın yardımcılarından İlhan Sipahioğlu oturdu. İkinci sıranın bas- taki on beş sandalyasını meşhur Tah- kikat Komisyonunun dehşetengiz ü- yeleri doldurdular. Ama eski Meclis binasının kendilerine ayrılan kısmın- na çıkarılan gazetecilere sen beni tanıyor musun?" diye hay- kıran, istediklerini okolundan tutup zindanlara atan bir yıl önceki adam- larla şimdi süklüm püklüm yürüyen- ler arasında dağlar kadar fark vardı. Süleymana kalmayan dünya, elbette ki ne Ekrem Anıta, ne Kemal özere, ne de Bahadır Dülgere kalmıştı. Din- leyiciler tanıdıkları simaları aradılar. Agâh Erozan, miktar itibariyle en fazla kilo verendi. Ama hâla, normal 9 il bir adam"dı. Ahmet Nusret Kirişçioğlu yanyanaydılar. ” Bakanlar, bütün sa- nıklar içinde enaz alâkayı çektiler. Zira onlar, duruşma salonunun âşi- Anayasayı çiğneyenler Yasssıadada Alma mazlumun ahını AKİS, 15 MAYIS 1961