— Peki, Atıf Tapaloğlu! Onu a- lırken bu mülâhazalar hatırınıza gel- medi mi? İlk günkü meseleler Keranciz; D.P. iktidarının A- nayasa dışı idareye hangi yollar- dan geçerek ve ne gibi kilometre tas- ları dikerek gittiği belirtilmekteydi. Kararnamenin giriş kısırımda D.P. nin muhalefet yıllarında yaptığı va- adlar Bayarın konuşmalarından par- çalar alınarak hatırlatılıyor, sonra- ki tatbikatla tezatları gözler önüne mikrofon başına getirdi. yar bir şey söylemek niyetinde olma- dığını belli eti. Anlaşılan, ya karar- namenin Cumhurbaşkanının mesuli- yetini bahiskonusu eden kısmında, ya kendi savunması dolayısıyla konuşa- caktı. Belki de uzun hiç bir şey söy- lemeyecek, isi avukatlarına bıraka- caktı. Buna mukabil Menderes, pek arzulu olmasa da, sualleri uzun ce- vaplandırdı ve tutumunu belli etti. Diktatörlüğe (giden yolun kilo- metre taşlarının zikredilen birincisi, CELP. nin mallarına elkoyan kanun- du. Milletvekilleri, bunu lüzumlu gördükleri için çıkardıklarım söyle- diler. İkincisi, Kırşehir kanunuydu. Bunun hatalı olduğu herkes tarafın- dan kabul edildi. Üçüncüsü 89. mad- deydi. Sanıklar onu da tasvip etme- diklerini söylediler. Dördüncüsü olan Seçim Kanunu tadilatı, tıpkı C.H.P. mallan gibi savunuldu. Buna muka- bil Gösteri Yürüyüşleriyle ilgili ka- nun, herkes tarafından reddedildi. Aksine, herkes bunun kaldırılması i- çin ne derece uğraştığım anlattı. Mikrofon başında bir, iki, üç, dört, beş, altı., (milletvekilleri gelip gelip “maalesef tek başlarına, bir tadilat sağlamaya güçlerinin yetmeyeceğini" belirttiler. O kadar ki Başol en son- da Mi kendini alamadı: — Ne teki, baksanıza hepiniz bu kanuna muhalifmişsiniz.." Taktik D uruşmaların en alaka çekici tara- fi, başta Menderes, sanıkların sa- vunmalarını hangi teze dayayacakla- rını belli etmeleri oldu. D.P. nin icra- atının ve çıkardığı kanunların hata- lı bulunduğunu herkes kabul etti. A- ma bu, "bir siyasi hata" idi. Mende- res ve arkadaşları, bu tasarrufların Anayasaya aykırı olamayacağını, zi- ra , Yüksek Meclisten, Anayasa Ko- misyonundan geçmek suretiyle çıka- rılan her kanunun Anayasaya uygun sayılması gerektiğini söylediler. Men- deres konuşmaları esnasında bir çok defa "O anın şartları karşısında böy- le takdir ettik. Takdirimiz hatalı yu bilir. Ama bu, bir siyasi hatadır. nayasayı ihlâlle alakası yoktur" de di. İki günlük Anayasa göriişmele- rinden anlaşılmaktadır ki sanıklar. 24 AKİS'in Kadın Gözüyle Bir Hazin Hikâye Jale CANDAN Yassıada sakinlerini, Yassıadada seyrettim. Ne acı, ama ne ibret verici İ ra.. 27 Mayıs inkılabında Amerikada bulunuyordum. O günlerde Ameri- kadaki Türkler radyo ve televizyonlarının başından ayrılamaz olmuşlar- dı. İnkılâptan bahseden Türk ve yabancı gazetelerini birbirimize devret- mek için bozan usun mesafeler katediyorduk. Hepimizin en büyük üzün- tümüz hürriyet mücadelesinin bu en ateşli günlerinde memleketten uzak kalmamız olmuştu. Bir ay evvel Türkiyeye döndüm ve 11 Mayıs sabahı Yassıadadaki duruşmayı takibe gitim. İçimde, biraz da o günlerin heye- canını yaşamak arzusu vardı. O hürriyet kısıcı kanunların birçoklarının müzakerelerini Büyük Mille Meclisinden takip etmiştim. Fenerbahçe vapuru Dolmabahçeden ayrılırken bir zamanlar Meclis kürsüsünden bu kanunların müdafiliğini yapan D.P. lileri, onların baslarım düşünüyor- m. Hepsi en canlı bir şekilde gözümün önünde idiler. Haksız konuştu- du > »aman bile kendisini alkışlatmasını bilen Menderesin birçok sözleri kulaklarımda çınlıyordu. Ya e. hürriyet, haksızlığı hak, ka- rayı beyaz gösterme şampiyonları, o meşhur simalar, o meşhur isimler, pek malüm bir siyasi gidişin harcanmaya hazır öncüleri, o kürsü aslan- larıf Ne diyeceklerdit Elbette ki onların da bir inançları, o zamanlar bir düşündükleri vardı. Elbette ki yanlış veya doğru, fikirlerinin müda- Jaasını yapacaklardı. Tutukların duruşma, salonuna alındıkları anda içimde birşeyin da- ha koptuğunu hissettim, O meşhur isimler, o meşhur simalar öylesine silinmiş, öylesine yok olmuşlardı M.. Hemen hiç kimse bir fikrin müda- Jiliğini yapmadı. Yanlış ta olsa, hatalı da olsa bu siyaset adamlarının hiç mi bir inançları yoktu ? Çektikleri ay ıstırabı o aydınlatabilecek bir manevi tutanak bulamamışlar mıydı ? Aradıkları tek yol kaçamak yolu oldu ve bu, zaman zaman başkan Başola güzel espriler yapmak fir- satını verdi. Bir münevver Türk kadını üniversitede doçentliğe kadar yükselmiş, sonra kanun yapmak, vatandaşın, haklarım korumak için Bü- yük Millet Meclisine girmişti. İşte bu hanım bir Kırşehir kanununa mu- vafakat oyunu kullanırken bu kanunun bir siyasi cephesi olabileceği aklına bile getirmemişti! O kadar saft! Birçokları o bazı oylamalarda Mecliste bulunmadıkları halde zabıtlara nazaran oylarını kutlanmış ve antidemokratik bir tutumu desteklemişlerdi. Bu nasıl oluyordu? İnanç- ları hilâfına birisi onların oyunu kullanıyor da buna göz mü yu- muyorlardı? Yoksa bunun bile farkına varmıyacak okadar memleket meselelerinden uzak mi yaşıyorlardı? Pek iyi ama bu suç, bilerek anti- demokratik bir kanunu tasvip etmek »uçundan daha mı hafif suçtu? Acıdım, Doğrusu hem onlara, ham de kendimize, çektiklerimiz için pek çok acıdım. Ama bu olanları, geçmişteki bedbahtlıkları unutturabi- lecek bir his değildi. Zaten adalete güven, bütün İteri cemiyetlerde bu gibi marazi acıma hislerine de, yersiz kin ve intikam hissine de artık yer vermemek değil midir? Yassıadadaki hava, bize bu adalete güven inan- cını verebilecek kudrette göründü bana. çok daha önceden ha- makta fayda gördü. Ağaoğluya göre ber verdiği gibi günahlarının bir ha- talı politika takip etmelerinden iba- ret olduğunu söyleyecekler, bunun cezasının ise iktidardan uzaklaştırıl- mak olduğunu belirteceklerdir. Bu- na mukabil iddia makamı, madalyo- nun öteki tarafını göstermekte zor- luk çekmeyecektir. Nitekim Başkan Başol da duruş- maların birinci kısmında pür hukuk ile ihtilâl ister istemez karşı karşıya Ağaoğ- geldkleinde (yazıları luya ve dolayısıyla herkese açıkla- bugün Anayasaya aykırılıkları ileri sürülen kanunları çıkaranlar sâdece kendileri değildi. Bunlara müsbet oy vermiş başkaları da vardı. Meselâ Fethi Çelikbaş! D.P. iktidarının ha- bis ruhu "Onun günahını ben neden omuzlanma alayım" dedi. Başkan, duyumu sükünetle izah etti. İhtilâl, D.P. iktidarının son Meclisindeki son Grubu teinde son güne kadar kalan- ları yakalayıp Yassıadaya tıkmıştı. Divane onları yargılamak vazifesi verilmişti. AKİS, 15 MAYIS 1961