YURTTA OLUP BİTENLER Gülek bu kapıyı, "Bütün Türkiye solcuları, . birleşiniz!" . parolasında gördü. Memlekette yeni partiler ku- ruluyordu. Bunların içinde hususi bir İşçi (Partisi müsveddesi o vardı. Bir eski Sosyalist Parti hiç olmazsa ismen biliniyordu. Gene sol isim ta- şıyan bir teşekkül resmen kurulmuş- tu. Ama bunlar lidersizdi. Bunlara Kasım Gülek lider olamaz mıydı? Bir grup olarak sol cenah birleşti- rilebilir ve Gülek Türklyenin sosya- list lideri kisvesi altında politika hayatına, yeniden bir dönüş yapabi- lirdi. Ancak bunun için zemin hazır- lamak ve zamanı beklemek şarttı. Nitekim Kasım Güleği Tanin ma- cerasından sonra görenler eski nu- maralarından hiç birine karşı mültefik görmediler. O dindarlık, oruç, namaz laflarım dilinden düşürmeyen, oaya- ğında takunyalar abdest alırken fo- toğrafçılara poz veren, kalabalık gü- ruhlarla ve gösterişli şekilde cuma namazları kılan adam Ramazanda herkesin iğinde oruç yemekten, şa- rap içmekten zerrece çekinmez hale geldi. Eski tutum nasıl eski davra- nışın ve hesapların bir icabıysa, ye- ni tutum da yeni davranışın ve yeni hesapların neticesiydi. Kulak ve boynuz Ama, bu neviden her oyun gibi Ka- sım Güleğin sosyalistlik da da evdeki hesap çarşıya ve boynuz bir kısa süre içinde kulağı geçiverdi. Taninde bolşevik edebiya- tının en açık, hattâ klâsik numune- leri fütursuzca başgösterdi. Bu, maa- lesef Aziz Nesinin sütununda oldu. İhtimal ki çalıştığı gazetelerin meş- rebi ve devrin zaruretleri icabı ken- disini frenleyen, bu suretle gerçek bir kabiliyet olduğu mizah sahasın- da ilerleyen, o çeşitin en başarılı ör- neklerini veren, politikaya dokundu- ğunda aynı başarıyı ogösteremeyip tahammül edilmez derecede kavgacı ve küfürbaz bir tip olarak ortaya çıkmasına rağmen mazur görülen Aziz Nesin meydanı Taninde boş bu- lunca her türlü ölçüyü kaçırdı. Bil- hassa Mart ayının ikinci yarısında öyle yazılar yazmaya koyuldu ki bun- lardaki fikir esasım bolşevik edebi- yatında okumak, günün hâdiselerini tefsir tarzını da başkentteki bâzı ikinci sınıf Demir Perde gerisi mem- leketler elçilerinin ağzından duymak kabildi. Aziz Nesin 12 Mart günü "De- mokrasicilik oOyunu" başlıklı (o yazı- sında Tanzimattan beri Türkiyedeki ileri hareketlerin hep suni olduğunu, hep kapitalistlerin, zenginlerin oyu- nu olduğunla ileri sürdü. Hattâb. P. yi bileC H. P. nin böyle bir oyunu saydı ve söyle dedi; "D.P. nin geliş- 20 mesi için C. H. P. bütün yolları açtı. Öte yandan halkın kendi hareketi olan partiler durmamasıya (o köstek- lendi. D. P. ye verilen olanaklar, hal- ka verilmedi." Bu, kuyruklu bir ya- landı. Ama, mühim olan şuydu: Hal- kın kendi partileri hangisiydi? İhti- mal Esat Adilin veya Şefik oHüsnü- nün partileri? Zira D. P. ye verilen "olanak'lar, kökü dışarda ol- mayan bütün partilere verilmişti. A- ziz Nesin 21 Mart günü, Gürseli dahi çileden çıkaran "Kardeşlik.. Evet a-- ma, nasıl?" başlıklı yazıyı yazdı. Bunda zenginler fakirleri ezdikçe Türkiyede bir kardeşliğin olamaya- cıgını savundu ve bu duruma da düş- manlıkla çâre bulunabileceğini etti. Bu parlak görüşünü 22 Mart günü "Sosis koyup sığır (oçıkaran fabrika", 23 Mart günü de "Bu sese kulak veriniz" yazılarıyla perçinledi. İki yazının ikisi de Moskovanın sesini duyuruyordu. Birincisinde batı bur- jJuvasının sefil kütleleri nasıl istis- mar ettiği ve ne kadar kan pahasına sermaye terakümünü sağladığı be- lirtiliyordu. Hedef olarak batı bur- juvası alınmıştı. Ama bütün tarih boyunca bütün batı burjuvazisinin kullandığı esir sayısından milyonlar- la fazla esir kullanan ve bugünkü kudretini onların sırtından sağlayan "Komünist proleterya" hakkında tek satır yoktu. Aziz Nesin batıdan Tür- kiyeye de atlıyor ve bizim cemiyeti- mizi de zenginin fakiri sömürdüğü ve bundan başka Alâmeti farikası bu- lunmayan bir cemiyet gibi (o gösteri- yordu. "Bu sese kulak verinle" deki ses ise, Aziz Nesinin sözüm ona hâ- misi olduğu İşçinin sesiydi Ama as- lında bu yazıyla Türkiyede bir sınıf kavgası körükleniyor, bir sınıf (o baş- ka ği aleyhinde tahrik ediliyor- du. , bir de kaba tahditle bitiyor u. Ölçü kaçınca.. Bu yayın, tabii Taninde hep "fikir hürriyeti" adı altında yapıldı. He- le bu grubun karşısında en azından onun kadar sevimsiz bir başka grup, McCarthy bozuntusu Peyami Sefa ye çömezleri grubu bulunduğundan saçılan tohumları hiç kimsenin -Pe- yami Sefa ve çömezleri grubundan yana olduğu zehabını uyandırmaksı- zın- deşemeyeceği odüşünülüyordu. Peyami Sefa ve çömezleri-bir iftira, jurnal, pis demagoji makinesini o se- nelerdir o kadar kötü şekilde İşleti- yorlardı ki gerçek komünistlerin ek- meğine yağ sürüyorlardı. Fakat bitirdiğimiz hafta İhtar ça- nı başkentte pek açık ve kati şekil- de çalınınca akıllar kısmen başa top- landı. En ziyade telaş eden Kasını Gülekti. Güleğin vaziyeti (o üzerinde bilhassa Cemal Gürselin çıkışım ta- kiben C. H. P. içinde de dikkatle du- rulmak lüzumu hissedildi. Gülek ar- zuluyorsa bu oyunlarını çevirmekte devam edebilirdi. Ama bir C P. hırkasını üzerinde taşırken bunu yap- masına cevaz verilmeyecekti. Aziz Nesine gelince, ölçüyü ka- çırmış bulunduğunu farketmişe ben- ziyordu. Ama asıl, o ihtiyatlı davran- dığı yıllarda topladığı sempatiye ve kazandığı itibara yazık etmişti. An- laşılıyordu ki kırk yıllık Yani, ne ka- dar müddet Kani olarak yaşarsa ya- şasın en sonda Yeniliğini belli etme- en duramıyordu. İhtimal ki kabiliyeti (omünakaşa kaldırmaz Aziz Nesinin gerçek dra- mı da buydu. Aziz Nesin Kantarın topu kaçınca... AKİS, 27 MART 1961