SİNEMA oyuncu -Burt Lancaster ile-, en iyi kadın yardımcı oyuncu -Shirley Jo- nes ile-, en iyi müzik -Andre Previn ile- ve Richard Brooks'la da tür iyi senaryo armağanına adaydır. "Inherit th« Wind - Rüzgârdan Kalan", aşağı yukarı Books'unkine eş değerli bir başka prodüktör * re- jisörün, Stanley Kramer'in filmidir. Kramer, savaş sonrasının en başarı- lı prodüktörleri 'arasında sayılmak- tadır. Kramer, senaryocu olarak Cari Foreman'ı, rejisör olarak Ed- ward Dmytryk'i, Fred Zinnemann', Mark Robson'u .ve Laszlo Benedek'i kendilerine oObüyük, bir bağımsızlık tanıyarak çalıştırmıştır. "The Men - Erkekler", "Champion - Şampiyon", "Death. of A Salesman - Satıcının Ölümü", "Hig-h Noon - Kahraman Şerif", “The Wild One - Kanlı Hü- cum" ve "The Sniper - Katil Ruh- lar", prodüktör Stanley Kramer'in; en başarılı . filmlerindendir. Dmy- tryk'le, yaptığı son, filmi "The Caine Mutiny - Denizde . İsyan" la prodüktörlüğü Oobırakıp orejisörlüğe başlayan Kramer'in bu alandaki se- rüvenleri -İlk İki filmine deneme bile denemez- pek de iç açıcı odeğüdir. "Not As A Stranger -Bir Yabancı Gibi" bütün gürültüsüne rağmen cılk çıkmış, ikincisi olan "Pride And the Passion - Aşk ve Gurur" tam bir fi- yasko ile sonuçlanmıştır. e Fakat I yılacağa obenzemiyordu. İkinci defa yenilgiye uğrayan Kra- mer'den umutlarım kesenler onun. bir yanım unutmuşlardı. Kramer, si- nemaya doğrudan doğruya rejisör olarak gelmemişti. Yıllarca prodük- törlük etmiş, seyircinin ne istediği- ni, ne verilmesi , gerektiğini iyiden iyiye kavramıştı, biliyordu. "Best - seller" den roman sinema uygulama- sı Kramer'i beklenene götürmemiş- ti, spectacle denemesi, de seyirciyi soğuk bir duş altında bırakmıştı. De- mek ki bu iki türü bir yana komak, başka ve daha çok göze batan ve çarpıcı niteliğe sahip bir konu bulup onu işlemek gerekiyordu. Kramer'in. yenilgi günlerinde Amerikada yine siyah beyaz problemi günün konusu olmuştu. Güneyli bir senatör, siyah- ların okullardan çıkartılmalarını, be- yazlarla yanyana aynı sınıflarda o- kumalarının yasaklanmasını istiyor- du. Ortalık birbirine girmişti. Kra- mer, işi prodüktör yanıyla buradan yakalamasını bildi ve havası geçme- den, konu tazeliğini . kaybetmeden o hızla "The Defiant One - Kader Bağ- layınca" yi çevirmeye koyuldu. Filmin konusu, kürekten kaçan, birbirlerine zincirlerle bağlı biri si- yah, öbürü beyaz iki mahkumun se- 34 rüvenini anlatmaktadır. Yalnızca zincirlerle bağlı, fakat tek bir kade- rin çizgisinde yürüyen bu iki mah- kümun ikisi de renklerinden dolayı birbirlerinden nefret etmekte, kar- şılıklı o düşmanlık o beslemektedirler. Ama giderek -Kramer'in sayesinde- anlayış göstermekte, o ıslak bir ro- mantizmle sonunda herşeyden önce insan olduklarını okabullenmektedir- ler. Kramer, bu kez dâvayı kazan- mış ve iyi üzerine -ister istemez- çekmişti Gerçi ilmdeki çözümlemesine bi- raz hayalci bir açıdan varmaktaydı ama, ne de olsa dumanı üstünde ta- ze bir konuydu ve sinemanın aydın- ları bellenen tenkitçilerin, bu filmin üzerine öbür talihsiz iki filmden da- ha çok ilgiyle eğilecekleri (omuhak- kaktı. Gerçekten; de öyle oldu. Kra- mer'in adından uzun uzun söz edil- di, kırılan umutlar yeniden ucuca getirilip eklendi, rejisör (Kramer, prodüktör Kramer'in sanatçı onu- runu doğrulamaya koyuldu. Doğrusu istenilirse, şans da dön- müştü. Kramer yine günün sunu aradı, ve buldu. Bu, silâhsızlan- ma, ya da silâhlanma yarışıdır. İn- sanı yok etme yolunda dünya ulus- ları karşılıklı olarak bilimi savaş a- raçları yapımında kullanmaya baş- lamışlardır. Atom, Hidrojen ve daha başka bombaların deneme patlatma- larından sonra, dünyanın .tabii, duru- mu son derece değişmiş ve insanla- rı müthiş bir korku almıştır, öyle ki patlatılacak bir bombanın, dünya- yı kökünden yoketmeye yeteceği sa- nılmaktadır. İşte "On the Beach - Kumsalda"nın asıl çıkış noktası bu- dur. Savaş olmuş, günün en etkili bombası . patlatılmış ve sile süpüre yeryüzünü kaplamakta olan radyo - aktivite dalgalarının kurtuluşsuz ge- lişi karşısındaki o insanın davranışı ele alınmıştır. Kramer, yine ün yap- mış oyuncularıyla -Astaire, Gardner, Peck ve Perkins gibi- bunu işlemiş- tir. Bu defa da yine sırtım hem gü- nün olayına, hem çok satışlı bir ro- dayamıştır. mana konu-, "Rüzgardan Kalan" işte bu Kra- mer'in filmidir ve Spencer Tracy ile en iyi erkek oyuncu, Nathan Doug- las ve Harold Smith ile en iyi senar- yo, Ernest Laszlo ile en iyi renkli fotoğraf ve Frederic Knutaon'la da en iyi montaj armağanlarına adaylı- -ım koymuştur. Yunanistanda bir Amerikalı Kadın oyuncu armağanlarına aday- lığı konanların en tehlikeli raki- bi, Jules Dassin'in son filmi "Never on Sunday - Pazarları Olmaz'ın iyi oyuncusu Melina Mercouri'dir. Das- sin, savaş sırasında başgösteren McCarthysme akımının talihsiz kurbanlarından biridir ve Dmytıyk' ler, Loseyler, Foremanler ve Enfi- eldlerle birlikte Hollywood'dan sü- rülerek Avrupa yollarına düşmüşler- dir. Birincilerin İngilteredeki film şirketlerine (okapılanmalarına karşı- lık Dassin, karargah olarak Fransa.- yı seçmiş fakat orada da dikiş tuttu- ramayarak ülke ülke dolaşmıştır. "Pazarları Olmaz" Yunanistanda çevrilmiştir ve (çoğunlukla Mercou- ri'nin oyunu ile Yunanistanm turis- tik propagandasınıtaşıyan bir film- dir. Tatlı bir komedi havasında sür- dürülen, fakat bütünüyle de Dassin'- in insanı etkileyen gerçeklerinden kurulu "Pazarları Olmaz'ın adayla- rı: Melina Mercouri en iyi kadın o- yuncu, Jules Dassin en iyi rejisör ve en. iyi sinema hikayesiyle en.iyi se- naryo, Manoe Radjidak, en iyi film şarkısı ve Deni Vachiolotu ile de en iyi kostümdür. Bunun dışında genç kuşak rejisö- rü Stanley Kubrick'in oyuncu pro- düktör Kirk Douglas adına çevirdiği "Spartacus" adlı spectacle'ı da "Rüz gardan (Kalan'ın adayı Spencer Tracy'nin karşısına Marcus Crassus rolündeki başarısıyla Laurence Oli- vterll getirmiştir. Howard Fast'ın bir romamndan çıkarılan o senaryosuyla Hollywood'lu ünlü "Onlari'dan Dal- ton Trumbo da senaryocu adaylar arasında Wilder - A. L. Dalmond çif- tiyle Brooks'un ve Douglas - Smith çiftinin en korkulu rakibidir. Melina Mercouri'nin çekişecekleri ise, Daniel Mann'in "Butterfield 8" ile Elizabeth Taylor, Fred Zinne- mann'ın "Sundowners"ıyla o Deborah Kerr ve "Sunrise at Campobello"yla Greer Garson'dur. Bu filmdeki Ma- dame Roosvelt rolündeki canlı oyu- nuyla Greer Garson'in öbür kadın o- yuncuları saf dışı bırakması da bek- lenebilir. Yine erkeklerden bir Tre- vor Howard da "Sons And Lovers- Oğullar ve Sevgililer'le Tracy'nin, Olivier ve Lemmon'm karşısına di- kilmiştir. AKİS, 27 MART 1961