Duruşmaların Anatomisi Dananın Uzun süren bir prosedürden sonra, Yassıadada Anayasa- nın ihlaliyle alâkalı dâva başlamak üzere bulunu- yor. 27 Mayıs hareketini, yâni ihtilâli doğuran sebep bu olduğuna göre duruşmaların yurt içinde ve yurt dışında büyük alâkayla takip edileceğini söylemek bir kehanet değildir. Bugünden bilinen başka bir husus, düşüklerin savunmasının Anayasanın ihlâli diye bir suçun mevcut olmadığı iddiasına dayanacağıdır. Hukukun pek basit bir prensibi mevcut olmayan bir suçtan dolayı Insanla- ruı cezalandırılmayacağını âmir bulunduğundan, dil* şük avukatları müvekkillerinin iktidardan düşmüş ol- malarım kâfi saydırmaya çalışacaklar ve beraat iste- yeceklerdir. Tabii, bugün müvekkillerinin suçlu sandal- yasına oturtulmalarına yol açan fiillerin benzerlerinin daha önce başkaları tarafından da işlendiğini ileri sü- recekler ve kuvvetlerin toplanması esasına dayanan 1924 Anayasasının meşru şekilde seçilmiş Türkiye Bü- yük Millet Meclisinin eline bütün yetkileri verdiğini söyleyeceklerdir. Bu Meclisten çıkmış bir kanunun A- nayasaya aylan olup olmadığım tâyine yetkili bir mer- ci bulunmadığına göre Meclisin Anayasaya ayları bul- mayarak yürürlüğe koyduğu her kanunun otomatik şe- kilde Anayasa çerçevesi içinde sayılması gerektiği de şüphesiz ifade olunacaktır. Zaten buna benzer görüşler parayla tutulmuş veya yanıltılmış kimseler tarafından dış basında şimdiden ortaya atılmaktadır. Düşük avukat- ları da başka dâvaların duruşması sırasında zaman za- man bu tezi sav larının esası yap klarım hissettir mişlerdir. Kısaca, Anayasanın ihlâli Türkiye Büyük Mil- let Meclisinin mevcut olduğu bir idare için bahiskonusu olamaz görüşü önümüzdeki günlerde Yassıadada sık sık tekrarlanacaktır. Gerçi Celâl Bayar gibi savunma ga- yesini kelle kurtarmaktan başka niyete istinat ettiren- ler kendilerini Tarih önünde de temize çıkarabilmek için meselelerin esasına gireceklerdir. Kaderlerinin bir icabı olarak, hattâ arşı koymuş bulunmalarına rağ- men ve Grupta meşruiyet dışına, Anayasa dışına çıkıl- dığını bağıra bağıra Yassıadaya düşmüş olanlar ise şah- si durumlarını belirtmek maksadıyla kendi suçsuzluk- larının delillerini vereceklerdir. Ama ana tema, D.P. ik- tidarının Anayasayı ihlâl etmekle suçlandırılamayaca- ğı olacaktır. Bir Anayasa Ord. Prof. bu temanın anah- tarlarını daha önceden vermiş bulunmaktadır. Anayasalar, metinlerinden başka bir de espri ta- şırlar. Bana, ruh da demek kabildir. 1924 Anayasasının ruhu, bütün Cumhuriyet tarihinde sâdece D.P. iktidarı tarafından, bilhassa bu iktidarın son zamanlarında ihlâl olunmuştur. Zira sâdece (o devirdedir ki saatin İbreleri tersine çevrilmek istenmiş, bir totaliter rejim kurulma- ya çalışılmıştır. Atatürkün ve İnönünün tek parti sis- temlerini bu ayrı Anayasayla yürüttükleri bir gerçek- tir. Şimdi, sofizmanın kanatları altına sığınarak şöyle bir mantık yürütmek kabildir: ."Menderesi neyle suç- landırıyoruz? Çok partili hayata son verip tek parti, hattâ tek şef idaresini kurmaya çalışmakla. Ama bu Anayasa 1945'ten önce tek parti ve tek şef idaresine za- 24 Kuyruğu ten cevaz vermiş midir? O halde yeniden aynı usüle dö- nüş, aynı Anayasanın nasıl tağyiri veya İhlali sayılabi- lir? Bu, olsa olsa bir basiretsiz politika, bir talihsiz te- şebbüstür. Bir siyasi hatadır. Nitekim hatayı işleyenler iktidardan uzaklaştırılmışlardır. Daha ne istiyorlar? Oyun, ilk bakışta zihin karıştırsa da, Yassıadada Ana- yasayla ilgili duruşmalar boyunca ayakta duracak hali olmadığı süratle meydana çıkacak, ilk iğne darbesinde balon patlayacaktır. Böyle mantık oyunlarında bir kenarda daima kas- ten unutulan şudur: Ya metnin esprisi, ruhu ne oluyor? Bir Anayasanın metni, hiç ruhsuz Ur kalıp sayılabilir mi? Cumhuriyetin koruluşundan bu yana 1924 Anaya- sası hep bir İstikamette, ileri istikamette uygulanmış- tır. Bundan dolayıdır ki o devirlerdeki uygulanışı meş- rudur. 1945'te bu Anayasayla çok partili hayatı açan C.H.P. iktidarıeğer 1950 seçimlerinin neticesini tahı- masaydı ve bütün partileri yok edip kapalı hayata dön- seydi 1945'ten evvel ihlal etmiş sayılamayacağı Anaya- sayı o tarihte ihlâl etmiş olurda ve Ur ihtilal meşrui- yet kazanırdı. Anayasanın Türkiye Büyük Millet Mec- lisine bütün yetkileri tanımış olması onun çıkaracağı her kanunun Anayasaya uygunluğunu peşinen kabul ettiği mânasına nasıl alınabilir? Bu Meclis "Adı Ali Fuat olan her türk vatandaşı saçlarını sıfır numarayla kazıtacaklar" diye bir kanun çıkarmış bulunsaydı Ana- yasa kuvvetlerin toplanması esasına dayanıyor diye bu kanunun Anayasaya uygunluğunu acaba Başgil hoca kabul edecek miydi? Metinlerin; yanında bir esprinin, bir ruhun bulunması bu neviden aşırılıkları, saçmalık- ları önleyen müeyyidedir. Meclis her şeye kadirdir. Doğru. Ama, Menderesin iddia ettiği gibi Hilâfeti geri getirmek yetkisine sahip midir? Böyle bir tasarruf Anayasa içi davranış sayıla- bilir mi? Hüküm verecek bir merciin bulunmaması, bu ruh ve espriyle tahdit edilmiş olmanın icaplarım önle- yemez. Menderes, Meclisin yetkilerini 15 kişilik bir ko- misyona devrettirmiş midir, devrettirmemiş midir? Bu kararın bir kanun olarak tedvir edilmiş olması davranı- şın Anayasaya aykırılığım ortadan kaldırmaz. Bu ka- nuna oy vermiş olanların Anayasanın ihlâli suçuna işti- raklerini tescil eder. O kadar! Meclis yetkilerini 15 ki- şilik komisyondan sonra» hamı da çok görerek bir ada- ma, Menderese verseydi gene Anayasaya uygun bir re- jim mi kurulmuş olacaktı? Elbette ki hayır. Hukukun incelikleri bulunduğu muhakkaktır..Ama bu inceliklerbeşer aklının ve izanının hududunda du- rur. Anayasanın Menderes ve arkadaşları tarafından ih- lâl edilmiş olmasıdır ki Türk Silahlı Kuvvetlerini kendi içhizmet talimatnamelerine oOgöre harekete geçmeye sevketmiştir. Bu İhlâl hâdisesinin (delilleri Yassıadada gözler önüne -en şüpheci kimseleri dahi tatmin edecek bir berraklıkla- önümüzdeki haftalarda dökülecek ve cezalar ihtilâlin Adaleti yoluyla değil, İnsanlığın Ada- letiyle mutlaka dağıtılacaktır. AKİS, 27 MART 1961