gösteriyor. Yazar gençliğin bu uyan- ma çağındaki komplekslerine, çocuk- ça vehimlerine, ümitlerine, ümitsiz- liklerin ve Çırpınışlarına ustaca ışık tutuyor, buna "Aşkla «yun olmaz'ın yeni bir Versiyonu da diyebiliriz. Şu farkla ki bu oyunun kahramanları 19. yüzyılın crinoline etekleri yerine zamane kızlarının naylon jüponları- dır. İkinci Dünya Savaşının arefesin- de yazılmış olan bu ince komedi, sa- vaş yıllarının ve savaş sonrasının ge- tirdiği lüizumundan fazla realist, bu yüzden de kötümser, küskün, hattâ "öfkeli" gençliğin kısa zamanda kay- bettiği "mutlu günler"in bir yankı- sı gibidir. Bugünkü gençliğin bu pi- yesi pek safça, pek eskimiş bulması, onun kişilerine, bu kişileri heyecana getiren duygulara, zaman aşımına uğramış bir devrin modası geçmiş duyguları olarak e müm- kündür. a duyguların mutluluk sötimekiei uzak olduğu- nu farkedecek kadar hassas Ve kör- pe ruhlara daha sade, daha iyi bir dünya özlemini de vermesi imkansız değildir. Sahnedeki oyun "Mutlu Günler Vedat Günyolun te- miz, akıcı tercümesinden oyna- nıyor. Eseri sahneye koyan Tunç Yal- man, Duygu Sağıroğlunun havayı ve- ren teferrüata kadar iyi düşünülmüş ve gerçekleştirilmiş dekorları içinde ve isabetli bir rol dağıtımı ile seyir- ciyi tatmin eden bir temsile ulaşma- ğa muvaffak olmuştur. Bellibaşlı rollerden Francine'de Jeyan Tözüm, Marianrte'da Sibel Göksel, Pernette'de Uğur Kıvılcım yaşlarına» mizaçlarına uygun roller bulmuşlar, hattâ bu roller İçin biçil- miş kaftan olmuşlardır. Delikanlılar- dan Oliver'de Ekrem Birerdinç, Ber- nard'da Atacan Arseven için de aynı şeyleri söylemek lâzım. Rollerini du- yarak, severek, neşeyle, canlılıkla oy- nuyorlar. Ama bütün o körpe yürek- leri heyecana getiren, bir gecede fet- heden yakışıklı tayyareci Michel, doğ- rusu Tunç Yalmana gitmemiş. Bu rol, bütün o çekici ve çocuksu felâketlerin sevimlilikte ve sıcaklıkta bir sanatkâ- ra verilmeliydi. Tunç Yalmanın iyi bir rejisör ve -birgün- iyi bir kompo- zisyon Aktörü olmaması için elbette sebep yok. Ama dayanılmaz bir jön- prömiye olanuyacağı aşağı yukarı artık sabit olmuştur. Becerikli "Gölge" .stanbulun yeni kazandığı hususi sanat tiyatrolarından biri de Münir zkulun Aksarayda, Millet caddesi AKİS, 12 ARALIK 1960 üzerinde açtığı Bulvar Tiyatrosudur. Bulvar Tiyatrosu, ilk eser olarak sahneye koyduğu Jacgues Deval'in “Sevgili Gölge" isimli komedisini oy- nuyor. Mebrure Alevokun dilimize çevirdiği eser, yıllarca evvel Küçük Sahnede temsil edilmiş ve büyük bir rağbet görmüştü. Başrolünü o zaman da Münir Özkulun oynamış olduğu bu piyesin ilk eser olarak seçilmesi, Bul- var Tiyatrosunun işe denenmiş eser- lerle başlamayı tercih ettiğim göste- riyor. “Sevgili Gölge", Jacgues Deval'in son yıllarda yazdığı en hoş komedi- lerden biridir. Pariste başrolünü Ro- bert Lamoureux'ün oynadığı eser, uzun Saman afişte kalmıştı. Şimdi Bulvar Tiyatrosundaki (o tekrarının Aksaraylılardan görmekte olduğu büyük ilgi de, Küçük Sahnedeki ba- TİYATRO sarısının bütün rağbet imkânlarım tüketememiş olduğunu açıklıyor. Sahnedeki oyun “Bulvar Tiyatrosunda "Sevgili Göl- ge", Sadık Şendilin rejisiyle, tem- polu bir oyunla oynanıyor ve zevkle seyrediliyor. Başrolde Münir Özkulun şimdi kendisini kendi tiyatrosunda, kendi "hava"sı içinde çok daha iyi hissettiği açıkça görülüyor. Eski günlerinin neşesini, hararetini tekrar bulmuş olan bu sanatkâr çocuğunu titanbul seyircisi de kahkahalarla ve alkışlarla mükâfatlandırmaktan geri kalmıyor» Therese'de Rengin Erda, Olga ha- lada Şevkiye May, Alut'de Suna Se- len, Irene'de de Uğur Başaran itinalı ve cazip oyunlarıyla bu güzel kome- dinin bellibaşlı kişilerini ocanlandırı- yorlar. 31