MUSİKİ Konserler Eşsiz Duo Geçen pazartesi günü birlikte çaldıkları Brahma kon- sertosunda olağanüstü icra vasıfla- rını açıklıyan iki çalgıcı, kemancı orkestra ile Ayla Erduran ile viyolonselci Guy Fallot, üç gün sonra aynı salonda, Saray sinemasında verdikleri ke- man 4 viyolonsel resitalinde, dünya çapında bir şöhret kazanmıya aday olduklarını, fakat bu şöhrete tek tak değil, birlikte ulaşabileceklerini gös- terdiler. Tek o çaldıkları parçalarda -Ayla Erduran, Bach'ın Chaconne'- unda ve Guy Fallot da Kodaly'm aşı- rı güçlükteki viyolonsel sonatında- hem teknik hakimiyetlerini, hem de yorumculuk vasıflarını gerçi ortaya koydular. Fakat birlikte çaldıkları eserler, bu iki çalgıcının kendi baş- larına sahip oldukları meziyetlerden başka bir de, pek az icra topluluğun- da rastlanan bir o beraberliğe sahip olduklarını gösteriyordu. Keman ve viyolonsel oduosu için yazılmış eserler yok denecek kadar azdır. Nitekim programlarında yer alan duo eserlerin, oRaveltn sonatı dışında hepsi o-Bach'tan iki parça, Louis Marchand'm süiti ve Haendel' in Passacaglia'sı-, başka eserlerden yapılmış odüzenlemelerdi. o Bununla birlikte, Fallot ile Erduran birlikte çalışmalarını devam o ettirdikleri ve dünya çapında bir şöhret kazandık- ları takdirde -bu şöhreti kazanmala- rı için görünürde hiçbir engel yok- tur birçok Destecinin onlar için eser vereceği, böylece keman - viyolonsel duosu gibi yeni bir vasatın zenginleş- miye başlıyacağı tahmin olunabilir. Modern Trio Geçen hafta İstanbulda İngiliz Kül tür Heyeti salonunda verilen bir oda musikisi konserinde üç tane çağ- daş eser çalındı. Bunlardan bir tane- sinin ilk icrası yapılıyordu. Konseri veren, Arnavutköy Kız Koleji öğret- menlerinden veya kolejle ilgili kişi- lerden meydana gelmiş bir trio idi. Piyanist Jane Hoffman, kolejin mu- siki öğretmenlerindendir. Kemancı Ralph Nash aynı okulda matematik Öğretmenliği yapmaktadır. Klarinet- çi Robert Momchilov ise, Türk okul- larında musiki eğitimi üzerinde bir tez hazırlamak üzere memleketimize gelmiş bulunan, çalışmalarını genel- likle kolejle temas halinde sürdüren bir Amerikalı musikişinastır. Programda ilk icrası yapılan eser, İlhan Mimaroğlunun "Trio 1961" adlıüç çalgıeseri oldu. Mimaroğlu- 30 nun triosu, bu bestecinin bugüne ka- dar çalınmış eserleri oarasında en "ciddi" Olanıydı. Bununla birlikte, birçok dinleyici eserde gene yer yer mizah temayülü sezdiler. İki bölüm- lük trionun birinci bölümü oniki no- ta dizisine, gerisi serbest atonalite- ye bağlıydı. Eserde yer yer elektro- nik musiki tesirleri 4e görülmektey- di Programda. kolejin musiki öğ- retmeni Donald Hoffman'ın triosu da vardı. Hoffman da triosunda oni- ki nota dizisini kullanmış, dizisel ya- zıyı geleneksel okontrapunta usulle- riyle gerçekleştirmiş, oObölüm sonla- rında da oniki notadan tonal netice- ler çıkarmıştı. Eser sağlam işçilik- le, aydınlık anlatışla ogerçekleştiril- miş bir musikiydi. Programdaki üçün- cü çağdaş eseri oFransız bestecisi Darius Milhaud"nun Fransız halk temlerine dayanan, eğlendirici, se- vimli süiti teşkil etti. Çalgıcılar, Max Bruch'un bir trio parçasını, Schumann'ın "Peri Ma- salları" adlı eserinden bir parçayı ve Mozart'ın klarinetli triosunu prog- ramlanna almakla, modern musiki- ye alışmamış kulakları da okşamak istediklerini gösterdiler. Opera Gereksiz buhran "Ankara Operasının bütçesinin ya- nsı bizde olsa, Ankarayı kat kat aşarız" diyen İstanbul Şehir Operası yöneticisi Aydın Gün, bütçe mesele- si yüzünden şimdi kendini de, opera- yı da, belediyeyi de garip bir duru- ma düşürmüş bulunuyor. Durumun garipliği. Aydın Günün iyi bir "dip- lomat" olmaması sebebiyledir. Operanın yeni bütçesi hazırla- nırken Belediye, opera bütçesini de- gil yükseltmek, daha da kısmak yo- lunu tutmuştu. Bütçe hazırlayıcıları, koro üyelerine ödenen parayı fazla görüp kısmak isteyince Aydın Gün, koro şarkıcılarından birçoğunun sa- nat uğruna asıl mesleklerini bırakıp kendilerini oOoperacılığa verdiklerini, dolayısıyla oObu kısıntının gereksiz, hem de insafsız olduğunu anlatmak istediyse de bunda bir başarı göste- remedi. Bunun üzerine istifa blöfüy- le iddiasını okuvvetlendirmek istedi. Aydın Günsüz operanın vatmansız tramvaya benziyeceğini Belediye bil- meliydi!.. Nitekim İstanbul Vali ve Beledi- ye Başkam Refik Tulga bir gün, ma- sasının üstünde. Aydın Günün isti- fanamesini buldu. Ancak, öfkeli reji- sörün hesapyışalarığı husus, Tulga- nın bir asker olduğu, bu gibi sert çı- kışlara, blöflere dayanamıyacağıydı. Bir müddettir geçerlikte olan "yüz- başı sız kalan bölüğü teğmen, o da olmazsa başçavuş idare eder" zihni- yetiyle Tulga, başrejisörün istifasını kabul ediverince (oİstanbul Operası idarecisiz kaldı. Aydın Günün istifası, İstanbul- daki gelişmeleri endişeyle takip e- den ve bu gelişmeler karşısında ken- dilerine bir çekidüzen vermek yed* ne, İstanbulun başarısını baltalamak için perde arkası entrikalarına baş- vuran Ankara Operası idarecilerinin yüzünü güldürdü. Hiç olmazsa İs- tanbul Operasının çalışmalarım kon- trol altına almak ve böylece orayı da kendilerine oObenzetmek suretiyle bir ayıp örtme yoluna gidilebilirdi. Hemen Ankara Operasının mensup- larından birinin Istanbula gönderil- mesi imkânları araştırıldı ve Nevit Kodallı, "zemin yoklamak" için İs- tanbula geldi. Öte yandan, İstanbu- lini "artist kadrosunu takviye et- mek" maksadiyle eski Vatan Cephe- cilerden Ferhan Onat ile Doğan O- natın da İstanbula yollanmaları ko- nusu üzerinde durulmıya başlandı. Kodallı gerçi yetkili bir besteci- dir ama, bir opera idarecisi olduğu yolunda bugüne kadar ne kendisinin ne de başkasının denediği hiçbir tec- rübesi yoktur. Nitekim geçen hafta İstanbul Operasını gene Aydın Gün, bu kere artık hiçbir sıfatı olmadan, idareye devam etti ve Nevit Kodallı- ya zemin yoklamalarında yardımcı olmıya çalıştı. Müşahitler Kodallının, opera idareciliği işini (o kıvırabilecek tecrübeye sahip olmadığını gördüler. AKİS, 27 MART 1961