B A Gazeteler Bir talihsizlik 118434 numaralı telefon uzun usun çaldığında saatler 12.50 yi göster- mekteydi. Telefonun bulunduğu ma- sanın biraz ötesinde oturan ince u- zun yapılı, esmer ve kaytan bıyıklı genç adam, tetkik etmekte olduğu gazeteden başını kaldırdı ve yorgun bir tavırla, hâlâ çalmakta olan tele- fona uzandı: "— Buyrun, Öncü gazetesi..' Karşı taraftaki sesin söyledikle- rini dinlemeğe koyuldu. Haberin iyi olmadığı, yüzünün o sararmasından belliydi. Nihayet: "-— Haberimiz yok efendim. Siz- den öğreniyorum” diyebildi. Telefonun reseptörünü yerine ko- yarken dizlerinin bağının çözüldüğü- nü hissediyordu. Hâdise geçen hafta perşembe gü- nü cereyan etti. Hâdisenin cereyan ettiği mahal Öncü gazetesinin müte- vazı idarehanesiydi. 118434 numa- ralı telefona cevap veren Yazı İşleri Müdürü Erdoğan Tokadı birden ken- dini toparladı ve duyduklarını arka- daşlarına nakletmek üzere istihba- rat odasına koştu. Saat 13'tü.. O gün saatlerin 12.45'i gösterdi- ği sırada Türkiye radyolarından yayınlanan bir tebliğ, Öncünün ka- deri üzerinde menfi istikamette bir tesir icra etti. Tebliğde, Devlet ve Hükümet Başkam Gürselin 22 Mart 1961 günü NATO gazetecilerine ver- diği bir beyanatı tahrif ederek ya- yınladığı gerekçesiyle öncü gazete- sinin 38 Mart 1961 gününden itibaren süresiz olarak kapatıldığı halk oyu- na duyurulmaktaydı. Tebliğin altın- da Ankara Kumandanlığı imzası vardı. Radyo vasıtasıyla yayınlanan bu tebliğden sonra, başkentin bu ku- ruluşu dedikodulu ve siyasi tandansı kesin olmayan gazetesinin telefonla- rı işlemeğe başladı. Fakat işin res- miyete intikal etmiş bir tarafı olma- dığı için, gazetenin müntesipleri, ha- beri okuyucularından öğrenmek baht sızlığına uğradılar. Bundan sonradır ki Öncünün mütevazi idarehanesin- de önce bir ölüm sessizliği, arkadan hummalı bir faaliyet (o başgösterdi. Genç kadro evvelâ, suçun ne olduğu- nu, gazetenin niçin kapatıldığım öğ- renmek için ilgililerle temasta fay- da mülâhaza etti. Bu iş için gazete- nin Tazı İşleri Müdürü Erdoğan To- katlı (o vazifelendirildi. . Tokatlı saat 13'e yaklaşırken gazetenin mesul şahsı olmak sıfatıyla Ankara Ku- mandanlığım telefonla aradı. Tele- AKİS, 27 MART 1961 S IN fona cevap veren bir kadın memur- du. Tokatlı: "— Efendim, ilgili rum" diye söze başladı. Aldığı cevap şu oldu: "— Kimse yok”. Fakat Tokattı mutlaka bir mesul şahısla konuşmak arzusunu izhar edince, telefondaki ses bu defa: — Kimsiniz?" demek lüzumunu hissetti. Tokatlı kendini tanıttı v Öğrenmek istiyorum. bizim Haze lemizi kim kapattı?" dedi. Bunun üzerine hanım memur To- katlının renginin bir parça daha sa- rarmasına sebep olan cevabı verdi: — Radyoyu dinlemediniz mi? Ankara Kumandanlığı kapattı". Tokattı bu defa, bep olan suçu sordu. Fakat hanım memur buna cevap vermeğe yetkili olmadığım bildirdi. Tokatlıya, Anka- ra Kumandanlığı hâkimlerine o baş- vurması tavsiye edildi. Talihsiz Yazı İşleri (Müdürü bu defa da, verilen numarayı çevirdi ve karşısına çıkan hâkime vaziyeti bir defa daha, fakat biraz daha heyecanla anlattı. Aldığı cevap, Tokatlının üzüntüsünün art- masından başka netice vermedi. Zira Öncü, tebliğde ifade edildiği gibi, süresiz olarak o kapatılmıştı ve suç olarak ta bizzat o Tokatlının attığı bir başlık ogösteriliyordu. Telefonun öbür ucundaki hâkim birini arıyo- kapatılmaya se- — Polis size yakında tebliğ e- decektir. Siz, haberi yazan muhabir- le lütfen teşrif ediniz" dedi ve ilâve etti: "— Haberi kim yazmıştı?" Tokatlının cevabı pek manidardı: "— Efendim, haberi Başbakan- lıktan aldık”. Bundan sonra Öncü gazetesi ele alındı ve hatanın nerede olduğu araş- tırıldı. Hemen bütün kadro oraday- dı. Herkes üzgündü. Tabii en fazla üzülenlerden birisi de bizzat Tokatlı idi. Zira bir hatası, bir dikkatsizliği gazetesinin süresiz oolarak kapatıl- masına sebep oluyordu. Hata şuydu: Gürsel, NATO gazetecilerinden birinin sorduğu "İhtilâli takip eden tasfiye bitmiş inidir?" Oomealindeki suale, "Hemen hemen bitmiştir. Mut lak zararlı olanları tasfiye ettik. Da- ha fazlasına gitmedik" şekillide ce- vap vermişti. Tokatlı ise bunu başlı- ğa çıkarırken bir teknik hata işle- miş ve tasfiyenin Ordu ve Üniversi- tede yapılan tasfiyelerle İlgili oldu- gunu belirtmişti. Bütün mesele, say- fanın sol tarafındaki obaslıkta acık Erdoğan Tokatlı Masum suçlu kalan 22 katratı doldurmaktan iba- retti. Tokatlı bu işi, doğuracağı ih- tilatları hesaplamaksızın o"Üniversi- te" ve u" kelimelerini kullana- rak yapmıştı. Metinde bu kelimeler yoktu. Ama bu hata bir gazetenin kapatılması için kâfi sebep sayılabi- lir miydi? İşin bu tarafı münakaşa edilebilirdi. Ne var ki şanssızlık, devr-i sabıkın çilekeş Tazı İşleri Mü- dürünün yakasına yapışmıştı. Acı olan taraf Talihsiz Öncünün kapatılma kararı saat 17 de -gene bir şans eseri- devr-i sabıkta kapatma kararları getiren Birinci Şube memurlan ta- rafından tebliğ edildi. Bu sırada Ni- lüfer Yalçın her zamanki asabi tav- rıyla oradan oraya koşuyordu. Ha- ber, dehşetengiz başyazara öğrenci- leri tarafından ulaştırıldığında, ke- rameti kendinden menkul şeyh, işi pek ciddiye almadı ve: — Yok canım, Halk Partilile- rin temennisidir" dedi. Üstadın bütün ömrünün bir C.H. P. kompleksi içinde geçtiği, tıpkı e- konomi politikasını övdüğü Mende- res gibi hep C.H.P. sayıkladığı anla- şılıyordu. Tabii bu soğuk espriye sâdece dudak büküldü. Zaten dehşetengiz başyazar durumu o telefonla gazete- den öğrenince rengi değişti. Öncünün kapatılmasıyla (genç kadronun talihi bir kere daha kötüye dönmüş oluyordu -İlk talihsizlik Yal- çının başyazar olmasıdır--. Zaten maddi sıkıntı içinde bulunan Öncü- 21