BASIN cüler, kara kara düşünmeğe başladı- lar. Bir yığın borç ve yapılan bir o kadar fedakarlık boşa gidiyordu. Üstelik kabahatleri bulunmayan bir hatanın ceremesini müştereken çeki- yorlardı. Şimdi temenni, doğrusu istenilir- se insana fasla sıcak gelmeyen bu kapatsa kararının mer'i kalma sü- resinin mümkün nisbetinde kısa ol- ması ve hâdisede, yayınlanan tebliğ- lerde belirtildiğinin aksine bir kastın bulunmadığı gerçeğinin anlaşılması- dır. Ankara Kumandanlığınla aaten gazeteyi "suresiz" kapatması, böyle bir reaksiyonla beklenen fayda sağ- lanır sağlanmaz gazetenin açılacağı- nın delilini teşkil etmektedir. Bir serencam Bitirdiğimiz hafta Ankarada ta- lihsizliği başından aşkın tak ga- zete Öncü olmadı. Bir başka başkent gazetesinin de bağının etrafında bu- lutlar dolaştı. C.K.M.P. nin, kuyruk- ların dümen suyunda dönüp duran Jorganı Kudret için her şey evvelki haftanın içinde bir gün başladı ve bitirdiğimiz hafta bu bulutlar daha da a O , gazetenin Rüzgarlı sokak- taki idarolnnesinde üç iş adamı -eski Ankara Telgrafın üç sahibi- toplan- dılar ve gittikçe çıkmaza giren ga- zetenin mali işlerini müzakereye ko- yuldular. Toplantının ağırlık merke- zini, her zamanki gibi iki dirhem bir çekirdek oGazanfer Kunt teşkil ediyordu. Zaten en çok konuşan da o oldu. İlk olarak, gazetenin tirajı- --- gittikçe düşmekte olduğu muşa- hadesiyle açılan toplantı, bir müddet sonra asıl meseleye (ogeçilmekle ha- reket kazandı. Gazetenin kalkınabil mesinin tek çaresi, kadroda değişik- lik yapmaktı! Bunun için do sık Ga- zanfer Kunt -kendi kanaatince- pek cazip bir teklifle ortaya çıkıyordu. Teklif suydu: Gazetenin başına ha- kikaten işten anlayan bir Umumi Neşriyat Müdürü getirmek! Ortaklardan diğer ikisi bu tekli- fi pekccazip bulmuş olmalılar ki. hemen kabul ettiler. Evet. Atıf Sa- karın yerine yeni bir adam bulmak farzdı. Farzdı ama, bu adam kim o- lacaktı? İşte bu sualin cevabının Ga- zanfer Kunt tarafından verilmesiyle kıyamet koptu. Zira, Gazanfer Kunt kafasındaki ismi rahatlıkla ağzın- dan çıkarıverdi. Bu, Zaferin sabık Yazı İşleri Müdürü, dehşetli ve fe- rasetli Turhan Dilligilden başkası değildi, İlk itiraz eden Fethi Giray oldu. Önceleri Gazanfer Kuntun şa- ka yaptığını zanneden Giray, yapı- sıyla mütenasip bir tavır takınarak: 22 — Olmaz böyle şey yahu; Tur- hanın ismi pek cazip değildir" dedi. Fakat Kunt ve Aşuroğlu bu me- selede karara çoktan vardıkları için hemen Girayı frenlediler. (Gazanfer Kunt sakin sakin bir sigara yaktı ve: — Arkadaşımızdır" dedi. Giray hâlâ meselenin ciddiyetini kavrayamamış olmalı ki eski dostu- na e. bir şekilde: — Muhterem, ne diyorsun?" de- di. "Dilligile iyilik etmek istiyorsak, bırakalım Sokaktaki Adam imzasıy- la yazmakta devam etsin. Turhan bu isin üstesinden gelemez" e var ki. öteki iki patronun ka- rarı katiydi. Bunun için de Kunt son sözünü söyledi: — Olsun. Ben Turhanın guzete- yi kalkındıracağından emmim Bu sözler Fethi Girayın köpür- mesine sebep oldu. Kasıl olurdu? A- dam yıllarca D.P.. nin organında bo- razanca basılık yapsın -gerçi kendisi de yapmıştır ya-, sonra ihtilâlle Yas- sıadada misafir edilsin, daha sonra da gelsin Kudretin basma otursun! Doğrusu Giray buna razı olamazdı. Fatin Fuatın ne günahı vardı? Hem, Dilligil ötekiler gibi gazetecilik va- zifesiyle de yetinmemiş, iktidarın o- yunlarmı oynamış, tertipler yapmış, adamlar jurnallemişti. Gazeteciler a- rasmda itibarı sıfırdı. Fakat ortaklardan ikisi işin böy- le olmasını istiyorlardı ve öyle ola- caktı. Giraya ya susmak ya da his- sesini alıp gitmek kalıyordu. Nite- kim Giray da ilkin bunu düşündü. Ama bu, pek akıllıca bir iş olmadı- -ından vazgeçti ve Dilligile bir aylık müddet verilmesini talep etti. Bu müddet zarfında eğer tirajda bir art- ma olmazsa, Dilligile yol verilecek- ti, Devr-i sabıkın hüdayınâbit pat- ronları bu hususta fikir birliğine vardılar ve Düligilin bir aylık tec- rübe müddetini tescil ettiler. Karamanın koyunu Bu konuşmanın ve bu kararın erte- si günü Zaferin sabık dehşetli Yazı İşleri Müdürü hemen Kudretin Umumi Neşriyat Müdürlüğüne tesa- --- etti- Dilligilin ilk işi, başlıkta- ki Kudret yazısını küçültmek ve o- nun altındaki "milletindir" amblemi- ni Zaferin amblemine -hiç olmazsa yazılış bakımından- uydurmak oldu. İkinci iş, kadroda bir değişiklik yap- makla tamamlandı. < Kendi kendisini Kudretin İstanbul bürosunu tedvire memur eden Atıf Sakarın masasına kurulan Dilligilin, tabii, kadroyu da kendine göre düzenlemesi gerekiyor- du. Turgay Üçöz haber ve makaleler- den mesul müdür tâyin edildi. Genç ve çalışkan Aydın Köker gazeteden atılmıyor, fakat daha pasif bir işe naklediliyordu. Köker, Dilligilin reji- minde spor sekreterliği yapacaktı! Yazı İşleri Müdürlüğünü yap- makta bulunan Adnan Aktan ise, bu ani tâyini hazmedemedi ve hemen is- tifa mektubu yazdı. Doğrusu, bu ya Aktan, Dilligille çalışmaktan pek hazzetmiyordu. o Fakat istifası, Gi- ray tarafından bir izin o dilekçesine tahvil edildi. (Böylece Giray, Adnan Aktanı Dilligilin bir aylık tecrübe müddeti- için emniyet supapı olarak alıkoyuyordu. Bu arada gazetenin muhtevasında da bazı değişiklik- ler vuku buldu. Bunu okuyucu- lar bile farketmekte gecikmediler.. Kudreti ellerine (oalanlar, bir Zafer kopyasıyla karşılaştılar. İşin esası Hakikatte mesele basitti. Gazanfer Kunt aklınca yeni bir kombinezo- na girmek istemiş ve güya Dilligil vasıtasıyla eski zengin Demokratla- rı avlıyacağını ummuştu. Kanaatin- ce, Kudret için tek çıkar yol bu idi. Zira, maddi sıkıntı içinde bulunan bir gazeteyi idare etmek pek güç olu- yordu. Üstelik, kurulan hayaller de hüsrana dönünce, yeni çâreler bul- mak gerekiyordu. Doğrusu istenirse, eski Ankara Telgrafçı biraderler, C.K.M.P. de aradıklarım pek bula- mamışlardı. Bu sebeple, yeni kapılar aramak zorundaydılar. C.K.M.P. ile anlaşmaları bir sermaye ortaklı- -ıydı. Ama bu sermayeyi başkası ve- rirse Telgrafçı obiraderler C.K.M.P.. ye sermayesini öderler, Kudreti ye- ni sahibin sesi haline getiriverirler- di. Sırtlarında yumurta küfesi yoktu ki... Ne yazık ki, aradıkları kapının anahtarının Dilligilin elinde bulun- duğuna inanmak, talihsiz davranış- larının en büyüğü oldu. Zira Kudret, Dimyata pirince giderken bu hafta evdeki bulgurdan olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Ama işin en ko- miği heybetli Genel Başkan Bölük- başının bir defa daha borazansız kal- ması ve resimlerini neşrettirecek yer bulamamanı olacaktı. AKİS, 27 MART 1961